DİNDAR - DİNCİ
Mehmet Necati GÜNGÖR
31. Mart. 2016
31. Mart. 2016
Bir toplumda “dindarlık” ne
kadar iyi bir şeyse, “dincilik” o kadar kötüdür.
Dindarlık, o toplumun insanlarına güven ve mutluluk verir.
Dincilik ise kan, gözyaşı, huzursuzluk, edepsizlik, güvensizlik…
Sevimli bir kelime değil ama dinin inanç, ahlâk ve ibadet sistemi olmaktan
çıkarılıp, dünyevi menfaatler için bir anlayış, ya da “izm” halinde
kullanılmasını ifade eder.
Gerçek dindarların oluşturduğu
bir toplumda:
Hırsızlık olmaz,
Haksızlık, adaletsizlik olmaz,
Namussuzluk olmaz,
Yalan olmaz,
Riya olmaz,
Şiddet olmaz,
Zulüm olmaz,
Allah’ın dini şahsi ve siyasi çıkarlar için kullanılmaz.
İşler, yandaş olanlara değil, ehil olanlara verilir.
Masum çocuklar, kadınlar, fukaralar, çaresizler, dindar toplumun şefkat ve
koruyucu eliyle sarmalanır.
İnsanlar, inançlarından dolayı kınanmaz, itilip kakılmazlar.
Zira dindar toplumun insanları
her gün beş vakit namazda okudukları Fatiha Suresi’nde “mâliki yevmiddin” diyerek
Allah’ın mutlak gücünü ve yargı yetkisini bir iman akidesi olarak tekrarlar ve
tasdik ederler.
“Yevmiddin!”
“Din günü” demektir.
Yani, kıyamet günü, yargı günü anlamındadır.
Demek ki neymiş;
yargılama yetkisi yalnızca Allah’a aitmiş.
Hâkim-i mutlak, yalnızca Yüce Yaradan’mış.
Allah, peygamberleri dahil, kimsenin eline “iman ölçer aleti” tutuşturmadı.
“Yargı yetkisi yalnızca bana aittir” dedi.
Böylece, kullarının inanç
konusunda birbirlerine ön yargıyla bakmamaları gerektiğini bildirdi.
İnsanın içindekini de dışındakini de yalnızca O bilir.
İnandığınız mezhep, görüş, ya da siyasi anlayış adına ona dinsiz, buna
imansız diyerek toplumu kategorize edemezsiniz.
Bunu yaparak Yüce Yaratıcı’nın hükümranlık alanına tecavüz ettiğinizin
farkında mısınız?
İşte “dincilik” bu bakımdan da
kötü bir şey.
Din üzerinden siyaset pazarlayanlar,
Siyasi liderlerini Peygamber seviyesinde görenler,
O’na dokunmanın bile ibadet olduğunu söyleyen zavallılar,
O’nun Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde topladığını iddia edebilecek kadar
kendinden geçen şirk soysuzları,
Günahınızın ne kadar büyük olduğunun farkında mısınız?
“ İyyâke na'budü ve iyyâke
neste'în”
“Yalnız O’na kulluk eder,
yalnız O’ndan yardım dileriz.”
Sahi, siz kimsiniz?
Kimin kulusunuz?
*****
İŞTE DİNDAR İLE DİNCİ ARASINDAKİ FARKLAR
Eren Erdem
16.08.2010 00:24
Tarihin vicdanında
sorgulanması gereken iki önemli unsurdan bahsetmek gerekir.
Biri insanlık tarihi
boyunca “insanlığın tüm değerlerine musallat olmuş bir şer kolu” iken, ötekisi,
Hakkın rahmet sıfatının aynası olmuş bir bereket damarıdır…
Dindar, dini Allah’a has kılarak; aracı tanrılar
edinmeksizin iman eden iken, dinci; dini Allah’ın elinden alarak kişilere
entegre eden zahmet abidesidir…
Yani biri rahmet iken,
ötekisi zahmettir.
Dindar, toplumsal
değerleri kucaklayarak; bireyselliği geri plana iter. Dinin en büyük düşmanı
olan “sürü psikozunu” reddederek, aydınlanmacılığı öne alır. Dinci ise, “sen garışma hocalar
bilir” edebiyatı eşliğinde; küfür ve riya pazarlamacılığı yapar…
Dindar, şekillerden
ırak kalarak, iblisin düştüğü şekil bataklığından çıkma gayreti güderken, dinci; “özü” reddederek
şekillere tapınma şizofrenisini üretir ve dayatır.
Dindarın anlattığı
Muhammed “nurlu ve onurludur”, dincinin dayattığı Muhammed ise “kendi arzularına bağımlıdır”.
Dindar, dini ve
evrensel diyalektiği kavramıştır. O, güzelliklerden huşu duymasını bilendir.
Öncelikleri; nüsuklar / şekiller değil, insanlığın selametidir. Bu nedenle
“dindarın zengin olanına rastlamanız imkânsızdır.”
Dinci ise, şekillere bağımlıdır, mal biriktirir,
servet yığar, talan eder. Bunları meşru kılmak için “Peygambere yalan söyletir /
uydurma hadis ithal eder”.
Dindarın Rabbi, Âlemlerin
Rabbi olan Allah’tır. Dincinin rabbi ise; paradır.
Dindar, “emperyalizm Çanakkale’ye dayandığında, başı
kınalı olarak cepheye koşandır”, Dinci
ise “İngiliz mandasında selamet arayandır.”
Gayya Karanlığından
Kuran Aydınlığına adlı kitabımda yer alan bir bölümü sizlere
aktarayım;
Dindarlık adına putperestlik, İslam toplumlarının ve
Dünya barışının önündeki en büyük engeldir.
Putperestlik sisteminin bünyesinde filizlenen sömürü
dalgasını, dindarlık maskesi giymek sureti ile hayata geçirenlerin mesleğine
verilen addır bu. Bu, Emevi sürecinde hortlamış olan kabilecilik ve putçuluğun,
İslam bünyesinde var olan bir gömlek ile örtülmesidir.
Bu konuda Hamza el-Harici şöyle tarihi bir açılım
yapmaktadır;
“Muaviye, Hazreti Peygamber tarafından hem
kendisi hem de babası lanetlenmiş bir adamdı. Allah’ın kullarını “köle”,
Müslümanların mallarını saltanat elde etmek için araç, Allah’ın gönderdiği
dini, pusu kurmak acıyla kullandı. Sonra da yok olup gitti. (Cahız; el-Beyan ve’t-Tebyin,
2/123)
Bu ifade, muhteşem bir tespit olmak ile birlikte,
günümüzdeki “siyasal
İslamcılar” için tokat niteliğinde bir
uyarıdır!
Ebu Süfyan bin Muaviye, babası Hazreti Peygamber ile
fiilen savaşmış bir adamın oğludur. Birçok kaynakta, Resulullah’ın kendisini
lanetlediği ifade edilmektedir.
Esası itibari ile Kuran’da onun düşüncelerinden ötürü
onu lanetlemiştir. Şimdi bana diyeceksiniz ki, kendisinden önce vahyedilmiş bir
kitap nasıl olur da onu lanetler. Tam olarak şu şekilde;
(BAKARA suresi 89. ayet) Yanlarındakini doğrulamak üzere kendilerine
Allah katından bir kitap geldiğinde, daha önce inkâr edenlere karşı zafer
isteyip durdukları halde, tanıyıp bildikleri kendilerine gelince, onu inkâr
ettiler. Küfre sapanların
üstüne olsun Allah'ın laneti!...
Allah’ın beyanını (Vahyi), kendi çıkar ve amaçları
doğrultusunda kullananlar, gerçekleri tahrif ederek, vahyin sistematiğinin
içini boşaltanlar ve tüm bunları dünyalık için yapanlar bu cümledendir.
(Gayya
Karanlığından Kuran Aydınlığına – Ozan Yayıncılık 2010 – Sf.164)
Allah elçisinin soyunu kurutarak egemen olanların
tamamı, bilfiil “İslamcılık iddiası içerisinde idi”.
Ancak; saray, saltanat, ulema, raiye psikolojisinin
seri üretime geçirildiği bu süreç dâhilinde; dinci ile dindar arasındaki farklar açığa
çıkmıştır…
Ülkemizde bugün faaliyette olan güruh “dinci”
güruhudur. Dindarlık; bağımsızlık ve aydınlanmacılığın nişanesi iken, dincilik bu anlamda “sömürü
ile işbirliği yapma mesleğinin adıdır”.
Bu anlamda geniş açılımlar sunma adına hazırladığım ve
yakın bir zamanda sizler ile buluşacak olan ”Abdestli Kapitalizm (Yeşil Burjuvazi)” adlı kitabım ile bu
odakların titreyeceğini düşünüyorum.
Türkiye’de; dincilerin
egemenliğine dayanarak, dinin tamamına karşıt hale gelen halkımızın,
gerçekleri göreceğini düşünüyorum.
Yürekten muhabbetle…
Eren Erdem
Odatv.com
DİNDAR İLE DİNCİ ARASINDAKİ FARK
Rahmi Turan
27 Şubat 2011
Yaşar Nuri Hoca “Bu kitap, zulümleriyle dini kirletenlerin tarihidir. Kuran,
dinciliği ‘büyük zulüm’ ve ‘en büyük düşman’ ilan etmiştir. Dincilik maskeli
bir şirktir!” diyor.
Şirk, bilindiği gibi, Allah’a
eş koşmak ve onun ortağı olduğunu söylemektir.
Hazreti Muhammed’in “Ümmetim adına en çok korktuğum şey” dediği işte budur.
Hazreti Muhammed’in “Ümmetim adına en çok korktuğum şey” dediği işte budur.
İnsanlar, dini kullanan zalimler ve sahtekârlar tarafından
nasıl aldatılıyor ve dinciler dini nasıl bir zulüm ve çıkar aracı haline
getiriyor?
Yaşar Nuri Hoca’nın bu eserini herkesin, özellikle genç kuşağın okumasında büyük yarar var.
Dindar, dinin, yani tanrısal
iradenin kendisini kullanmasına izin veren, bunun için de dinin sahibi olan
Allah’a teslim olan insandır.
Dinci ise dinin kendisini
kullanmasına asla izin vermeyen, dini kendi hesapları için kullanmaktan asla
vazgeçmeyen insandır.
Dindar, seçkin ve üstün niteliklere
sahiptir, kendi adını kullanarak Allah için iş yapar, dinci ise Allah adını
kullanarak kendisi için iş yapar, insanları sömüren bir sahtekârdır!
* * *
İslam’ın temelinde barış, güven, mutluluk ve esenlik vardır. İslam bunları amaçlamaktadır.
Yaşar Nuri Öztürk
“Kitabım, gerçekleri samimi vicdanlara anlatabilirse bu, bir Kuran mümini
olarak beni mutlu edecektir” diyor. Yaşar Nuri Hoca’ya göre:
“Dincinin tek amacı vardır. Dini
kullanarak kinlerini tatmin, menfaat ve itibar sağlamaktır. Dinci çıkarını
kollar, dini siyasette kullanır, cehalet, egoizm ve hatta sadizm içindedir.
Dincinin hedefi, din adına
verdiği mücadelenin sonucu ‘Tevhid dinini’ yani gerçek dini hayatın dışına
itmek olmaktadır.
Dincilik, dinin tüm değerlerinin
birer maskesinin kullanıldığı şeytani bir sanayi ve siyaset koludur.
Dinci, din yaftası altında
Allah’ın yetkilerini kullanmaya kalkan ikiyüzlü bir namert olduğu için Allah
ona öfkelidir, rahmet ve merhametini onu kurtarmak için kullanmaz.
Dinciliğin bu imansız ve
idraksiz sefaletini, en doyurucu ve etkili biçimde tanıtan beyanlar Kuran’da
yer almaktadır.
Gerçek dini dışlayarak onun yerine bir
istismar dini geçirmenin Kuran’daki adı ‘şirk’, günlük hayattaki adı
‘dincilik’tir.
* * *
Dindarların en zararlı düşmanı dincilerdir. Çünkü dinci, dindarın en yüce, en kıymetli sermayesini, kirleten, çalan, istismar eden bir namerttir.
Dinci, dindarın hayatı pahasına koruduğu yücelikleri birer maske gibi
kullanarak hesaplarını denk getirmeyi esas alan hayâsız bir hırsızdır,
gaspçıdır.
Dindar Allah’ın rahmeti, dinci ise Allah’ın musibetidir!
Dincilik (veya siyaset
dinciliği) dini çıkar, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi
koludur. İşin esası bakımından ne dini vardır, ne imanı!
Dincinin dini, imanı, Tanrısı,
ibadeti, hep çıkarı ve hesabıdır. Dincilik, tarihin en verimli ama en zalim
iş kollarından biridir. Dinci ise bu sanayi kolunu meslek edinmiş olanların adı
ve unvanıdır.
* * *
Bu sanayi kolu (dincilik) şimdilerde tüm dünyanın nefesini
kesiyor, uykularını kaçırıyor, o arada Türkiye’nin de gırtlağını sıkıyor.
Ne yazık ki tek kutuplu dünyanın süper zalimleri, sömürülerine
destekçi bulmak için bu dinci sektörün her türüyle işbirliği içine giriyorlar.
Özellikle kendilerine, ‘İslam dünyası’ diyen aldatılmış
kitlelerin aymazlarıyla!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder