SÖYLEMEK VE SÖYLENMEK
http://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/02/ateskesi-beklerken.html
*****
COŞKUN AKAN SU YATAĞINI BULUR
*****
COŞKUN AKAN SU YATAĞINI BULUR
*****
SURİYE'DE ATEŞKES SONRASI BEKLENTİLER
http://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/03/suriyede-ateskes-sonrasi-beklentiler.html
*****
*****
İKİYÜZLÜLER DEŞİFRE EDİLMİŞTİR…
*****
http://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/03/masumlari-kiyan-sessiz-kalandir.html
*****
*****
*****
TÜRK KİMDİR
*****
SAVAŞI TARİHİ YAZILAMAZ" BAŞLIKLI YAZISINI
OKUMAK, DEĞERLENDİRMEK VE İNDİRMEK
İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ
https://drive.google.com/file/d/0B7OnMyZUD2CIT0FBdkU1Q3E5eEE/view
*****
Bundan önce de bir ismi tanıyalım:
Adı, Horace George Montagu Rumbold (1869-1941)…
İngilizlerin önemli diplomatlarından biriydi. Arapça, Japonca ve Almanca biliyordu.
Biz bu ismi daha çok; İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri olarak görev yapmasından ve İngiltere adına Lozan Barış Antlaşması’na katılmasından biliyoruz.
I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki diplomatları ülkelerine döndü. Savaşı kazanınca diplomatik kurumlardan farklı olarak işgal devrine mahsus “Yüksek Komiserlik” kurdular.
İstanbul’daki Yüksek Komiserlik, İngiliz Dışişleri’ne bağlıydı. Hazırladıkları yıllık raporları “gizli” damgasıyla bakanlığa gönderirlerdi.
Gizlilik içeren bu raporlar 1966 yılından itibaren peyderpey açıldı. 1981 yılından itibaren bu belgeler Türkçe’ye çevrilip yayınlandı. Örneğin, Doç. Ali Satan, 1920-1925 arasını kapsayan “yıllık raporları” kitaplar haline getirdi.
Bakın İngilizler, 1920 başında Mustafa Kemal’i doğru-yanlış nasıl tanıyordu?..
*****
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
http://kemaladal.blogspot.com. tr/2016/04/laiklik-ve- devrimler-hala-saglam.html
Türkiye, sınırının IŞİD'den temizlenmesi amacıyla ÖSO'yla birlikte sınır ötesi bir harekât gerçekleştirmiştir.
ABD ve YPG'den önce davranıldı
YPG güçlerinin Fırat'ın batısına geçmesini kırmızı çizgi ilan eden Türkiye'nin, bu harekâta geçici izin verdiği, ABD'nin de, kısa süre içinde YPG güçlerinin bölgeyi diğer unsurlara bırakarak terk edeceği sözünü verdiği bilinmektedir.
Ancak gelişmeler, YPG'nin Münbic'ten sonra Cerablus ve Azez'e doğru ilerleyerek burayı da kontrol etmek istediğini göstermiştir. Bu durum, YPG'nin asıl amacının, IŞİD bahanesiyle kuzeydeki Kürt Koridorunu tamamlamak olduğunu açığa çıkarmıştır.
Bu nedenle Türkiye, hem IŞİD'i sınır bölgesinden uzaklaştırmak, hem de PYD'yi uyarmak maksadıyla, Menbiç'in kuzeyindeki PYD ve batısındaki IŞİD hedeflerini ateş altına almıştır. IŞİD'in son zamanlarda saldırılarını artırması üzerine de, bölgenin IŞİD'den temizlenmesi için PYD'nin amacını da göz önünde bulundurarak, ABD ve PYD'den önce davranmış, ÖSO'ya destek vererek ve onunla birlikte Cerablus'a harekât gerçekleştirmiştir.
Uluslararası mutabakat yeterli
*****
Fırat Kalkanı Operasyonu'nun, bölgenin IŞİD'den temizlenene kadar devam edeceği ifade edilmektedir. Ancak bu harekâtın hedefi ve bundan sonra yapılacak operasyonların amacı, bölgenin IŞİD'den temizlenmesinin çok ötesindedir.
Fırat Kalkanı'nın hedefi
Bu harekâtın hedefi, "95x45 km.lik bir alanı kontrol ederek buradaki IŞİD tehdidini yok etmek ve bu sahayı güvenli bir bölge haline getirerek güvenliği sürekli kılmak ve mültecilerin de bu bölgede yaşamasına imkân sağlamak" şeklinde açıklanmıştır.
Ancak bu harekâtın hedefinin, IŞİD tehdidinin ötesinde, PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde oluşturduğu kantonların, Fırat Kalkanı'yla arasına girmek suretiyle kuzeyde bir Kürt oluşumunun gerçekleşmesini önlemek olduğu da bir gerçektir. Ayrıca PYD'yi, Türkiye'nin Kırmızı Çizgi olarak ilan etmesine rağmen işgal ettiği Menbic bölgesinden çekilmeye de zorlamaktır.
Konu bölgenin IŞİD'den temizlenmesi olduğunda taraflar itiraz etmemektedir. Üstüne üslük göstermelik de olsa koalisyon tarafından da desteklenmektedir. Ancak PYD söz konusu olduğunda en başta ABD'den itiraz gelmektedir. Bu nedenle işi uzatmadan askeri gücümüzü artırarak harekâtın süratle sonuçlandırılmasına ihtiyaç vardır. Menbic konusunda da Türkiye itibarını korumalıdır.
Rakka operasyonundaki anlaşmazlık
“Ne Mutlu Türküm Diyene” diyen ve diyebilmekten onur duyan; "Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek" te azimli ve kararlı olan, Aziz Türk Milleti’min Cumhuriyet Bayramı’ nı kutluyorum.
Ruhları şad, mekânları da cennet olsun İnşallah.
M. Kemal Adal.
29 Ekim 2016 / İZMİR
*****
MEHMET AKİF ERSOY: ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
....
MEHMET AKİF ERSOY ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE ...
DİP NOT:
18 Mart Şehitler günü vesilesi ile, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadaşları olmak üzere bizlere bu toprakları vatan yaparak emanet eden, tüm şehit ve ebediyete göçen gazilerimizi saygı ve minnetle anar ve Allah'tan rahmet dilerim. Ruhları şad, mekanları da cennet olsun İnşallah.
M. kemal Adal
*****
ANKARA TERÖRÜNÜN ARDINDAN
*****
MATEMATİK ŞAŞMAZ
Ahmet B. ERCİLASUN
20 Mart 2016 Pazar 00:00
http://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/03/matematik-sasmaz.html
*****
*****
Armağan KULOĞLU
*****
26 Mart 2016 Cumartesi
2 Nisan 2016 Cumartesi
ABD'YLE İNCİRLİK ÜSSÜ POLEMİĞİ
Armağan KULOĞLU
02 Nisan 2016 Cumartesi 00:02
http://kemaladal.blogspot.com. tr/2016/04/abdyle-incirlik- ussu-polemigi.html
*****
*****
3 Nisan 2016 Pazar
ÜLKÜCÜ MİLLİYETÇİ HAREKETİN SON SINAVI MI?
Ahmet B. ERCİLASUN
03 Nisan 2016 Pazar 00:00
Ülkücü milliyetçi hareket Türklük üzerine, Türk ülküsü üzerine kurulmuş bir harekettir. Ülkücüler, ülkenin bağımsızlığını, millet ve devletin birlik ve bütünlüğünü canlarından aziz bilirler.
1980 öncesinde verdikleri destanî mücadele ile Türkiye'nin Moskof pençesine düşmesine, Afganistan'a dönüşmesine engel olmuşlardır.
Ülkücü milliyetçi hareket, düşmanı doğru tespit eden uzak görüşü, bütün stratejik cephelerde varlığını gösterebilmesi, elindeki bütün güçleri cepheye sürebilmesi, sağlam karakteri, mücadele gücü ve azmi sayesinde Türkiye'nin kaderini belirleyen asli unsurlardan biri olmuştur.
1980, özellikle 1990 sonrası için aynı şeyi maalesef söyleyemiyorum. Hasım değişmiş, fakat ülkücü milliyetçi hareketin azımsanmayacak sayıdaki mensubu bunu fark etmemiştir.
Yeni hasımlar, Türklüğü, Türk kavramını ortadan kaldırmak isteyen; ülkeyi bölme talebini saklamayan bölücü teröristlerin liderleri ve siyasi uzantılarıyla müzakereler yapan; Cumhuriyet'in temel ilkelerini reddeden gruplardır. Ve bu grupların Türkiye'de ele geçirmediği neredeyse hiçbir şey kalmamıştır.
TIKLAYINIZ
http://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/04/ulkucu-milliyetci-hareketin-son-sinavi.html
*****
*****
9 Nisan 2016 Cumartesi
YÖNETİMİN UYGULAMALARI GÜVEN VERMİYOR
Armağan KULOĞLU
09 Nisan 2016 Cumartesi 00:00
Yönetimin dış ve iç politikaları ve uygulamaları çelişki yaratmakta, güven vermemektedir. Bugüne kadar birçok konuda tekrarlanan çelişkilere son zamanlarda yenileri eklenmiştir.
*****
11 Nisan 2016 Pazartesi
BİRLİKTE TÜRK MİLLETİYİZ HAREKETİ
Ahmet B. ERCİLASUN
10 Nisan 2016 Pazar 00:00
Bıçak kemiğe dayanmıştır. Ülkemizi bölmek isteyenlerin azgınlıkları sabır taşını çatlatacak raddeye gelmiştir. Bölücü terörcüler, vatanın bir parçasını işgal etmeye yeltenmişler, özerk yönetimler ilan etme cüretini göstermişler; ülkemizin kalpgâhında canlı bombalar patlatarak devlete meydan okumaya kalkışmışlardır.
Bundan daha vahim olmak üzere:
Bölücü terörcülerin amaçları açıkça bilindiği hâlde ülkemizi yönetenler, devlet görevlilerini ayaklarına göndererek onlarla pazarlığa oturmuşlar; "çözüm süreci" adını verdikleri pazarlık sürecinde vatanımızın bir bölgesinde silah stoklamalarına göz yummuşlardır. Üstüne üstlük terörle mücadele eden subaylarımızı yıllarca hapislerde tutarak yargılamışlar ve böylece düşmana cesaret ve moral vermişlerdir.
Ana muhalefet partisine gelince:
Onlar da çözüm sürecinin özüne karşı çıkmamışlar, sadece yöntemine itiraz etmişlerdir. Süreç denilen pazarlık görüşmelerinin gizli kapılar ardında değil, TBMM'de yapılması gerektiğini söyleyip durmuşlardır. Yani Oslo'da, İmralı'da değil, TBMM'de.
Bir yandan pazarlıklar sürerken bir yandan da Türk milletini pazarlıklara ikna etmek için "âkil" denilen heyetler kurmuşlar, bunları Anadolu'ya göndererek devlet kurumlarının, üniversitelerin salonlarında konuşturmuşlar, itiraz eden öğretim üyelerini üniversitelerden atmaya girişmişleridir.
İktidar, ana muhalefet ve âkillerden oluşan koroya basın yayının büyük kısmı da katılmış, ülkeyi bölme, Türk adını Anayasa'dan silme senaryolarına halkı alıştırmak için televizyon ekranlarında her akşam tartışma programları hazırlayarak beyinleri yıkamaya çalışmışlardır.
Giriştikleri pazarlık sürecine rağmen bölücü terörcülerin askerimizi, polisimizi, korucumuzu, halkımızı öldürmeye devam ettiğini görünce süreci buzdolabına kaldırdıklarını söyleyenler hâlâ süreç masalı okumaya devam etmektedirler. "Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına" aldıklarını bağıra bağıra ilan edenler şimdi Arif Nihat'tan şiirler okuyarak, vatan ve bayrak diyerek ortalıkta dolaşmaktadırlar.
Bir yandan da "yeni anayasa" denilerek süreç pazarlıklarında, Dolmabahçe mutabakatlarında gündeme gelen anayasadan Türk kavramının kaldırılması, egemenliğin paylaşılması çalışmaları devam ettirilmektedir. Yani terörün amacı olan bölücülük ve bu devletin sadece Türk milletine ait olmadığı safsatası âdeta hak gibi görülmektedir.
Bölücülere âdeta "haklısınız ama bunu silahla yapmayın" denilmektedir.
İşte ihanete varan bütün bu girişimlere karşı "Birlikte Türk Milletiyiz Hareketi" kurulmuştur. Hareket mensupları aylarca çalışarak ülkenin içinde bulunduğu vahim durumu anlatan ve ne yapılması gerektiğini belirten bir kitapçık hazırlayarak 414 imza ile milletimizin huzuruna çıkmıştır. 06.04.2016 tarihinde Türkiye Barolar Birliği salonunda yaptıkları basın toplantısı ve panelle de varlıklarını kamuoyuna ilan etmişlerdir.
"Terörün amacı olan bölücülük, hak gibi görülerek mücadele yapılamaz. Bu bakımdan, bölücü terörün ideolojisi, silahlı-silahsız saldırıları ve bütün yasal ve yasa dışı unsurları birlikte ele alınarak topyekûn ve çok yönlü bir mücadele başlatılmalıdır." diyerek yola çıkan "Birlikte Türk Milletiyiz Hareketi"ne bütün Türkler davetlidir.
btmhareketi@gmail.com
adresine girerek ve
facebook.com/ birlikteturkmilletiyiz
adresinde haberleşerek siz de harekete katılabilir; kitapçıktaki isimlere siz de adınızı ekleyebilirsiniz.
İsimler on binleri, yüz binleri bulmalı ki Türk'ün uyumadığı cümle âlem tarafından anlaşılsın. Aksi takdirde olanlardan dolayı hiç kimsenin hayıflanmaya, ahüvah etmeye hakkı olmaz.
http://www.yenicaggazetesi. com.tr/ sitesinden 11.04.2016 tarihinde yazdırılmıştır.
Bundan daha vahim olmak üzere:
Bölücü terörcülerin amaçları açıkça bilindiği hâlde ülkemizi yönetenler, devlet görevlilerini ayaklarına göndererek onlarla pazarlığa oturmuşlar; "çözüm süreci" adını verdikleri pazarlık sürecinde vatanımızın bir bölgesinde silah stoklamalarına göz yummuşlardır. Üstüne üstlük terörle mücadele eden subaylarımızı yıllarca hapislerde tutarak yargılamışlar ve böylece düşmana cesaret ve moral vermişlerdir.
Ana muhalefet partisine gelince:
Onlar da çözüm sürecinin özüne karşı çıkmamışlar, sadece yöntemine itiraz etmişlerdir. Süreç denilen pazarlık görüşmelerinin gizli kapılar ardında değil, TBMM'de yapılması gerektiğini söyleyip durmuşlardır. Yani Oslo'da, İmralı'da değil, TBMM'de.
Bir yandan pazarlıklar sürerken bir yandan da Türk milletini pazarlıklara ikna etmek için "âkil" denilen heyetler kurmuşlar, bunları Anadolu'ya göndererek devlet kurumlarının, üniversitelerin salonlarında konuşturmuşlar, itiraz eden öğretim üyelerini üniversitelerden atmaya girişmişleridir.
İktidar, ana muhalefet ve âkillerden oluşan koroya basın yayının büyük kısmı da katılmış, ülkeyi bölme, Türk adını Anayasa'dan silme senaryolarına halkı alıştırmak için televizyon ekranlarında her akşam tartışma programları hazırlayarak beyinleri yıkamaya çalışmışlardır.
Giriştikleri pazarlık sürecine rağmen bölücü terörcülerin askerimizi, polisimizi, korucumuzu, halkımızı öldürmeye devam ettiğini görünce süreci buzdolabına kaldırdıklarını söyleyenler hâlâ süreç masalı okumaya devam etmektedirler. "Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına" aldıklarını bağıra bağıra ilan edenler şimdi Arif Nihat'tan şiirler okuyarak, vatan ve bayrak diyerek ortalıkta dolaşmaktadırlar.
Bir yandan da "yeni anayasa" denilerek süreç pazarlıklarında, Dolmabahçe mutabakatlarında gündeme gelen anayasadan Türk kavramının kaldırılması, egemenliğin paylaşılması çalışmaları devam ettirilmektedir. Yani terörün amacı olan bölücülük ve bu devletin sadece Türk milletine ait olmadığı safsatası âdeta hak gibi görülmektedir.
Bölücülere âdeta "haklısınız ama bunu silahla yapmayın" denilmektedir.
İşte ihanete varan bütün bu girişimlere karşı "Birlikte Türk Milletiyiz Hareketi" kurulmuştur. Hareket mensupları aylarca çalışarak ülkenin içinde bulunduğu vahim durumu anlatan ve ne yapılması gerektiğini belirten bir kitapçık hazırlayarak 414 imza ile milletimizin huzuruna çıkmıştır. 06.04.2016 tarihinde Türkiye Barolar Birliği salonunda yaptıkları basın toplantısı ve panelle de varlıklarını kamuoyuna ilan etmişlerdir.
"Terörün amacı olan bölücülük, hak gibi görülerek mücadele yapılamaz. Bu bakımdan, bölücü terörün ideolojisi, silahlı-silahsız saldırıları ve bütün yasal ve yasa dışı unsurları birlikte ele alınarak topyekûn ve çok yönlü bir mücadele başlatılmalıdır." diyerek yola çıkan "Birlikte Türk Milletiyiz Hareketi"ne bütün Türkler davetlidir.
btmhareketi@gmail.com
adresine girerek ve
facebook.com/
adresinde haberleşerek siz de harekete katılabilir; kitapçıktaki isimlere siz de adınızı ekleyebilirsiniz.
İsimler on binleri, yüz binleri bulmalı ki Türk'ün uyumadığı cümle âlem tarafından anlaşılsın. Aksi takdirde olanlardan dolayı hiç kimsenin hayıflanmaya, ahüvah etmeye hakkı olmaz.
*****
14 Nisan 2016 Perşembe
Nisan 10, 2016
Önce WikiLeaks… Şimdi Panama Belgeleri… Kralların, başkanların, başbakanların, siyasi liderlerin para işleri ortaya dökülüyor. Ülkelerin istihbarat servislerinin siyasilerin para ilişkilerini takip etmeye özel önem verdiklerini biliyoruz. İngilizler gizli belgelerinde Atatürk’ün para ilişkisi konusunda hangi bilgilere sahipti? İngilizlerin gizli yazışmalarında Atatürk hakkında neler yazdıklarının minik bir özeti…
İngiltere Kralı VIII. Edward 1936’da ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yaparak, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ile görüştü.
Para işlerine girmeden önce İngilizler, 1920’li yılların başında Mustafa Kemal’i nasıl tanıyorlardı, buna bakalım…
Bundan önce de bir ismi tanıyalım:
Adı, Horace George Montagu Rumbold (1869-1941)…
İngilizlerin önemli diplomatlarından biriydi. Arapça, Japonca ve Almanca biliyordu.
Biz bu ismi daha çok; İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri olarak görev yapmasından ve İngiltere adına Lozan Barış Antlaşması’na katılmasından biliyoruz.
I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki diplomatları ülkelerine döndü. Savaşı kazanınca diplomatik kurumlardan farklı olarak işgal devrine mahsus “Yüksek Komiserlik” kurdular.
İstanbul’daki Yüksek Komiserlik, İngiliz Dışişleri’ne bağlıydı. Hazırladıkları yıllık raporları “gizli” damgasıyla bakanlığa gönderirlerdi.
Gizlilik içeren bu raporlar 1966 yılından itibaren peyderpey açıldı. 1981 yılından itibaren bu belgeler Türkçe’ye çevrilip yayınlandı. Örneğin, Doç. Ali Satan, 1920-1925 arasını kapsayan “yıllık raporları” kitaplar haline getirdi.
Bakın İngilizler, 1920 başında Mustafa Kemal’i doğru-yanlış nasıl tanıyordu?..
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
*****
15 Nisan 2016 Cuma
Bir Derleme: kÖZLÜ SÖZLER!.- Aydoğan KEKEVİ
Uzun bir süredir derlediğim “özlü sözler”den yaptığım bir güldesteye kişisel “deneyimlerimden, yaşadıklarımdan” esinlenerek yazıya aktardığım düşünce ve duygu ürünlerini de katarak paylaşıyorum.
“Derleme”de herkesin kendi düşüncesine ve yaşam felsefesine göre beğenebileceği birşeyler bulabilmesi umuduyla.
Aydoğan KEKEVİ 09.4.2016
* * *
Derlemenin girişine rahmetli ağabeyim Turan KEKEVİ’nin anısına onun “Askeri Okul”notlarından eve geldiğinde bana da yazdırdığı ve 55 yıl önce Almanya’ya birlikte getirdiğim ama herhangi bir şekilde yitirdiğim not defterimden -aklımda kalan- dört özlü sözü yazarak başlamak ve onun 2 dörtlüğüyle de bitirmek istiyorum;
“Yüksek tepelerde yılanlar da bulunur kartallar da; biri sürünerek çıkmıştır diğeri uçarak.”Cenap ŞAHABETTİN (*)
“O kürkler ki gerçek sahiplerini hayvanlıktan kurtaramamışlardır, kaldıki giyenleri…” (Kaynak?)
“Kıran da olsa kırıl düş, eğilme sakın!”Tevfik FİKRET
“Kendini Altun kupadan sakın;zehiri teneke kupa içinde sunmazlar.”
Cenap ŞAHABETTİN
(*) Cenap Şahabettin ile ilgili aydınlatıcı bilgiler gönderen Sayın Mustafa AYAN’a en içten teşekkürlerimle.
* * * * * *
GÜLDESTE:
TIKLAYINIZ
24 Nisan 2016 Pazar
LAİKLİK VE DEVRİMLER HÂLÂ SAĞLAM
23.04.2016 00:00
ATATÜRK'ün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuş, kuran ahaliye Türk Milleti denmiş, geri kalmışlıktan kurtulmak için devrimler yapılmıştır. Millet kavramına geçiş ve çağdaşlaşmanın gerçekleştirilmesi kolay olmamış, bu konuda mücadele verilmiş, Cumhuriyet ve Türk Millî sistemi oturtulmuştur.
Sistem,1950'den itibaren zaman zaman erozyona uğratılmak istenmişse de, atılan temeller sağlam olduğu, yetişen yeni nesil bunu benimsediği, akıl ve bilim üstün geldiği için yakın geçmişe kadar fazla zarar görmemiş, hatta bazı alanlarda daha da gelişmiştir.
Sistem zorlanmaya başlıyor
...........
Kutlanmasından rahatsız olunan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Yüce Türk Milletine kutlu olsun!
http://www.yenicaggazetesi. com.tr/ sitesinden 23.04.2016 tarihinde yazdırılmıştır.
http://kemaladal.blogspot.com.
*****
27 Nisan 2016 Çarşamba
ÜSLÛP FARKI ve ONURLU BİR LİDERE MEKTUP
DAHA ÖNCE ALENİ PAYLAŞTIĞIM İKİ YAZIMI, BLOGUMDA "TC. 27NCİ GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL SAYIN IŞIK KOŞANER'İN İBRETLİK VEDA MESAJI" İLE TARİHE NOT DÜŞMEK MAKSADIYLA, TEKRAR PAYLAŞIYORUM. MKA.
ÜSLÛP FARKI |
M. Kemal ADAL.
(E). Top. Alb. İZMİR 25 Haziran 2010
Çeşitli arkadaşlıklarda, edinilen arkadaşlar ve dostlar vardır yaşam sürecinde. Her kıssadan çıkartılıp alınacak hisseler olduğu gibi…
Size Devre arkadaşlığından, asker arkadaşlığından, bir iki anımdan ve üslup farkından bahsetmek istiyorum dinlerseniz.
Bilenler bilir, tabiri bilmeyenler için söylüyorum: Devre arkadaşlığı, asker arkadaşlığının bir parçasıdır, subaylar için… Er ve erbaşların “Tertip” arkadaşlığına benzer, sivildeki sınıf arkadaşlığı gibidir.
Benim devrem (Kara Harp Okulu 1965 Yılı Mezunları Devresi), Kara Kuvvetlerinin biraz istisna (benzerlerinden ayrı tutulan) bir devresidir. Siz gene de “İstisnalar kaideyi bozmaz” kuralı bağlamında değerlendirin anlatacaklarımı.
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
*****
1 Mayıs 2016 PazarÖZÜR BORCUArmağan KULOĞLU30 Nisan 2016 Cumartesi 00:04
Ergenekon Davası hakkında Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararının ardından şimdi de Yargıtay davayı esastan ve usulden bozmuştur.
Yargıtay kararı, yanlışlıkları ve yaşanan insanlık dramını bütün çıplaklığıyla ortaya çıkartmıştır. Ergenekon terör örgütü diye bir örgüt olmadığını da belirterek, davaya"Ergenekon" isminin verilmesinin de yanlışlığını gözler önüne sermiştir. Şimdi dava sürecinde peşin hüküm verenlerin, buna destek olanların öz eleştiri yapması gerekmektedir. Amaç baskı ve korku oluşturmaktıDavanın amacı suçu ortaya çıkartmak, devlete karşı girişilen eylemleri engellemek değil, ülkede korku ve baskı oluşturmak, biat etmeyenleri ürkütmek ve sonlarının ne olacağını göstererek iktidarlarının sürekli olmasına imkân yaratmaktı. DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
*****
6 Mayıs 2016 Cuma KOMUTANLIK VE ASKERİ LİDERLİK HAKKINDA
SUBAY OLMAK İSTEYEN GENÇLERE ÖĞÜTLER VE KOMUTANLARA (AMİRLERE ) HATIRLATMALAR
Türk Subayı, muhakeme kudretine haiz, açık görüşlü, her şeyi evvelden düşünebilir, kararında durur, kararının icrasında dayanıklı ve cevval, harp talihinin değişikliklerinden müteessir olmaz, taşıdığı yüksek şeref ve mes'uliyeti tamamıyla müdrik bir şahsiyettir. Her sahada komutan ve mürebbidir.
Subay adayları Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan her yeni asker gibi yemin ederler.
Gençler, eğer edeceğiniz yemine sadık kalamayacak ve:
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
|
*****
7 Mayıs 2016 CumartesiGİZLİ AJANDA KALMADI
07.05.2016 00:07
Siyasi gündemimizde çok enteresan gelişmelere yol açan beyanlar oldu. Üstelik bu beyanlar devletin en üst kademesindekiler tarafından yapıldı. Bu beyanlardan biri, laikliğin anayasada yer almaması ve anayasanın dindar olması, diğeri de tarihimizi 1919 yılından sonra başlatan anlayışın kabul edilemeyeceğine ilişkindi.
Laiklik karşıtlığı yeni değil
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ ***** 14 Mayıs 2016 CumartesiİKİ TARAFLI TERÖRArmağan KULOĞLU
14 Mayıs 2016 Cumartesi 00:08
Bir taraftan IŞİD, diğer taraftan PKK, Türkiye iki taraflı terör saldırısıyla karşı karşıya. Çok sıkıntılı bir dönem geçiriyoruz. Sorunların aşılması için yeni teşebbüsler gerekiyor.
Kilis'e mermiler düşüyor! Hayır! Kilis'e artık mermi düşmüyor, hedef gözetilerek ateş ediliyor. Bir zamanlar IŞİD bölgede etkinlik ve saha kazanmak için PYD ve diğer güçlerle savaşırken atılan mermilerden bazıları Türk topraklarına düşüyordu. O zaman dahi atışın geldiği yer tespit edilip misliyle karşılık veriliyor ve bu durum yetkili merciler tarafından da açıklanıyordu. Ancak şimdi durum tamamen farklı ve başta Kilis olmak üzere Türkiye'de sınır bölgesindeki yerleşim bölgeleri hedef alınarak ateş edilmektedir. .............. Bu tehditler ve daha birçok sorun varken, yeni anayasa, başkanlık, partili cumhurbaşkanlığı konularının öncelikli olarak gündemde tutulmasını Türk Milletinin sorgulaması gerekmez mi? Koyun can derdinde, kasap.. DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ ***** 22 Mayıs 2016 PazarMAHŞERİMİZZ...
GÜNCELLİĞİ SÜREN ESKİ TARİHLİ BİR ALTEMUR KILIÇ YAZISI (MKA)
28 Ocak 2012
“Mahşerimizin” dört süvarisi, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları, Ordu düşmanları, Kürtler ve Ermeniler doludizgin!.. Ordu düşmanlarıyla Cumhuriyet düşmanları atbaşı; kıyamet yakın!
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ.
***** 22 Mayıs 2016 PazarPKK'YLA MÜCADELEDE ETKİNLİĞİ ARTIRMA
Armağan KULOĞLU
22 Mayıs 2016 Pazar 00:00
Çözüm süreci hatasından sonra yeniden başlayan PKK terör örgütüyle mücadele, güvenlik güçlerinin büyük fedakârlığıyla devam etmektedir. Ancak bu mücadelenin bedeli, iktidarın çözüm sürecindeki yanlışlıkları, hatta suç teşkil edecek yasa dışı davranışları ve uygulamaları nedeniyle ağır olmaktadır. Bu yanlışlıklardan siyaset diyerek sıyrılmak mümkün değildir.
Terör eylemlerinde artış var
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ.
*****
22 Mayıs 2016 PazarSİZ MİLLETİN GÖZBEBEĞİSİNİZ!
Ahmet B. ERCİLASUN
22 Mayıs 2016 Pazar 00:00
Siz milletin ordusu, siz milletin askerisiniz. Siz mukaddes bir ocak, siz peygamber ocağısınız.
Siz Tanrıkut Motun'un demir bir disiplinle kurup geleceğe bıraktığı, alınları nice zaferle taçlanmış şanlı birliklersiniz.
Siz Malazgirt, Mohaç, Çanakkale, Dumlupınar'sınız. Siz Köl Tigin'siniz, Alpaslan'sınız. Siz Yıldırım, siz Temür Bek'siniz. Siz Fatih, siz Gazi Osman Paşa, siz Mustafa Kemal'siniz.
Siz yaşayanlardan ibaret değilsiniz. Siz bir şehitler ve gaziler ordususunuz. Siz milletin geleceğisiniz, siz umutsunuz.
Siz milletin gözbebeğisiniz, siz milletsiniz.
Fakat...
Fakat bugün yaşayanlar, bugünün kurmayları, bugünün komutanları!Siz bu ülkede yaşamıyor musunuz? Siz herkesin gördüğünü görmüyor musunuz, herkesin işittiğini işitmiyor musunuz?
Siz ülkenin nereye götürüldüğünün farkında değil misiniz? Silah arkadaşlarınıza yapılanları da mı görmediniz? Nice arkadaşınızın istikbalinin karartıldığını, hatta nicesinin hayatının söndürüldüğünü de mi görmediniz?"Aldatılarak" bu işleri yaptılar. Onlar aldatıldı, siz de mi aldatıldınız?
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ.
***** 4 Haziran 2016 CumartesiIŞİD OPERASYONLARININ TÜRKİYE'YE ETKİSİArmağan KULOĞLU
04 Haziran 2016 Cumartesi 00:01
Irak ve Suriye'de IŞİD kontrolündeki bölgeleri kurtarmak için yapılan operasyonlar devam etmektedir. Bu bölgelerin kurtarılma aşaması ve sonrası Türkiye'yi doğrudan etkilemektedir. Bu kapsamda oluşan ve oluşacak olan tehditlerin dikkatle değerlendirilmesi ve gerekli önlemlerin alınmasında geç kalınmaktadır.
Irak Felluce operasyonu
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
*****
11 Haziran 2016 CumartesiİÇE DÖNÜK ALGI OPERASYONLU DIŞ POLİTİKAArmağan KULOĞLU
11 Haziran 2016 Cumartesi 00:01
Sınır bölgelerinde cereyan eden olaylar ve içeride artan terör, yeterli önlemlerin alınmadığını, takip edilen dış politikanın da hatalı olduğunu göstermektedir.
Kırmızı çizgiler seyrediliyor
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
*****
18 Haziran 2016 CumartesiTSK SUÇLAMALARI CEVAPSIZ BIRAKMAMALI
Armağan KULOĞLU
18 Haziran 2016 Cumartesi 00:01
Terörle mücadeleyi kahramanca ve tereddütsüzce yürüten ve kolluk güçleriyle birlikte görev yapan TSK mensuplarının bu mücadelesini yasal bir çerçeveye oturtmak, yetki karmaşasını ortadan kaldırmak, moralini, motivasyonunu ve mücadeledeki etkinliğini artırmak ve yasal güvencesini sağlamak amacıyla yeni düzenlemeler yapılmaktadır.
Yasal boşluklar
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
https://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/06/tsk-suclamalari-cevapsiz-birakmamali.html
|
20 Ağustos 2016 Cumartesi
TSK'NIN YAPISI UCUBEYE DÖNDÜ
Armağan KULOĞLU
20 Ağustos 2016 Cumartesi 00:00
Olağanüstü Hal uygulaması kapsamında KHK'yle TSK'nın yapısı değiştirilmiştir.
Bu yapı değişikliği geleceği de içine alarak süreklilik gösterdiğinden anayasaya uygun olmadığı gibi, şekil itibariyle de ucubedir.
Yapı karmakarışık
Kuvvet Komutanlıklarının istihbarat, harekât, teşkilat ve eğitim konularının Genelkurmay Başkanlığı'na, personel ve lojistik konularının MSB'ye bağlanması tam bir karmaşadır. Darbeleri önleme bahanesiyle başı sonu belli olmayan böyle bir uygulamanın, karışıklığa yol açacağı, emir komuta birliğini bozacağı, TSK'da güç zafiyeti yaratacağı açıktır. Bile bile böyle bir uygulamaya gidilmesi, ülke güvenliğinin değil, başka düşüncelerin ön planda tutulduğunu göstermektedir.
Yeni yapılanma iki hafta içinde düzeltme ihtiyacı göstermiştir. Ancak yeni yapı esastan yanlış olduğu için, düzelttikçe daha da bozulmaktadır. Bunun sakıncalarını başta TSK görecek ve yaşayacak olmakla beraber, ortaya çıkacak güç zafiyeti, ülkenin varlığını, bekasını, güvenliğini, hak ve menfaatlerinin korunmasını tehlikeye düşürebilecektir.
TSK'nın tümünün suçlu gibi gösterilip, alelacele böyle bir uygulamaya gidilmesi doğru değildir. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi elzemdir. İktidarın bu tepki uygulamasından vazgeçmesi, muhalefetin bu konuda etkin olması, TSK'nın da ülke menfaatleri açısından ısrarla bunun yanlışlığını ortaya koymak için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Bunda tümünün sorumluluğu vardır.
Bu yapı değişikliği geleceği de içine alarak süreklilik gösterdiğinden anayasaya uygun olmadığı gibi, şekil itibariyle de ucubedir.
Yapı karmakarışık
Kuvvet Komutanlıklarının istihbarat, harekât, teşkilat ve eğitim konularının Genelkurmay Başkanlığı'na, personel ve lojistik konularının MSB'ye bağlanması tam bir karmaşadır. Darbeleri önleme bahanesiyle başı sonu belli olmayan böyle bir uygulamanın, karışıklığa yol açacağı, emir komuta birliğini bozacağı, TSK'da güç zafiyeti yaratacağı açıktır. Bile bile böyle bir uygulamaya gidilmesi, ülke güvenliğinin değil, başka düşüncelerin ön planda tutulduğunu göstermektedir.
Yeni yapılanma iki hafta içinde düzeltme ihtiyacı göstermiştir. Ancak yeni yapı esastan yanlış olduğu için, düzelttikçe daha da bozulmaktadır. Bunun sakıncalarını başta TSK görecek ve yaşayacak olmakla beraber, ortaya çıkacak güç zafiyeti, ülkenin varlığını, bekasını, güvenliğini, hak ve menfaatlerinin korunmasını tehlikeye düşürebilecektir.
TSK'nın tümünün suçlu gibi gösterilip, alelacele böyle bir uygulamaya gidilmesi doğru değildir. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi elzemdir. İktidarın bu tepki uygulamasından vazgeçmesi, muhalefetin bu konuda etkin olması, TSK'nın da ülke menfaatleri açısından ısrarla bunun yanlışlığını ortaya koymak için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Bunda tümünün sorumluluğu vardır.
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ.
https://kemaladal.blogspot. com.tr/2016/08/tsknin-yapisi- ucubeye-dondu.html
*****
27 Ağustos 2016 Cumartesi
IŞİD'E VE KÜRT KORİDORUNA GEÇİT YOK
Armağan KULOĞLU
27 Ağustos 2016 Cumartesi 00:00
Türkiye, sınırının IŞİD'den temizlenmesi amacıyla ÖSO'yla birlikte sınır ötesi bir harekât gerçekleştirmiştir.
ABD ve YPG'den önce davranıldı
YPG güçlerinin Fırat'ın batısına geçmesini kırmızı çizgi ilan eden Türkiye'nin, bu harekâta geçici izin verdiği, ABD'nin de, kısa süre içinde YPG güçlerinin bölgeyi diğer unsurlara bırakarak terk edeceği sözünü verdiği bilinmektedir.
Ancak gelişmeler, YPG'nin Münbic'ten sonra Cerablus ve Azez'e doğru ilerleyerek burayı da kontrol etmek istediğini göstermiştir. Bu durum, YPG'nin asıl amacının, IŞİD bahanesiyle kuzeydeki Kürt Koridorunu tamamlamak olduğunu açığa çıkarmıştır.
Bu nedenle Türkiye, hem IŞİD'i sınır bölgesinden uzaklaştırmak, hem de PYD'yi uyarmak maksadıyla, Menbiç'in kuzeyindeki PYD ve batısındaki IŞİD hedeflerini ateş altına almıştır. IŞİD'in son zamanlarda saldırılarını artırması üzerine de, bölgenin IŞİD'den temizlenmesi için PYD'nin amacını da göz önünde bulundurarak, ABD ve PYD'den önce davranmış, ÖSO'ya destek vererek ve onunla birlikte Cerablus'a harekât gerçekleştirmiştir.
Uluslararası mutabakat yeterli
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ.
*****
30 Ağustos 2016 Salı
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLAMA VE ANMASI
“Ne Mutlu Türküm Diyene” diyen ve diyebilmekten onur duyan, "Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek" te azimli ve kararlı olan, aziz Türk Milleti’ min 30 Ağustos Zafer Bayramı’ nı kutluyorum.
Başta Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Halaskar Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silâh arkadaşları olmak üzere, canları ve kanlarıyla, günümüzde de bu toprakları vatan yapıp bize emanet eden tüm şehit ve gazilerimizi minnetle anarken Allah'tan rahmet diliyorum.
Ruhları şad, mekânları da cennet olsun İnşallah.
Türk vatanının bütünlüğü ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ve varoluş ilkelerini savunmak amacı ile, yurt içinde ve yurt dışında, fedakârca mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Güvenlik Kuvvetlerimizi, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde galip ve muzaffer eyle, her türlü şer ve musibetten koru Allah’ım.
Sen her şeyi bilen ve her şeye gücü yetensin. Hesabını veremeyeceğimiz sınavlarla deneme bizi, ülkemizi, bütünlüğümüzü ve TC. mizi payidar eyle ya Rabbilalemin.
*****
3 Eylül 2016 Cumartesi
TÜRKİYE'NİN SURİYE POLİTİKASI VAR MI?
Armağan KULOĞLU
03 Eylül 2016 Cumartesi 00:00
Türkiye'nin bir Suriye politikası olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Yok ise, bunu real politik çerçevesinde hemen belirlemesi, var ise revize etmesi, uygulanacak stratejileri, taktikleri ona göre şekillendirmesi ve uygulamaları da buna göre yapması gerekmektedir.
Suriye politikası nasıl olmalı?
Suriye, küresel güçlerin menfaat alanı içinde, Türkiye'ye güneyden gelecek her türlü tehdide açık, boş bırakıldığında, Hatay ve Sınır Aşan Sular gibi konulardan dolayı, doğrudan veya dolaylı tehdit oluşturma özelliğine sahip bir ülkedir.
Suriye'nin; toprak bütünlüğü içinde, ülkeyi kontrol etme kapasitesinde bir yönetime sahip, istikrarlı, fakat fazla güçlü olmayan, mümkün olduğu ölçüde iyi komşuluk ilişkileri içinde bir ülke konumunda olması tercih edilmelidir. Türkiye'nin Suriye politikasının da bunları sağlayan bir yapıda olması gerekmektedir.
Politikadaki tutarsızlık Türkiye'yi zora soktu
Arap Baharı Suriye'ye ulaştığında olayların akışı, Türkiye yönetimini değişik beklentiler içine sokmuştur. ABD'nin önderliğindeki koalisyonun içinde yer almış, muhalifler tarafından teşkil edilen Özgür Suriye Ordusu'nu destekleyerek, Esad yönetiminin kendi halkına karşı acımasız davranışlarını da dikkate alarak, yönetiminin devrilmesinde aşırı bir hevesle rol oynamaya çalışmıştır.
Burada Türkiye'nin en büyük eksikliği, Suriye'nin mevcut yönetiminin Rusya ve İran için ne kadar önemli olduğunu anlayamaması, Batı'nın yönetimi devirmesinin sonucunda, BOP, Kürdistan ve Sünni kuşak dahil, nasıl bir yapı peşinde olacağını kavrayamaması, Afganistan ve Irak örneklerindeki kaosu dikkate alamamasıdır.
Gelinen durumda, ÖSO etkili olamamış, çeşitli radikal gruplar türemiş, IŞİD ülkenin 1/3'ünü kontrol eder hale gelmiş, PKK'nın Suriye ayağı YPG kuzeyde rol ve yer kapmış, ABD'nin müttefiki olmuş, Türkiye de Rusya'yla bir süre kriz yaşadığından müdahale imkânı bulamamıştır.
Böyle bir ortam içinde Türkiye, menfaatlerini korumak ve güvenliğini sağlamak maksadıyla, oluşan ortamı değerlendirerek Fırat Kalkanı harekâtını gerçekleştirmiştir.
Fırat Kalkanı harekâtının hedefi
Suriye politikası nasıl olmalı?
Suriye, küresel güçlerin menfaat alanı içinde, Türkiye'ye güneyden gelecek her türlü tehdide açık, boş bırakıldığında, Hatay ve Sınır Aşan Sular gibi konulardan dolayı, doğrudan veya dolaylı tehdit oluşturma özelliğine sahip bir ülkedir.
Suriye'nin; toprak bütünlüğü içinde, ülkeyi kontrol etme kapasitesinde bir yönetime sahip, istikrarlı, fakat fazla güçlü olmayan, mümkün olduğu ölçüde iyi komşuluk ilişkileri içinde bir ülke konumunda olması tercih edilmelidir. Türkiye'nin Suriye politikasının da bunları sağlayan bir yapıda olması gerekmektedir.
Politikadaki tutarsızlık Türkiye'yi zora soktu
Arap Baharı Suriye'ye ulaştığında olayların akışı, Türkiye yönetimini değişik beklentiler içine sokmuştur. ABD'nin önderliğindeki koalisyonun içinde yer almış, muhalifler tarafından teşkil edilen Özgür Suriye Ordusu'nu destekleyerek, Esad yönetiminin kendi halkına karşı acımasız davranışlarını da dikkate alarak, yönetiminin devrilmesinde aşırı bir hevesle rol oynamaya çalışmıştır.
Burada Türkiye'nin en büyük eksikliği, Suriye'nin mevcut yönetiminin Rusya ve İran için ne kadar önemli olduğunu anlayamaması, Batı'nın yönetimi devirmesinin sonucunda, BOP, Kürdistan ve Sünni kuşak dahil, nasıl bir yapı peşinde olacağını kavrayamaması, Afganistan ve Irak örneklerindeki kaosu dikkate alamamasıdır.
Gelinen durumda, ÖSO etkili olamamış, çeşitli radikal gruplar türemiş, IŞİD ülkenin 1/3'ünü kontrol eder hale gelmiş, PKK'nın Suriye ayağı YPG kuzeyde rol ve yer kapmış, ABD'nin müttefiki olmuş, Türkiye de Rusya'yla bir süre kriz yaşadığından müdahale imkânı bulamamıştır.
Böyle bir ortam içinde Türkiye, menfaatlerini korumak ve güvenliğini sağlamak maksadıyla, oluşan ortamı değerlendirerek Fırat Kalkanı harekâtını gerçekleştirmiştir.
Fırat Kalkanı harekâtının hedefi
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ.
*****
10 Eylül 2016 Cumartesi
FIRAT KALKANI: EVET AMA YETMEZ!
Armağan KULOĞLU
10 Eylül 2016 Cumartesi 00:00
Fırat Kalkanı operasyonunda önemli mesafe kaydedilmiş ve koalisyonun 3-4 senede yapamadığını TSK, ÖSO'yu da destekleyerek kısa sürede başarmıştır. Ancak bunu devam ettirmek ve siyasi amaca ulaşana kadar da diplomasiyle sonuçlandırmak gerekmektedir.
Harekât devam ettirilmeli
Harekât, Cerablus bölgesinin kontrol altına alınmasıyla başlamış, güneye Menbic istikametine devamla Sacur Çayı'na dayanmıştır. Devamında batıya doğru geliştirilmiş, Çobanbey'den ikinci cephe açılmış, Cerablus-Azez hattının bütünü 98 km. genişliğinde, 5-25 km. derinliğinde kesintisiz olarak kontrol altına alınmıştır.
Genişlik itibariyle istenilen elde edilmiş, ancak henüz güvenliği sağlayacak derinliğe ulaşılamamıştır. Derinliğin El-Bab dahil, 40-45 km.'ye ulaşması gerekmektedir. Harekât IŞİD üzerinde sonuç alınıncaya kadar devam ettirilmelidir. Bu durum, PYD'nin güneyden El-Bab'tan dolaşarak Afrin'le birleşmesini de engelleyecektir.
Operasyonun IŞİD'le mücadele safhasına koalisyon, göstermelik de olsa arada destek vermektedir. Ancak PYD'nin işgal ettiği Menbic'den çıkarak Fırat'ın doğusuna çekilmesi sorunu devam etmektedir. Sorunun kaynağı ABD'dir. ABD bu konuda verdiği sözün arkasında durmamaktadır. "Çekildi" diye kandırmaya çalışmaktadır. Erdoğan-Obama görüşmesinden de bir sonuç alınamamıştır. Zaten alınamayacağını daha önce de değerlendirmiştim.
Menbic konusundaki kararlılık sürdürülmeli
Burada Türkiye'nin güvenliği ve prestiji söz konusudur. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı bütün beyanlarında PYD'nin, Menbic'den Fırat'ın doğusuna çekilmemesi halinde hedef olacağını, gereğinin yapılacağını belirtmiştir. Bunun arkasında durma zorunluluğu vardır.
Türkiye'nin, Suriye'nin terör örgütlerinden temizlenmesi, toprak bütünlüğü, istikrarının sağlanması kapsamında Rusya, İran ve Suriye yönetimiyle koordinasyon içinde hareket etmesi, Türkiye'nin Menbic'e operasyonu için elini güçlendirecektir. Bu durumda ABD üzerinde oluşturulacak yoğun diplomatik baskının da sonuç vermesi beklenebilir. Ancak son tahlilde Türkiye'nin güç kullanması zaruridir. Güvenlikli bölge önerisine ısrarla devam edilmelidir.
Harekât hedefine ulaştıktan sonra bölgenin kontrolü için Türkiye'nin daha fazla kuvvet tahsis etmesi gerekecektir.
ABD'nin Rakka için Türkiye'yi öne sürerek kullanma düşüncesine de dikkat edilmelidir.
Menbic olmazsa Afrin denenmeli
Harekât devam ettirilmeli
Harekât, Cerablus bölgesinin kontrol altına alınmasıyla başlamış, güneye Menbic istikametine devamla Sacur Çayı'na dayanmıştır. Devamında batıya doğru geliştirilmiş, Çobanbey'den ikinci cephe açılmış, Cerablus-Azez hattının bütünü 98 km. genişliğinde, 5-25 km. derinliğinde kesintisiz olarak kontrol altına alınmıştır.
Genişlik itibariyle istenilen elde edilmiş, ancak henüz güvenliği sağlayacak derinliğe ulaşılamamıştır. Derinliğin El-Bab dahil, 40-45 km.'ye ulaşması gerekmektedir. Harekât IŞİD üzerinde sonuç alınıncaya kadar devam ettirilmelidir. Bu durum, PYD'nin güneyden El-Bab'tan dolaşarak Afrin'le birleşmesini de engelleyecektir.
Operasyonun IŞİD'le mücadele safhasına koalisyon, göstermelik de olsa arada destek vermektedir. Ancak PYD'nin işgal ettiği Menbic'den çıkarak Fırat'ın doğusuna çekilmesi sorunu devam etmektedir. Sorunun kaynağı ABD'dir. ABD bu konuda verdiği sözün arkasında durmamaktadır. "Çekildi" diye kandırmaya çalışmaktadır. Erdoğan-Obama görüşmesinden de bir sonuç alınamamıştır. Zaten alınamayacağını daha önce de değerlendirmiştim.
Menbic konusundaki kararlılık sürdürülmeli
Burada Türkiye'nin güvenliği ve prestiji söz konusudur. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı bütün beyanlarında PYD'nin, Menbic'den Fırat'ın doğusuna çekilmemesi halinde hedef olacağını, gereğinin yapılacağını belirtmiştir. Bunun arkasında durma zorunluluğu vardır.
Türkiye'nin, Suriye'nin terör örgütlerinden temizlenmesi, toprak bütünlüğü, istikrarının sağlanması kapsamında Rusya, İran ve Suriye yönetimiyle koordinasyon içinde hareket etmesi, Türkiye'nin Menbic'e operasyonu için elini güçlendirecektir. Bu durumda ABD üzerinde oluşturulacak yoğun diplomatik baskının da sonuç vermesi beklenebilir. Ancak son tahlilde Türkiye'nin güç kullanması zaruridir. Güvenlikli bölge önerisine ısrarla devam edilmelidir.
Harekât hedefine ulaştıktan sonra bölgenin kontrolü için Türkiye'nin daha fazla kuvvet tahsis etmesi gerekecektir.
ABD'nin Rakka için Türkiye'yi öne sürerek kullanma düşüncesine de dikkat edilmelidir.
Menbic olmazsa Afrin denenmeli
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ.
*****
12 Eylül 2016 Pazartesi
2016 YILI KURBAN BAYRAMI KUTLAMASI
Türk Vatanında, Türk bayrağı altında, yekpare bir üniter, ulus devlet olarak, milletçe hep bir arada, mutlu, sevgi dolu ve huzurlu bayramlar özlemi ile:
Başta Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Halaskar Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silâh arkadaşları olmak üzere, canları ve kanlarıyla bu toprakları vatan yapıp, bize emanet eden ve bu emaneti korumak için canlarını ve kanlarını feda eden tüm şehit ve gazilerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Allah'ın aileniz ve sevdiklerinizle birlikte size, milletimize ve tüm inananlara nice huzurlu, güzel, aydınlık, bereketli, hayırlı bayramlar göstermesini; geçemeyeceğimiz sınavlar ile bizleri sınamamasını;
Zulme uğrayan tüm mazlum ve masumlar ile yakınlarına ve sevenlerine sabır ve tez zamanda selamet nasip etmesini;
Zalimlere "adaleti ile", mazlum ve mağdurlara da "merhameti ile" tecelli etmesini niyaz ediyorum.
Geleceğiniz mutlu ve yolunuz aydınlık, her şey her türlü şerden uzak ve gönlünüze göre güzel ve hayırlı olarak, 2016 KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU VE ULUSUMUZUN DİRLİĞİNE, MAZLUMLARIN KURTULUŞUNA, İNSANLIĞIN HUZUR, BARIŞ VE HİDAYETİNE VESİLE OLSUN.
İnşallah...
Lakin hepimiz tarafından açık ve şüphesiz bilinmelidir ki:
"Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur" (53 / NECM / 39)
“…Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini / birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez…” (13 / RA'D / 11)
“ Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor.” (4 / NİSA / 58)
“Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın. Ürpererek ve ümit ederek dua edin O'na. Hiç kuşkusuz, Allah'ın rahmeti, Güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır.” (7 / A’RAF / 56)
HUZURLU VE MUTLU NİCE BAYRAMLARA SELAMETLE…
https://kemaladal.blogspot. com.tr/2016/09/2016-yili- kurban-bayrami-kutlamasi.html
*****
24 Eylül 2016 Cumartesi
BİZ BU FİLMİ DAHA ÖNCE GÖRDÜK
Armağan KULOĞLU
24 Eylül 2016 Cumartesi 00:00
Kendilerinden öncekiler sanki hiç düşünememişler gibi, Türk Milletinin değerlerinden tavizler vererek terörün önleneceğini zannedenlerin ülkeyi ne hale getirdiğini ve açılım adıyla ne duruma geldiğimizi bütün açıklığıyla gördük.
Bunların birlik ve beraberliğimize, tek bayrak, devlet, vatan, millet ilkesine ne kadar zarar verdiğine, terörü ne kadar tırmandırdığına, "yanılmışız" dendikten sonra üstesinden gelebilmek için de ne kadar ağır bedel ödediğimize şahit olduk.
Bu bedeli ödemeye de devam ediyoruz.
Huylu huyundan vazgeçemiyor
Belediye yönetimlerine kayyum atandıktan sonra, bunlardan bazılarının girişlerindeki Kürtçe tabelalar, çok isabetli bir kararla kaldırıldı ve belediyelere Türk bayrakları asıldı. Ancak İçişleri Bakanı tarafından, Kürtçeyle sorun olmadığı, işgüzarlık yapıldığı gerekçesiyle, Kürtçe tabelanın yeniden takılması emri verilmiş.
Kürtçeyle bir sorun yoktur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmi dili Türkçedir. Bu bir anayasa hükmüdür. Belediye de resmi bir kurumdur. Resmi kurumun kapısında T.C. ibaresi bulunur ve kurumun adı, her ne olursa olsun, Türkçe yazılır. Bu bir işgüzarlık değil, zorunluluktur. Şimdi hem T.C. yok, hem de Kürtçe yazı var. Yetmiyormuş gibi bir de Ermenice eklemişler. Bu da hâlâ, şirin görünerek siyasi rant sağlamak için milli değerlerimizden taviz verilmesine devam edildiğini ve edileceğini, hatta anayasanın ihlal edildiğini göstermektedir.
Bu kapsamda maalesef birçok taviz verildiği, ancak bunların bir işe yaramadığı ve değerlerimize de zarar verdiği tecrübeyle sabittir. Türkiye'nin başka hiçbir bölgesinde böyle bir uygulama yoktur ve olamaz. Mahalli dillerin, bölge insanları arasında konuşulmasına engel yoktur. Ancak onun resmiyet kazanması, önce milleti, sonra da ülkeyi böler. "Yaptık da bölündü mü?" diyenlere, ülkenin haline bir bak demek gerekir.
Yeniden çözüm süreci beklentisi
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
Bunların birlik ve beraberliğimize, tek bayrak, devlet, vatan, millet ilkesine ne kadar zarar verdiğine, terörü ne kadar tırmandırdığına, "yanılmışız"
Bu bedeli ödemeye de devam ediyoruz.
Huylu huyundan vazgeçemiyor
Belediye yönetimlerine kayyum atandıktan sonra, bunlardan bazılarının girişlerindeki Kürtçe tabelalar, çok isabetli bir kararla kaldırıldı ve belediyelere Türk bayrakları asıldı. Ancak İçişleri Bakanı tarafından, Kürtçeyle sorun olmadığı, işgüzarlık yapıldığı gerekçesiyle, Kürtçe tabelanın yeniden takılması emri verilmiş.
Kürtçeyle bir sorun yoktur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin resmi dili Türkçedir. Bu bir anayasa hükmüdür. Belediye de resmi bir kurumdur. Resmi kurumun kapısında T.C. ibaresi bulunur ve kurumun adı, her ne olursa olsun, Türkçe yazılır. Bu bir işgüzarlık değil, zorunluluktur. Şimdi hem T.C. yok, hem de Kürtçe yazı var. Yetmiyormuş gibi bir de Ermenice eklemişler. Bu da hâlâ, şirin görünerek siyasi rant sağlamak için milli değerlerimizden taviz verilmesine devam edildiğini ve edileceğini, hatta anayasanın ihlal edildiğini göstermektedir.
Bu kapsamda maalesef birçok taviz verildiği, ancak bunların bir işe yaramadığı ve değerlerimize de zarar verdiği tecrübeyle sabittir. Türkiye'nin başka hiçbir bölgesinde böyle bir uygulama yoktur ve olamaz. Mahalli dillerin, bölge insanları arasında konuşulmasına engel yoktur. Ancak onun resmiyet kazanması, önce milleti, sonra da ülkeyi böler. "Yaptık da bölündü mü?" diyenlere, ülkenin haline bir bak demek gerekir.
Yeniden çözüm süreci beklentisi
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
*****
8 Ekim 2016 Cumartesi
RAKKA VE MUSUL'A EL MECBUR
Armağan KULOĞLU
08 Ekim 2016 Cumartesi 00:00
Fırat Kalkanı Operasyonu'nun, bölgenin IŞİD'den temizlenene kadar devam edeceği ifade edilmektedir. Ancak bu harekâtın hedefi ve bundan sonra yapılacak operasyonların amacı, bölgenin IŞİD'den temizlenmesinin çok ötesindedir.
Fırat Kalkanı'nın hedefi
Bu harekâtın hedefi, "95x45 km.lik bir alanı kontrol ederek buradaki IŞİD tehdidini yok etmek ve bu sahayı güvenli bir bölge haline getirerek güvenliği sürekli kılmak ve mültecilerin de bu bölgede yaşamasına imkân sağlamak" şeklinde açıklanmıştır.
Ancak bu harekâtın hedefinin, IŞİD tehdidinin ötesinde, PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde oluşturduğu kantonların, Fırat Kalkanı'yla arasına girmek suretiyle kuzeyde bir Kürt oluşumunun gerçekleşmesini önlemek olduğu da bir gerçektir. Ayrıca PYD'yi, Türkiye'nin Kırmızı Çizgi olarak ilan etmesine rağmen işgal ettiği Menbic bölgesinden çekilmeye de zorlamaktır.
Konu bölgenin IŞİD'den temizlenmesi olduğunda taraflar itiraz etmemektedir. Üstüne üslük göstermelik de olsa koalisyon tarafından da desteklenmektedir. Ancak PYD söz konusu olduğunda en başta ABD'den itiraz gelmektedir. Bu nedenle işi uzatmadan askeri gücümüzü artırarak harekâtın süratle sonuçlandırılmasına ihtiyaç vardır. Menbic konusunda da Türkiye itibarını korumalıdır.
Rakka operasyonundaki anlaşmazlık
*****
28 Ekim 2016 Cuma
CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMASI
“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”
- ATATÜRK
Yapacağımız seçim, tercih ve “Emaneti ehline veren” oylarımızla, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünüp parçalanmadan, Türk bayrağı altıda, yekpare bir ulus devlet olarak, milletçe nice bayramlarımızın çok daha coşkulu ve mutlu kutlanma imkanlarını ebediyen sağlamasını, Allah’tan niyaz ediyorum.
Başta Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Halaskar Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silâh arkadaşları olmak üzere, canları ve kanlarıyla bu toprakları vatan yapıp, bize emanet eden tüm şehit ve gazilerimizi Rahmet, minnet ve ibretle anıyorum.
Ruhları şad, mekânları da cennet olsun İnşallah.
M. Kemal Adal.
*****
22 Kasım 2016 Salı
FES’İN MAHREM TARİHİ
SİNAN MEYDAN |
Fesin Ecnebi Kökeni ve Bir İngiliz Oyunu
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı yobaz kesimin öteden beri sembolüdür fes… Atatürk düşmanı kafaya sorsanız “şapka” ecnebi/Hırist
Oysa ki Atatürk düşmanı yobaz kafa fena halde yanılmaktadır.Her şeyden önce fesin Müslümanlıkla hiçbir alakası yoktur. Fesi ilk kullananlar da, fesi üretip Osmanlı’ya satanlar da Müslüman değildir!
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
*****
3 Aralık 2016 Cumartesihttps://kemaladal.blogspot.com.tr/2016/12/einstein-ile-son-roportaj-ve-egitim_3.html ***** 8 Ocak 2017 PazarDİNÎ REFERANSLI TERÖR NASIL ÖNLENİR?Ahmet B. ERCİLASUN
08 Ocak 2017 Pazar 00:00
Siyasi ve idari alanda yapılması gerekenler şunlardır:
1. Ülke içindeki bütün dinî yapılanmalar (cemaatler, tarikatlar, çeşitli dinî gruplaşmalar)derhal incelenmeye alınmalıdır. Grup liderleri, yönetici kadroları, yalnız terörist örgütlerle ilişkileri açısından değil, selefî, fanatik görüşlere sahip olup olmadıkları açısından da araştırılmalı ve kontrol altına alınmalıdır. Terör örgütleriyle, selefî görüşlerle ilişkili bulunan dinî yapılanmalar hemen dağıtılmalıdır. 2. Ülke sınırlarından giriş ve çıkışlar sıkı kontrol altında tutulmalıdır. (Sınırlardaki mayınların neden kaldırıldığını hiç kimsenin sorgulamamasına şaşırıyorum.) Mülteci gruplarıyla ülkeye girenler de aynı şekilde selefî, cihatçı görüşlere sahip olup olmadıkları açısından incelenmelidir. 3. Dine dayalı siyaset yapılmamalı, din işleri ve inançlar siyaset için kullanılmamalıdır. Yöneticiler ve siyasiler mitinglerde, kapalı salon toplantılarında, yazılı veya sözlü açıklamalarda, açılışlarda dinî referanslı ifadelerden vazgeçmelidirler. Ülke idaresi dinî değil dünyevi bir iştir. Özellikle iktidar mensuplarının camilerde vaaz eder gibi konuşmaları, hem ülkede laiklik yokmuş gibi bir intiba oluşturmakta, hem de fanatik ruhlu insanları tetiklemektedir. 4. Yeni Suriye politikasına devam edilmeli, Suriye'nin kendi işini kendisinin halletmesi sağlanmalıdır. Suriye'de istikrarı, güney sınırımızda YPG yapılanmasına izin verilmemek şartıyla, oradaki rejimin sağlamasına müsaade edilmelidir. Herhangi bir terör tehdidi gelmedikçe komşu ülkelerin iç işlerine karışılmamalıdır. Eğitim alanında yapılması gerekenleri de aşağıya yazıyorum:
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
9 Ocak 2017 Pazartesi15 ADET KHK ve UYGULAMALARINA TOPLU BAKIŞ
Anayasanın 121 inci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca 22.7.2016- 02.01.2017 tarihleri arasında kararlaştırılmış olan 667[1] - 681 sayılı (toplam 15 adet) KHK ile mevzuatta yapılmış çok sayıda/köklü değişikliler; bölümler halinde, uygulama örnekleriyle birlikte özetlenmiş olarak aşağıya çıkarılmıştır.
Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi
Not: Son olarak yayımlanan 02.01.2017 gün ve 679-681 sayılı KHK’lerle, (61) adet muhtelif kanun/KHK’de yapılmış olan ek/değişiklikler, ilgili bölümlerinde kırmızı renkli olarak gösterilmiştir.
I-KAMU PERSONELİNE / KURUM VE KURULUŞLARA YÖNELİK DÜZENLEMELER
1-Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan; (3.721) yargı, (4.821) TSK, (1.922) Jandarma, (32) Sahil G.K, (20.277) EGM mensubu ve (63.636) kamu görevlisi olmak üzere (görevlerine sonradan iade edilmiş 474 personel hariç ) toplam (93.935) kişinin görevlerine son verilmiştir.[2]
[Görevine son verilen personel sayısı; (Mayıs 2016 tarihi itibarıyla) istihdam edilen toplam kamu personelinin %2,8’ine karşılık gelmektedir. Görevlerine son verilmişkamu personelinden bazılarının, hizmet sınıfı/ kurumları itibarıyla dağılımı; Mayıs 2016 itibarıyla toplam çalışanlara oranı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Görevine son verilen personelin bazı sınıf/kurumlar itibariyle, toplam çalışanlara oranında, ilk sırayı yargı mensuplarının aldığı; yargı mensuplarını mülki idare amirinin izlediği görülmektedir.]
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ.
12 Mart 2017 PazarYETER!... YETER ARTIK!
YETER!... YETER ARTIK!
Ahmet B. ERCİLASUN bercilasun@hotmail.com Yeter, yeter artık! Dinimizi bize bırakın! Yeter, yeter artık! Dinimizi, dinimizin mübarek kavramlarını siyaset meydanlarının kirli havasıyla kirletmeyin! Yeter, yeter artık! Çirkin siyaset oyunlarınıza yüce yaratanımızın adını karıştırmayın! Sevgili peygamberimizin adını kirli siyasetinizin içine sokmayın! Yeter, yeter artık! Bırakın bu millet, hangi partiden olursa olsun, kalbinin en ince hisleriyle, Allah'ı ile baş başa kalsın! Yeter artık, girmeyin bu milletin vicdanına! Zedelemeyin dinî duygularımızı! İmanımızı sorgulamayın! Çıkın içimizden, çıkın! Gidin, gösteriş yapmadan ibadetinizi eda edin! Allah ile baş başa kalın! Hiçbir karşılık beklemeden, siyasetin hırslarına kapılmadan, ihlas ile Allah'a yönelin! Siyaset yapacaksanız sadece siyaset yapın! Dini siyasete alet etmeyin! Sizin gibi düşünen de var, düşünmeyen de var. Sizin gibi düşünmeyenleri dinden soğutmayın! İnsanlara Müslümanlık buysa... dedirtmeyin! Yeter artık, siyasi nutuklarınızı dinî kavramlarla doldurmayı bırakın! O konuştuğunuz yer siyaset meydanı, o konuştuğunuz yer siyaset kürsüsü. Camide vaaz etmiyorsunuz, minberde hutbe okumuyorsunuz; siyasi konuşma yapıyorsunuz. Dinî kavramların, ayetlerin, hadislerin ne işi var ağzınızda? Kendi partinizden olmayanları, sizin gibi düşünmeyenleri Allah ile mi susturacaksınız, din ile mi susturacaksınız? Yeter artık, yeter, dinimizi bize bırakın!
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ.
***** |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder