İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

21 Ocak 2018 Pazar

MUSTAFA KEMAL'İN ASKERLERİYİZ...


Mustafa Kemal’in askerleriyiz..

YILMAZ ÖZDİL 21 ocak 2018

Hiç düşündünüz mü…
Nereden çıktı bu slogan?
İlk kim söyledi?
***
Sene 2006.
Aylardan haziran.
Yer, Danıştay.
Mustafa Kemal'in doğumunun 125'inci yılı dolayısıyla konferans düzenleniyor, ayakta alkışlanan konuşmacı anlatıyor:
“Atatürk Türkiyesi'nden rahatsız olanların ilk yapması gereken, Atatürk'ü unutturmaktı. Onu yapıyorlar. Cumhuriyet'in nasıl kurulduğunu, milli mücadeleyi çocuklarımıza iyi anlatmak zorundayız. 1948'den beri Mustafa Kemal'in askeriyim, terhis olmak istemiyorum.”
****

Turgut Özakman'dı o.
****

Mucidi odur.
****
(1992 yılında Türkiye'ye gelen Azerbaycan cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, Anıtkabir özel defterine “senin esgerin” yazmıştı. Ama… Turgut Özakman'dan önce, haziran 2006'dan önce Türkiye'de böyle bir slogan yoktu. Tarihimizde ilk defa Turgut Özakman tarafından dile getirildi, yukarıda özetlediğim konferanstan sonra yayıldı.)
****
Peki 1948'den beri askeriyim” diyen, “terhis olmak istemiyorum” diyen rahmetli Turgut Özakman, 1948'de yedek subay filan mıydı?
****
Malum, içinde “asker” kelimesi geçiyor ya… Dincileri-liboşları-sorosçuları boşverdim, Chp'ye monte edilen bazı tipler bile “militarist” zannediyor.
****

Halbuki, tam tersine sivil'dir.
Hukuki'dir.

****
Turgut Özakman 1948'de henüz 18 yaşındadır, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisidir.
Milli mücadelenin izini sürebilmek için, hatıraları derleyebilmek için, arkadaşlarıyla birlikte Ankara'dan Afyon'a kadar yürür.

Mecazi anlamda söylemiyorum… Otomobil veya trene binmeden, tabana kuvvet yürür.
Güzergah üzerinde yaşayan, Kurtuluş Savaşı'na bizzat şahit olmuş ve 1948'de hâlâ hayatta olanları bulur. Hatıralarını dinler, defterler dolusu notlar alır, fotoğraflar toplar.
Bıyıkları yeni yeni terlemeye başlamış bu delikanlının yaya olarak gerçekleştirdiği tarihi seyahat, 10 gün sürer…
Ve, bu attığı adımlar “Şu Çılgın Türkler” fikrinin çıkış noktasıdır.
****
1948'den beri askeriyim dediği, işte budur.
Bireysel şuurdur.Cumhuriyet tarihinin en çarpıcı sloganı Mustafa Kemal'in askerleriyiz… Cumhuriyet tarihinin en çarpıcı kitabı Şu Çılgın Türkler'in özetidir.
Terhis olmak istemiyorum'dan kastı ise, bıkmadan usanmadan, anlatmaya devam etme azmidir.

***

“Hakikate ihanet etmeyelim” derdi, rahmetli Turgut Özakman.
Buna didindi, son nefesine kadar.
****
Huzur içinde yat hocam…
Vatan sana minnettar.
****
Buradayız.
“Hakikate ihanet etmelerine” izin vermeyeceğiz, son nefesimize kadar.

1 Ocak 2018 Pazartesi

YENİ YILDA BEKLENTİLERİMİZ.


KONUK YAZAR

Servet AVCI


01 Ocak 2018

Hocam, aranızda hukukçu var mıydı?


Hani yeni yıldan beklentilere cevap verilirken kullanılan klişe kelimeler vardır ya 'sağlık, mutluluk, para, kariyer' gibi...

Oysa bizim beklentilerimiz farklı...

Meselâ Hukuk Fakültesi dekan ve hocaları olsa... Ülkede anayasa değişirken veya son derece tartışmalı KHK geçerken sessizliğe bürünmeyen... Rousseau gibi "Yasama, yürütme yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse, anayasa yok demektir. Kuvvet kimdeyse o hâkimdir" diyebilen...

Hakikati dillendiren ve kimden gelirse gelsin yanlış karşısında bilimin, hukukun ve hür düşüncenin sesi olan... Korkmadan, cesaretle tartışmaya girebilen...  Karşı çıkılması gerekiyorsa karşı çıkan, yoksa savunma delikanlılığını gösteren ama asla 'ölü taklidi' yapmayan...

Dünyada üniversitelerin itibarının öğrenci sayısının çokluğuyla, mimarisiyle, hocalara verdiği maaşla, giydikleri cüppenin kalitesiyle, döner sermayesiyle, rektör veya dekanların odalarının genişliğiyle, binaların yüksekliğiyle değil, ürettiği bilimle ölçüldüğünü bilen... 

***

İlahiyat Fakültesi dekan ve hocaları olsa... Türkiye'de 'dindar' imajının aldığı darbelerin, onların özlük haklarından, ek ders ücretlerinden, yurt dışı seyahatlerinden daha önemli olduğunu kabul eden...

Vakıf, dernek, cemaat vs. adı altında icra edilen cehaletin 'din' diye sunulmasını reddeden... 'Merdiven altı din'in din olmadığını korkmadan ortaya koyan... İmam-ı Âzam gibi, 'Allah'ın rızası' 'muktedirlerin rızası'na tercih eden ve bu uğurda bedeller ödemeyi göze alan...

Misyonunun kötülüğe cevaz vermek ve muktedirlerin her türlü uygulamasını onaylamak değil, 'onlardan büyük olan'ı hatırlatmak olduğunu bilen... Yolsuzluğun yolunu yapmayan, adaletsizliğe gözlerini kapamayan... Gerçek ulemalığı ümeraya feda etmeyen...

***

Daha çok gazeteci, yazar ve aydın olsa... Yandaş, candaş ve kandaş diye sıralanmayan... Ne konuşacağına ve ne yazacağına kendisi karar veren... Herhangi bir konuda talimat gelene kadar beynini tatile göndermeyen...

Kafadan bacaklılara, sürüngenlere, terliksilere benzemeyen... Gerçekten bir omurgası olan... Tepede rüzgâr değişince, 24 saat içinde yazdığının tersini yazmak zorunda kaldığında en azından yüzü kızaran... Milleti geçtik, çoluğunu çocuğunu gördüğünde zerre kadar da olsa mahcubiyet taşıyan...

***

Tabii bir de siyasetçilerimiz artsa; Scarface filmindeki "Daima doğruyu söylerim, yalan söylerken bile" repliği felsefe hâline getirmemiş olan...

Sözünü tutan, tutamadığında özür dileyen ve gereğini yapan... Başarıyı tek başına üstlenme kurnazlığı göstermeyen, başarısızlığı başkasına fatura etmeyen, düşmana bağlamayan, gerekirse istifayı erdem bilen... Kendi istikbalini her şeyin üzerinde görmeyen...

***

Bitlis'in Adilcevaz ilçesinde iki aile arasında çıkan çatışmada 4 kişi ölmüş 9 kişi yaralanmıştı... Jandarma ekipleri suç aletlerini bulmak için evlere baskınlar düzenlemişti... Basılan evin birinde, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait 103 parça eser bulunmuştu... Aralarında çift başlı kartal, Osmanlı tuğralı altın para, heykelcik, bakır ve gümüş takı ile çok sayıda sikke vardı...

Tarihî eserlerle ilgili jandarmanın sorgusunda kadın şüphelinin cevabı da en az o eserler kadar tarihîydi: "Bana bunları düğünümde taktılar!.."

***

Romen Diyojen'in yoğun işleri dolayısıyla katılamadığı ama elçiyle beşi bir yerde gönderdiği, Kılıç Arslan'ın düğüne bizzat katılarak sikke taktığı, Orhan Gazi'nin gümüş ayna hediye ettiği kişi olabilmek elbette önemli!..

İnsanlar yeni yılda piyangolarının tutmasını beklerken, biz de bu piyangonun tutmasını bekliyoruz: 

"Bana bunları düğünümde taktılar" diyen kadından daha ciddi, daha inandırıcı, daha saygın, daha itibarlı hukukçular, ilahiyatçılar, gazeteciler ve siyasetçiler..
.

Kaynak Yeniçağ: Hocam, aranızda hukukçu var mıydı? - Servet AVCI

---
Selam...
​ T.C. / M. Kemal Adal