İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

6 Mayıs 2016 Cuma

KOMUTANLIK VE ASKERİ LİDERLİK HAKKINDA


SUBAY OLMAK İSTEYEN GENÇLERE ÖĞÜTLER VE KOMUTANLARA (AMİRLERE ) HATIRLATMALAR



Türk Subayı, muhakeme kudretine haiz, açık görüşlü, her şeyi evvelden düşünebilir, kararında durur, kararının icrasında dayanıklı ve cevval, harp talihinin değişikliklerinden müteessir olmaz, taşıdığı yüksek şeref ve mes'uliyeti tamamıyla müdrik bir şahsiyettir. Her sahada komutan ve mürebbidir.

 Subay adayları Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan her yeni asker gibi yemin ederler.

Gençler, eğer edeceğiniz yemine sadık kalamayacak ve:

Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyetine doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerinize itaat edemeyecekseniz;

Askerliğin namusunu, Türk sancağının şanını canınızdan aziz bilip, icabında Vatan, Cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatınızı feda eyleyemeyecekseniz;

Ne diye namusunuz üzerine and içerek kendi istek ve seçiminizle Türk ordusunda muvazzaf bir subay olmak isteyesiniz  ki ?!..


Subay olmayı,  sadece sıradan bir meslek ve kolay bir maişet (geçim, geçinme) kapısı olarak görüyor ve düşünüyorsanız subay olmayın.




 Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün ordusuna subaylık, üç-beş kuruş maaş karşılığı katlanılacak sıradan bir mesleğin icrasının ötesinde; düşman namlusu ucunda bir yaşam, kâh şehirde ve dağda bölücü terörün (ve maalesef günümüzde)  kâh hapiste zulmün son bulması için, bedeli icabında kan ve can ile ödenen,  ancak vatan ve millet için meşakkati zevk edinenlerin yapabileceği bir şekilde vatana, millete ve hakka hizmetin onurunu kazanma uğraşıdır.


Sadece yasaların verdiği rütbe ve makam yetkilerinizle, maiyetiniz üzerinde hâkimiyet kurabileceğinizi ve savaşta ve barışta, askeri liderlik vasıflarınız olmaksızın birliğinizi vazifesini başaracak şekilde sevk ve idare edebileceğinizi umuyorsanız da subay olmayın.

 Çünkü alacağınız eğitim sonunda, mevzuat gereği yasalardan kaynaklanan ve  hak ederek aldığınız yetki ve sorumluluklarınız, sizi ancak taktığınız rütbe ve atandığınız makam ve görevlerde, bir üst ve / veya  amir olarak yapacağınız hizmetin hukuki çerçevesini  ve dayanağını, askeri sistem içindeki statünüzü (yerinizi)  belirleyen, araçların olmaktan başka bir anlam taşımaz.

 Bunlar (rütbe, makam ve bunlardan kaynaklanan yasal yetki ve sorumluluklar ile sistemin yaptırım gücü) birer araçtır. Amaç bu araçları kullanarak Askerlik sanatını icra edebilmektir.

Askerlik, mevzuata göre meslek olarak tanımlansa da daha uygun tanımlama, askerliğin bir sanat (beceriye dayalı hüner) olduğudur.

Askerlik sanatının uygulamasında başarının ölçüsü, vazifenin başarılmasıdır. Vazifenin yapılıp yapılamaması ise “komutan “ sorumluluğundadır. Bu sorumluluk hiçbir zaman ve hiçbir şekilde başkasına yüklenemez.

Her kademedeki sıralı Komutan, bu sorumluluğunu yasaların verdiği yetki araçlarıyla kullanır ki, bu araçları kullanımdaki mahareti, onun askeri liderlik sanatını uygulamadaki maharetiyle doğru orantılıdır.

 Bu sebepledir ki, benzer durumlarda, eşdeğer rütbe ve makamlarda,  üst ve / veya amir olarak yasal yetki ve sorumluluklar (araçlar) aynı olmasına rağmen, amaca ulaşmada bu araçların kullanımı (vazifenin yapılmasında yetki ve sorumlulukların icrası), komutanların askeri liderliğine uygun ve bağlı olarak farklı farklıdır.

 Askerliğin "sanat" olarak tanımlanması da bu özelliği sebebiyledir.


Askeri liderlik vasıfları, eğitimle öğrenilebilen, belli yol ve yöntemlerin benimsenip kullanılmasıyla da kazanılabilen becerilerden oluşur. Her sanat dalında olduğu gibi, askeri liderlik eğitim ve uygulamasında da , bu sanata Allah vergisi yatkınlığı olanların askeri liderlikte başarı şansı daha yüksektir.

 Komutan (amir) ve Askeri Lider aynı şey değildir. İkisi arasındaki en belirgin fark; komutan bir birliğe yetkili makamlarca atanır, yasal hakkı gereğince sayılır, verdiği emirler yasal yetkisi ve yasal yaptırımı nedeniyle yapılır. Lider ise birlikçe benimsenir, yasal yetkili olmasa bile istekleri emir telakki edilir. Yaptırım gücünü yasalardan, makam, memuriyet ve rütbesinden değil, maiyetin /  birliğin kendisine olan güven, saygı ve sevgisinden alır.


Liderliğe atama yapılmaz, liderlik kazanılır.

 Rütbe ve makamsız komutan olunmaz. Liderlik için rütbe ve makam, bir referans ise de “olmazsa olmaz” değildir.

 Rütbe ve makamı ne olursa olsun her seviyedeki sıralı komutanlar, aynı zamanda yasalar çerçevesinde komuta ettiği birliğinin askeri liderliğini de kazanmak zorundadır. Bunu başaramadıkları sürece o birliklerin vazifeyi başarması, barış ve normal koşullarda sistem oto kontrolü ve otoritesiyle sağlanabilirse de , can pazarının olduğu savaş ve olağan üstü durumlarda sağlanamayabilir.

Başarılı komutanlar mutlaka başarılı liderlerdir. Başarı için komutanın (yasal yetkili amirin) lider olması şart ise de, liderin mutlaka komutan (yasal yetkili amir) olması şart değildir.

 Eğer bir orduda, her seviyedeki birliklerin  askeri liderleri o birliğe atanan komutanlar değil ise o ordunun itibarlı, güvenilir ve güçlü bir ordu olduğunu iddia etmek abestir.

Her seviye komutanın askeri liderlik bilincine sahip olması ve liderliğinin uygulaması için de özverisi ve gayreti gerekir ki  buna  lüzum görmeyen zihniyette iseniz  ve hala  vatana, millete ve hakka hizmeti samimi olarak düşünüyorsanız subay olmamalısınız. Zira lider olamadıkça askeri hizmette başarılı olmak bir yana, maiyet ve çevrenizce de hor görülür ve dışlanırsınız.


Her rütbe ve makamda,  atandığınız askeri birliğe emir ve komuta ederken, o birliğin yaptığı ve yapamadığı her işteki “Komutan  Sorumluluğu” nu yüklenemeyecekseniz ve / veya yüklenmeyecekseniz sakın subay olmayın.

 Çünkü Türk subayı, Mustafa Kemal’in askeri ve atandığı birliğinin de askeri lideridir. Vazifeye yönelik inisiyatif almayan / alamayan, hele askeri talimnamelerde yazılı “Birliğin yaptığı ve yapamadığı her işten komutan sorumludur” kuralını göz ardı ederek birliğin ve mensuplarının yaptığı ve yapamadıklarından kendini soyutlayıp vareste tutan kişinin, liderliği bir yana, birlik mensupları nezdinde itibarı söz konusu olamaz.

Vazifenizi yaparken,kişisel gelecek kaygısı ve / veya soruşturulma korkusuyla, korumak ve kollamakla yükümlü olduğunuz değerleri korumak ve kollamak için, duruma uygun emirleri veremeyecekseniz ve / veya verdiğiniz emirlere ve bu emirlerinizi uygulayan maiyetinize sahip çıkamayacaksanız, subay olup da hem kendinizin ve hem de camianızın onurunu çiğnetmeyin.

Yoksa en üst düzey general bile olsanız, çevreniz ve camianız dışında bile gazete köşe yazarlarınca da alenen ve basın yoluyla “ABD.nin istemi ve AKP.nin tertibine onay vermek” gibi askerlik namusuyla bağdaşmayan işler yapmakla suçlanır  ve horlanırsınız:

 “Türkiye’nin bağımsızlık sürecinde övündüğü çağdaş Türkiye’yi kuran Kemal Paşa’sı, Lozan kahramanı İsmet Paşa’sı, İzmir’i kurtaran Fahrettin Paşa’sı vardı...

 Bir de dönüp sömürge konumuna düştüğümüz yakın tarihimize bakalım: Tak-şak paşa mı istersin, hocam paşa mı istersin, Audi paşa mı, yoksa paslaş paşa mı... Hepsi, ama hepsi dizi dizi geçti önümüzden.” ( Işık Kansu, Paşalar Paşacıklar, Cumhuriyet, 31 Temmuz 2010)


Vatan ve millet sevgisi ile hizmet etmekle onurlandığı inancıyla Türk silahlı kuvvetleriyle  gönül bağı kalmış olan emekli subaylar dahil silah arkadaşlarınızı,  utanıp sıkılır halde ve başı eğik dolaştıracak bir icraatın sahibi olacaksanız subay olmayın.


Mustafa Kemal'in emanetine sahip çıkamayacak ve gösterdiği istikametten sapacaksanız, görevini yapmada öncelikle kişisel kaygılarınızı ve ikbalinizi gözetecekseniz, yeminine sadık kalmayan, vermesi gereken emri vermeyen ve / veya verdiği emrin arkasında durmayan, koruması ve kollaması gerekeni koruyup kollamayan bir subay olacaksanız, vazgeçin olmayın.

 Çünkü böyle bir subay, Her kim olursa olsun, rütbesi ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti ordusunun makam ve memuriyeti yasalarla belirlenmiş amirleri olsalar da asla maiyetlerinin yolunu izleyecekleri liderleri olmamıştır, olamazlar.

Subay olursanız, herhangi bir seviyede komutan olduğunuzda herhangi bir sebeple birliğinize lider olabilme yol ve yöntemlerinizin ipotek altına alınmasına kişisel istikbal kaygısıyla sessiz kalacaksanız ve silkinip, kendinize gelip doğrulma fırsatlarını değerlendirmede yetersiz kalmanıza rağmen, bu zilleti çekmeye ve çektirmeye devam edecekseniz; ya da en azından, izzet ve ikbalinizle “bab-ı hükümetten” çekilmesini, görevi / emaneti biran evvel ehline vermesini bile beceremeyecekseniz, sakın subay olup da Türk silahlı Kuvvetlerinin itibarına söz getirmeyin. Milletin de ordusuna güvenini sarsmayın.

Yoksa ahir ömrünüzde ne bir selam vereniniz, ne hatırınızı soranınız, ne de hayırla yad edeniniz olur.

Milletin de zaten böyle subaylara, bulunduğu seviyede komutanı olduğu birliğine lider olamamış kişilere ödenecek bir minnet borcu ve  gösterecek bir saygısı yoktur. Vatanın da böylesi subaylara ve ordunun da böylesi (sözde) komutanlara ihtiyacı yoktur.

 Ne Mutlu Türküm Diyene” diyerek milletiyle övünen Türk milletinin fertleri olarak, minnet ve saygımız, sevgimiz, rütbeli ve / veya rütbesiz her kim, Türk bayrağı altında Vatanın bütünlüğünü sağlamak amacıyla, Türkiye Cumhuriyetinin Samimi Hizmetkarı  ise, her kim Atatürk ilkelerinin takipçisi ise, her kim “atalar yadigarı değerlerin” millet için muhafızı ise onadır.


Gençler, siz bizim umudumuzsunuz ve geleceğimizin teminatısınız. Minnet, saygı ve sevgimizi istiyor ve “Askerliğin namusu, Türk Sancağının Şanı, Vatanın Bütünlüğü, Cumhuriyetin Bekası için” çalışmaya hazırsanız subay olun, asker olun, komutan ve liderler olun, ama her koşulda mutlaka vatana, millete ve hakka hizmet edenlerden olun.

M. Kemal Adal
(E). Top. Alb.
İZMİR
3 Ağustos 2010 (İlk yayım tarihidir)


 Dip not:

Yazıldığı tarih sizi yanıltmasın. Bu yazı güncel bir yorum / değerlendirmedir. 

Atalar sözünde dendiği gibi: “Kızım sana söylüyorum, Gelinim sen anla!”  

Tabii ki: “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az!..” 

"TUT Kİ ALİ'DEN MİRAS KALDI SANA ZÜLFİKÂR; SENDE ALİ'NİN YÜREĞİ YOKSA, ZÜLFİKÂR NEYE YARAR?"


​  
T.C. / M. Kemal Adal 
         6 Mayıs 2016 / İZMİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder