İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

10 Haziran 2017 Cumartesi

KURAN'DAKİ ZEKÂT

UYDURULAN DİN KUR’ANDAKİ DİN. XXXVI. BÖLÜM - 13: KURAN'DA İNANÇ KONULARI, NAMAZ, ZEKÂT, ORUÇ, HAC -13



S.                KURAN'DAKİ ZEKÂT


Kuran'da malların, maddi değerlerin Allah yolunda sarfedilmesi zekat, sadaka, infak gibi kelimelerle, kimi zaman da yoksulu yedirin gibi ifadelerle (örneğin 74-Müdessir Suresi 44) veya mallarla Allah yolunda mücadele etmek (örneğin 4-Nisa Suresi 95) tarzı ifa­delerle anlatılır.

Kuran'da birçok ayette anlatılan bu ibadet, dinimi­ze göre en temel vazifelerimizden biridir.

 Kuran'daki birçok ayette mallarımızdan sarf etmemiz anlatıl­mıştır. Fakat hiçbir ayette "Kuran'a göre zekatın miktarı 1/40'dır" diye bir ifade yer almaz.

Kuran'da birçok ayette anlatılan bu konu­da, eğer 1/40 şeklinde bir ölçü lazım olsaydı, hiç şüphesiz Allah bu­nu kitabında açıklar, bizi yalanlarla dolu başka kitaplara muhtaç et­mezdi.

1/40 şeklinde ölçü getiren mezheplerin bu ölçüsü, halkın bir çoğu tarafından dinin ölçüsü sanılmaktadır.

 Oysa bu ölçü Kuran'da geçmediği gibi, mezheplerin tek ölçüsü de değildir. Mezhepler al­tın, gümüş para gibi değerlerin oranını 1/40 olarak görmüşlerdir. Mezheplere göre devenin zekatının ölçüsü, koyunun zekatının öl­çüsü gibi ölçülerin hepsi birbirinden farklıdır.

Tarladaki ürünün zekatı 1/10'dur. Eğer suyu taşıyarak tarlanıza getiriyorsanız bu öl­çü 1/20'ye düşer. Yani Kuran'da geçmeyen birçok ayrı ölçü zekatta geçerlidir. Üstelik bu ölçüler mantıksızdır.

Niye çiftçilik yapan kişi ürününün 1/10'unu verecekken, altını, gümüşü olan biri 1/40'ı gi­bi bir rakamla çiftçilerin dörtte birini versin?

Çiftçiler tüccarlardan daha mı zengindirler, yoksa çiftçilik tüccarlıktan çok daha avantajlı bir meslek midir?

Devesi olanlarla, koyunu olanların verdiği zeka­tın oranları neye göre farklı? 

 Kuran'da geçmeyen ölçüleri uyduran­ların, uydurduklarında bir akıl, bir basiret görülmüyor. Allah, Kuran'la yetinmemenin sonucunun bu konuda da felaket olduğunu göstermektedir.

Kuran'da geçen "infak" kelimesinin Türkçe karşılığı "harca­mak, sahip olunan mallardan vermek"tir.
                                                                                          
Kuran'da geçen bu keli­me Türkçe'deki harcama kelimesi gibi hem Allah yolunda harca­mayı, hem de bunun dışındaki harcamayı ifade edebilir. Genelde Allah yolunda harcamayı ifade etmek için kullanılmış olan bu keli­me, Allah yolundan alıkoymak için yapılan harcamalar için de kul­lanılmıştır. (Bkz 8-Enfal Suresi 36)

Oysa "sadaka" kelimesi hep "Al­lah yolunda harcamalar" manasında kullanılır.

"Sadaka" kelimesi kökünde "doğrulama" manasına sahiptir. Allah yolunda yapılan harcamaların, Allah'ın hükümlerine inanmanın ve bu hükümleri doğrulamanın bir sonucu olması, "sadaka" kelimesinin bu kökten türemesine sebep olmuş olabilir.

"Zekat" kelimesi ise "temizlenme" manası taşır.

Kuran'da "zekat" kelimesi "sahip olunan değerlerden başkalarına vererek temizlenme" manasında kullanılır.

Nitekim 9-Tevbe Suresi 103. ayette "sadaka vermenin", "temizlenme" yani "zekat" olduğunu anlayabiliriz. Sadakayı zekata eşitleyen bu anlayış kadar, zekatı daha geniş manalı olup, özellikle sadakayı kapsayan bir kavram olarak düşünen bir anlayış da geliştirebiliriz.

Bu anlayışa göre zekat, sahip olunan tüm imkanlardan vererek temizlenmeyi gerektirir. Yani kişi mallardan vererek zekat vazifesini yerine geti­rebileceği gibi, sahip olduğu bilgisinden başkalarını faydalandır­makla da zekat vazifesini yerine getirmiş olur.

Kuran sahip olduğu­muz mallardan, maddi değerlerden kimlere vereceğimizi şu ayetleriyle açıklar:

...yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, özgürlü­ğe kavuşma gayretindekilere veren...
2- Bakara Suresi 177

Sana neyi infak edeceklerini (harcayacaklarını) sorarlar. De ki: "Hayır olarak infak edeceğiniz (harcayacağınız) anne, baba, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlaradır. Hayır olarak yaptıklarınızı şüphesiz Allah bilmektedir."
2- Bakara Suresi 215

Kendilerini Allah yoluna adayan yoksullar içindir ki yeryü­zünde dolaşmaya güç yetiremezler. Onurlarından dolayı, bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanır­sın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayır olarak infaklarınızı (harcamalarınızı) şüphesiz Allah bilmektedir.
2- Bakara Suresi 273

Sadakalar; Allah'tan bir farz olarak yalnızca şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, görevli olanlar, kalpleri ısındırılacak­lar, özgürlüğünü kaybetmişler, borçlular, Allah yolundaki-ler, yolda kalmış kişi. Allah bilendir, hakimdir.
9- Tevbe Suresi 60

Görüldüğü gibi ayetlerden, Allah için yapacağımız harcamala­rın, sadakaların kimlere gideceğini anlıyoruz. Allah yolunda yapıla­cak harcamanın miktarına gelince, bu soru Kuran'da sorulmuş son­ra da cevabı verilmiştir.

Ve sana neyi infak edeceklerini (harcayacaklarını, verecek­lerini) sorarlar. De ki: "Bağışladığınızı". Böylece Allah size ayetlerini açıklar, umulur ki düşünürsünüz.
2- Bakara Suresi 219

  Görüldüğü gibi Allah neyin harcanacağı sorusuna Kuran'da ce­vap vermiştir. Bu cevap ne 1/40'tır, ne de 1/10'dur, ne de başka ra­kamsal bir orandır.

Birçok kişi eğer Kuran çevirilerini incelerse "bağışladığınızı" diye yaptığımız çevirinin "ihtiyaçtan artanı" diye çevrildiğine rastlayabilir.

Tahminimiz bu, Kuran çevirilerinde bir­birini taklit ederek yazmanın ve burada geçen kelimenin Kuran'ın diğer yerlerinde nasıl geçtiğini araştırmamanın neticesidir. Burada bizim "bağışladığınızı" diye çevirdiğimiz ve diğer bazı çevirilerde "ihtiyaçtan artanı" diye çevrilen kelime, "afv"dır.

İsteyen aynı keli­menin geçtiği 2-Bakara Suresi 187, 3-Ali İmran Suresi 152, 3-Ali İmran Suresi 155, 5-Maide Suresi 95, 5-Maide Suresi 101, 9-Tev-be Suresi 43, 42-Şura Suresi 40, 64-Teğabun Suresi 14 ayetlerini inceleyebilir.

Tercümelerde bu ayetlerdeki aynı kelimenin karşılı­ğını "affetmek" ve "bağışlama" olarak bulacaksınız. Fakat "ihtiyaç­tan artanı" şeklinde bir manaya rastlamayacaksınız. Aynı kelime Türkçe'mize de "affetmek" şeklinde girmiştir.

 Ayetten "gözden çı­kardıklarımızı, isteyerek ayırdıklarımızı" vermemiz anlaşılmaktadır.

Bu ayet yapılan harcamaların gönül rızası ile gerçekleşen harca­malar olduğunu gösterir.

Bu yüzden kişinin, ekonomik hayatında vermeye zorunlu tutulduğu vergi, KDV gibi harcamaları ile infakı (sadakayı) gerçekleştirdiğini düşünmek hata olur. Allah yolunda ya­pılan harcamalar gönül rızası sonucudur, ekonomik mecburiyetler, zorla alınmalar buna dahil edilemez.

Kuran'ın mallarımızdan, Al­lah'ın rızık olarak verdiklerinden harcamamızı söyleyen birçok aye­ti vardır. Kuran'da cimrilik kınanmış ve Allah'ın verdiklerinden yi­ne Allah rızası için sarf etmemiz söylenmiştir.

Kuran, özel mülkiye­ti helal kılmış, fakat Allah'ın tüm nimetlerin sahibi olduğu bilinci ile kulların, Allah'ın verdiklerinden sarf ederek sosyal adaleti sağla­malarını istemiştir.

Kuran bize yoksulların malımızda hakkı oldu­ğunu öğretmekte (70-Mearic Suresi 24,25) ve sadaka ile bizim yok­sulların bu hakkını kendilerine teslim edip temizlendiğimizi (zekat verdiğimizi) anlatmaktadır.

Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Üstün kılı­nanlar rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp onda eşit hale gelmiyor. Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?
16- Nahl Suresi 71

Ey iman edenler! Yahudi bilginlerinden ve rahiplerden bir­çoğu insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah'ın yo­lundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yo­lunda harcamayanları korkunç bir azapla müjdele.
9- Tevbe Suresi 34

 Mallarını Allah yolunda harcayacak kişi, malların gerçek sahi­binin Allah olduğunu unutmayacak, bu konudaki tüm Kuran ayet­lerini göz önünde bulunduracak ve dinimizin çok önem verdiği bu ibadeti gerçekleştirecektir.

Yukarıdaki ayetlerden anlayabileceği­miz gibi ideal olan herkes birbiriyle eşit seviyeye gelene kadar ver­me faaliyetinin devamıdır.

 Sosyal adalet dengesizliğini yaratan hırsla para yığma alışkanlığı, hiç hoş karşılanmamaktadır. Ayrıca 9-Tevbe Suresi 34. ayetindeki ifadeyi göz önünde bulundurarak zekatımızın, harcamalarımızın sahtekar din adamlarına gitmeme­sine, onların mal yığıcılığının aracı olmamasına da dikkat etmeli­yiz. Bu ibadette herkes kendi bütçesine göre elinden geleni yapa­caktır.

Geniş imkanı olan bu geniş imkanından harcasın. Rızkı kı­sıtlı tutulan da Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin.
65- Talak Suresi 7

 Allah bu harcamalarımızın gizli de, açık da olabileceğini söyle­mekte, fakat gizli şekilde vermeyi üstün tutmaktadır.

... Kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak infak ederler(harcarlar)...
13- Rad Suresi 22

Sadakaları açıktan verirseniz ne iyi, fakat gizleyip fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
2- Bakara Suresi 271

 Bu harcamaların yapılmasında Allah rızası dışında yollara sapı­lıp, gösteriş yapılmaması, verilenin başa kakılmaması da Kuran'da geçer.

262-      Mallarını Allah yolunda harcayıp, sonra da harcama­ların peşinden başa kakıp eziyet vermeyenlerin ödül­leri Rableri katındadır. Onlara korku yoktur ve tasalanmayacaklardır onlar.
263-      Güzel bir söz ve bağışlama peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah cömerttir, yumuşak davranandır.
264-      Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadı­ğı halde insanlara gösteriş olsun diye malını infak eden (harcayan) kişi gibi sadakalarınızı başa kakarak ve eziyet ederek boşa çıkarmayın.
2- Bakara Suresi 262,263,264

 9- Tevbe Suresi 91 ve 92. ayetlerden harcayacak bir şey bula­mayanların üzerinde herhangi bir sorumluluk olmadığı anlaşılmak­tadır.

 2- Bakara Suresi 267. ayette ise düzgün mallardan harcama yapmamız, tiksinilecek şeyleri infak etmememiz anlatılır.

 Kuran servet sahiplerine, mallarında fakirlerin hakkının olduğunun, malın gerçek sahibinin Allah olduğunun dersini verir.

 Uydurma din üretenler, Kuran'da olmayan zekat ölçülerinin yanında, bir malın bir kişide en az bir sene kalması şartıyla zekat ve­rilmesi gerektiği gibi hükümler de getirmişlerdir.

Oysa günümüzde büyük holding sahiplerinin birçoğu bile parasını bir sene bir yerde bekletmemekte, sürekli işlerinde sermaye olarak döndürmektedir­ler.

Borçlu zekat veremez, mal üretiminde kullanılan mallardan ze­kat verilmez gibi Kuran'da olmayan prensipler düşünülürse; kre­diyle iş yapan holdingciler, üretim aracı fabrika olan fabrikatörler hiç zekat vermeyecek, fakat çiftçi ürününü topladığında bunun 1/10'unu, ev hanımı kolundaki bileziğin 1/40'ını her sene zekat ola­rak verecektir.

 Gelenekçilerin bir diğer izahına göre binek için ze­kat verilmez. Bu izaha göre milyarlık arabası olanlar zekat verme­yecek ama 10 kilo domates toplayan 1 kilosunu verecektir.

 Kuran'ın verdiği esnekliğin kaldırılması hoş görülemeyeceği gibi, Kuran'ın bir farzının uydurma izahlarla yok sayılması sonucunu doğuracak izahlar da hoş görülemez. Daha doğrusu Kuran dışı olanın, yani insansalın, Allah'tan olan ile karıştırılması asla hoş görülemez. Bu gayretin sonucunda ortaya çıkan rezalet tablosu ortadadır.

 Kuran diğer konularda olduğu gibi, mallarımızı nasıl harcayacağımızı ve kimlere yardımlar yapmamız gerektiğini de tam ve eksiksiz bir şe­kilde açıklamıştır.

Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça asla iyiliğe eremezsi­niz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir.

3- Ali İmran Suresi 92

UYDURULAN DİN VE KUR'AN'DAKİ DİN E- KİTAPTAN ALINTILANMIŞTIR.

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder