İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

28 Şubat 2017 Salı

HZ. HUD VE AD KAVMİ



IX. TARİH VE KISSALAR


B.  PEYGAMBER KISSALARI-3


5. HZ. HUD VE AD KAVMİ


a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Peygamber  Kıssaları,  Hz. Hud ve Ad Kavmi

 

Âd da yalanlamıştı. Ama nasıl oldu azabım ve uyarılarım! Biz onların üzerine uğursuzluğu kesiksiz bir günde, dondurucu/uğultulu bir kasırga gönderdik. İnsanları, köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu. Nasılmış benim azabım ve uyarılarım! 54. sure (KAMER) 18-21. ayet (Resmi: 54/ İniş:37/Alfabetik:52)
Ad'a da kardeşleri Hud'u gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Hala sakınmıyor musunuz?" Toplumunun inkarcı kodamanları dediler ki: "Biz seni bir beyinsizliğe düşmüş görüyoruz ve kesinlikle yalancılardan olduğunu düşünüyoruz." Hud dedi: "Ey toplumum! Bende beyinsizlik yok, ben alemlerin Rabbi'nden bir resulüm." "Rabbimin mesajlarını size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm." Sizi uyarabilsin diye kendi içinizden birinin eliyle; Rabbinizden size bir haber gelmesini yadırgıyor musunuz, niçin? Hiç değilse, sizi nasıl Nuh toplumunun yerine getirdi ve sizi maddi varlık olarak nasıl kat kat üstün güçlerle donattı, bunu hatırlayın. Ve artık anın Allahın nimetlerini ki kurtuluşa erebilesiniz!" Dediler ki: "Sen, yalnız Allah'a ibadet edelim de atalarımızın kulluk etmekte olduklarını terk edelim diye mi bize geldin? Eğer doğru sözlü isen hadi bize bizi tehdit ettiğini getir." Hud dedi: "Rabbinizden bir azap ve gazap indi ya! Haklarında Allah'ın hiçbir kanıt indirmediği, sadece atalarınızın ve sizin uydurduğunuz birtakım isimler hakkında mı benimle çekişiyorsunuz? Bekleyin bakalım, sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim." Nihayet, onu ve beraberindekileri bizden bir rahmetle kurtardık; ayetlerimizi yalanlayanların da kökünü kestik. İnanan kişiler değillerdi onlar. 7. sure (A'RAF) 65-72. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Âd da peygamberleri yalanladı. Kardeşleri Hûd onlara: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" demişti. "Ben sizin için, güvenilir bir resulüm." "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." "Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi'ndendir." "Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir bina kurarak/bir işaret dikerek mi eğleniyorsunuz!" "Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?" "Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?" "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." "O bildiğiniz nimetleri önünüze yayandan korkun." "Size bir yığın nimet lütfetti: Davarlar, oğullar, Bahçeler, pınarlar." "Büyük bir günün azabı üstünüzedir diye korkuyorum." Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez." "Bu, öncekilerin uydurmalarından başka şey değil." "Biz azaba uğratılacak değiliz." Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi. Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. 26. sure (ŞUARA) 123-140. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)
Âd'a da kardeşleri Hûd'u gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Siz sadece uydurmalara bel bağlamışsınız." "Ey toplumum! Bu tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına düşmez. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?" "Ey toplumum! Rabbinizden af dileyin, sonra O'na yönelin ki üzerinize göğü bol bol göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkârlar olup da Allah'tan yüz çevirmeyin." Dediler ki: "Ey Hûd! Bize hiçbir kanıt getirmedin. Senin sözünle ilahlarımızı terk edecek değiliz. Zaten biz sana inanmıyoruz." "Sadece şunu söylüyoruz: 'İlahlarımızdan biri seni kötü çarpmış." Hûd dedi: "Ben Allah'ı tanık tutuyorum, siz de tanık olun ki, ben sizin Allah'a ortak yaptıklarınızdan uzağım." "Allah dışındaki tanrılarınızdan uzağım. Hadi, hep birlikte bana tuzak kurun, bana hiç göz açtırmayın." "Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a dayanıp güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki O, onu perçeminden yakalamış olmasın. Hiç kuşkusuz benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir." "Eğer yüz çevirirseniz ben, bana gönderilen şeyi size tebliğ etmiş bulunuyorum. Rabbim, yerinize başka bir topluluk getirir ve siz O'na hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Kuşkusuz benim Rabbim her şey üzerinde bir Hafîz'dir; kollar, gözetir." Emrimiz gelince, Hûd'u ve onunla birlikte iman etmiş olanları bizden bir rahmetle kurtardık. Biz onları çok ağır bir azaptan kurtardık. İşte buydu Âd. Rablerinin ayetlerine kafa tuttular, O'nun resullerine isyan ettiler. Ve her inatçı zorbanın emrine uydular. Bu dünyada ve kıyamet gününde arkalarına lanet takıldı. Dikkat edin; Âd, Rablerine nankörlük etmişti. Dikkat edin, Hûd'un kavmi olan Âd geri gelmez oldu. 11. sure (HÛD) 50-60. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
Hani, resuller onlara önlerinden, arkalarından gelerek şöyle demişlerdi: "Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmeyin!" Şöyle cevap vermişlerdi: "Eğer Rabbimiz isteseydi, kesinlikle melekler indirirdi. Bu yüzden biz sizinle gönderileni tanımıyoruz." Âd toplumu yeryüzünde haksız bir biçimde büyüklük tasladı da şöyle dediler: "Bizden daha güçlü kim var?" Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın, evet O'nun, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Bunlar, bizim ayetlerimize de karşı çıkıyorlardı. Biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Âhiretin azabı elbette ki daha rezil edicidir. Üstelik onlar hiçbir yardım da görmeyeceklerdir. 41. sure (FUSSİLET) 14-16. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)
Âd kavminin kardeşini de an! O, kendinden önce ve sonra uyarıcıların gelip geçtiği Ahkaf'ta, toplumunu şöyle uyarmıştı: "Allah'tan başkasına kulluk/ibadet etmeyin! Gerçek şu ki, ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum." Dediler: "Sen bizi, tanrılarımızdan yüz geri etmek için mi geldin? Eğer doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir." Dedi: "İlim, ancak Allah katındadır. Ben size, bana vahyedileni tebliğ ediyorum. Fakat sizin, cahillik edip duran bir toplum olduğunuzu görüyorum." Nihayet onu, vadilerine doğru gelen geniş bir bulut halinde görünce: "Ha, dediler, bu bize yağmur getirecek bir bulut!" Hayır, o, aceleden istediğiniz şeyin ta kendisi. Bir rüzgâr ki, içinde acıklı bir azap var. Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir edecek. Sonunda o hale geldiler ki, konutlarından başka hiçbir şey görünmüyordu. Suçlular topluluğunu işte böyle cezalandırırız biz. Yemin olsun, onlara, size vermediğimiz imkân ve kudreti vermiştik. Onlar için işitme gücü, gözler ve gönüller oluşturmuştuk. Fakat, işitme güçleri de gözleri de gönülleri de kendilerine hiçbir yarar sağlamadı/kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı; çünkü ayetlerimize karşı direniyorlardı. Ve alaya aldıkları şey, onları kuşatıp sardı. 46. sure (AHKAF) 21-26. ayet (Resmi: 46/İniş:66/Alfabetik:3)
Âd kavminde de bir ibret var. Onlar üzerine, her şeyi yerinden söken rüzgârı göndermiştik. Üzerinden geçtiği her şeyi kül haline getirmeden bırakmıyordu. 51. sure (ZÂRİYÂT) 41-42. ayet (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)
Semûd ve Âd kâriayı / başa çarpan olayı yalanlamıştı. Bunun üzerine Semûd, bir doğal felaket ile helâk edildi. Âd ise gürleyen sesle gelen rüzgârlı bir fırtınayla mahvedildi. Onu, onların üzerine yedi gece, sekiz gün hiç ara vermeden saldı. Topluluğu orada yerlere serilmiş görürsün. İçleri boşaltılmış hurma kütükleri gibidirler. Onlardan geri kalan bir şey görüyor musun? 69. sure (HÂKKA) 4-8. ayet (Resmi: 69/İniş:78/Alfabetik:34)

b) Hûd


Ad'a da kardeşleri Hud'u gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Hala sakınmıyor musunuz?" Toplumunun inkarcı kodamanları dediler ki: "Biz seni bir beyinsizliğe düşmüş görüyoruz ve kesinlikle yalancılardan olduğunu düşünüyoruz." Hud dedi: "Ey toplumum! Bende beyinsizlik yok, ben alemlerin Rabbi'nden bir resulüm." "Rabbimin mesajlarını size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm." "Sizi uyarmak için içinizden bir adam aracılığıyla size Rabbinizden bir ihtar gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, O sizi Nuh toplumundan sonra halefler yaptı ve yaratılışta size daha fazla bir boy-bos verdi. Allah'ın nimetlerini anın ki kurtulabilesiniz." Dediler ki: "Sen, yalnız Allah'a ibadet edelim de atalarımızın kulluk etmekte olduklarını terk edelim diye mi bize geldin? Eğer doğru sözlü isen hadi bize bizi tehdit ettiğini getir." Hud dedi: "Rabbinizden bir azap ve gazap indi ya! Haklarında Allah'ın hiçbir kanıt indirmediği, sadece atalarınızın ve sizin uydurduğunuz birtakım isimler hakkında mı benimle çekişiyorsunuz? Bekleyin bakalım, sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim." Nihayet, onu ve beraberindekileri bizden bir rahmetle kurtardık; ayetlerimizi yalanlayanların da kökünü kestik. İnanan kişiler değillerdi onlar. 7. sure (A'RAF) 65-72. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
 Âd'a da kardeşleri Hûd'u gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Siz sadece uydurmalara bel bağlamışsınız." "Ey toplumum! Bu tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına düşmez. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?" "Ey toplumum! Rabbinizden af dileyin, sonra O'na yönelin ki üzerinize göğü bol bol göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkârlar olup da Allah'tan yüz çevirmeyin." Dediler ki: "Ey Hûd! Bize hiçbir kanıt getirmedin. Senin sözünle ilahlarımızı terk edecek değiliz. Zaten biz sana inanmıyoruz." "Sadece şunu söylüyoruz: 'İlahlarımızdan biri seni kötü çarpmış." Hûd dedi: "Ben Allah'ı tanık tutuyorum, siz de tanık olun ki, ben sizin Allah'a ortak yaptıklarınızdan uzağım." "Allah dışındaki tanrılarınızdan uzağım. Hadi, hep birlikte bana tuzak kurun, bana hiç göz açtırmayın." "Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a dayanıp güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki O, onu perçeminden yakalamış olmasın. Hiç kuşkusuz benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir." "Eğer yüz çevirirseniz ben, bana gönderilen şeyi size tebliğ etmiş bulunuyorum. Rabbim, yerinize başka bir topluluk getirir ve siz O'na hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Kuşkusuz benim Rabbim her şey üzerinde bir Hafîz'dir; kollar, gözetir." Emrimiz gelince, Hûd'u ve onunla birlikte iman etmiş olanları bizden bir rahmetle kurtardık. Biz onları çok ağır bir azaptan kurtardık. İşte buydu Âd. Rablerinin ayetlerine kafa tuttular, O'nun resullerine isyan ettiler. Ve her inatçı zorbanın emrine uydular. Bu dünyada ve kıyamet gününde arkalarına lanet takıldı. Dikkat edin; Âd, Rablerine nankörlük etmişti. Dikkat edin, Hûd'un kavmi olan Âd geri gelmez oldu. 11. sure (HÛD) 50-60. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
"Ey toplumum! Bana kafa tutmanız, sakın sizi Nûh kavminin yahut Hûd kavminin yahut Sâlih kavminin başlarına gelen musibetle yüz yüze getirmesin. Lût kavmi de sizden pek uzak değil." 11. sure (HÛD) 89. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

Âd da peygamberleri yalanladı. 26. sure (ŞUARA) 123. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

 Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. 26. sure (ŞUARA) 140. ayet (Resmi: 26/İniş:47 /Alfabetik:94)

Nihayet onu, vadilerine doğru gelen geniş bir bulut halinde görünce: "Ha, dediler, bu bize yağmur getirecek bir bulut!" Hayır, o, aceleden istediğiniz şeyin ta kendisi. Bir rüzgâr ki, içinde acıklı bir azap var. 46. sure (AHKAF) 24. ayet (Resmi: 46/İniş:66/Alfabetik:3)

c) Âd


(1) Âd Kavminin tutum ve durumu


Ad'a da kardeşleri Hud'u gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Hala sakınmıyor musunuz?" Toplumunun inkarcı kodamanları dediler ki: "Biz seni bir beyinsizliğe düşmüş görüyoruz ve kesinlikle yalancılardan olduğunu düşünüyoruz." Hud dedi: "Ey toplumum! Bende beyinsizlik yok, ben alemlerin Rabbi'nden bir resulüm." "Rabbimin mesajlarını size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm." "Sizi uyarmak için içinizden bir adam aracılığıyla size Rabbinizden bir ihtar gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, O sizi Nuh toplumundan sonra halefler yaptı ve yaratılışta size daha fazla bir boy-bos verdi. Allah'ın nimetlerini anın ki kurtulabilesiniz." Dediler ki: "Sen, yalnız Allah'a ibadet edelim de atalarımızın kulluk etmekte olduklarını terk edelim diye mi bize geldin? Eğer doğru sözlü isen hadi bize bizi tehdit ettiğini getir." Hud dedi: "Rabbinizden bir azap ve gazap indi ya! Haklarında Allah'ın hiçbir kanıt indirmediği, sadece atalarınızın ve sizin uydurduğunuz birtakım isimler hakkında mı benimle çekişiyorsunuz? Bekleyin bakalım, sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim." Nihayet, onu ve beraberindekileri bizden bir rahmetle kurtardık; ayetlerimizi yalanlayanların da kökünü kestik. İnanan kişiler değillerdi onlar. 7. sure (A'RAF) 65-72. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Âd da peygamberleri yalanladı. Kardeşleri Hûd onlara: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" demişti. "Ben sizin için, güvenilir bir resulüm." "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." "Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi'ndendir." "Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir bina kurarak/bir işaret dikerek mi eğleniyorsunuz!" "Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?" "Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?" "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." "O bildiğiniz nimetleri önünüze yayandan korkun." "Size bir yığın nimet lütfetti: Davarlar, oğullar, Bahçeler, pınarlar." "Büyük bir günün azabı üstünüzedir diye korkuyorum." Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez." "Bu, öncekilerin uydurmalarından başka şey değil." "Biz azaba uğratılacak değiliz." Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi. Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. 26. sure (ŞUARA) 123-140. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)
 Âd'a da kardeşleri Hûd'u gönderdik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yok. Siz sadece uydurmalara bel bağlamışsınız." "Ey toplumum! Bu tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına düşmez. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?" "Ey toplumum! Rabbinizden af dileyin, sonra O'na yönelin ki üzerinize göğü bol bol göndersin, kuvvetinize kuvvet katsın. Günahkârlar olup da Allah'tan yüz çevirmeyin." Dediler ki: "Ey Hûd! Bize hiçbir kanıt getirmedin. Senin sözünle ilahlarımızı terk edecek değiliz. Zaten biz sana inanmıyoruz." "Sadece şunu söylüyoruz: 'İlahlarımızdan biri seni kötü çarpmış." Hûd dedi: "Ben Allah'ı tanık tutuyorum, siz de tanık olun ki, ben sizin Allah'a ortak yaptıklarınızdan uzağım." "Allah dışındaki tanrılarınızdan uzağım. Hadi, hep birlikte bana tuzak kurun, bana hiç göz açtırmayın." "Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a dayanıp güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki O, onu perçeminden yakalamış olmasın. Hiç kuşkusuz benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir." "Eğer yüz çevirirseniz ben, bana gönderilen şeyi size tebliğ etmiş bulunuyorum. Rabbim, yerinize başka bir topluluk getirir ve siz O'na hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Kuşkusuz benim Rabbim her şey üzerinde bir Hafîz'dir; kollar, gözetir." Emrimiz gelince, Hûd'u ve onunla birlikte iman etmiş olanları bizden bir rahmetle kurtardık. Biz onları çok ağır bir azaptan kurtardık. İşte buydu Âd. Rablerinin ayetlerine kafa tuttular, O'nun resullerine isyan ettiler. Ve her inatçı zorbanın emrine uydular. Bu dünyada ve kıyamet gününde arkalarına lanet takıldı. Dikkat edin; Âd, Rablerine nankörlük etmişti. Dikkat edin, Hûd'un kavmi olan Âd geri gelmez oldu. 11. sure (HÛD) 50-60. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
Yüz çevirirlerse şöyle de: "Sizi, Âd ve Semûd'a çarpan yıldırıma benzer bir yıldırıma karşı uyarıyorum." Hani, resuller onlara önlerinden, arkalarından gelerek şöyle demişlerdi: "Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmeyin!" Şöyle cevap vermişlerdi: "Eğer Rabbimiz isteseydi, kesinlikle melekler indirirdi. Bu yüzden biz sizinle gönderileni tanımıyoruz." Âd toplumu yeryüzünde haksız bir biçimde büyüklük tasladı da şöyle dediler: "Bizden daha güçlü kim var?" Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın, evet O'nun, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Bunlar, bizim ayetlerimize de karşı çıkıyorlardı. Biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Âhiretin azabı elbette ki daha rezil edicidir. Üstelik onlar hiçbir yardım da görmeyeceklerdir. 41. sure (FUSSİLET) 13-16. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30)

Âd kavminin kardeşini de an! O, kendinden önce ve sonra uyarıcıların gelip geçtiği Ahkaf'ta, toplumunu şöyle uyarmıştı: "Allah'tan başkasına kulluk/ibadet etmeyin! Gerçek şu ki, ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum." Dediler: "Sen bizi, tanrılarımızdan yüz geri etmek için mi geldin? Eğer doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir." Dedi: "İlim, ancak Allah katındadır. Ben size, bana vahyedileni tebliğ ediyorum. Fakat sizin, cahillik edip duran bir toplum olduğunuzu görüyorum." Nihayet onu, vadilerine doğru gelen geniş bir bulut halinde görünce: "Ha, dediler, bu bize yağmur getirecek bir bulut!" Hayır, o, aceleden istediğiniz şeyin ta kendisi. Bir rüzgâr ki, içinde acıklı bir azap var. Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir edecek. Sonunda o hale geldiler ki, konutlarından başka hiçbir şey görünmüyordu. Suçlular topluluğunu işte böyle cezalandırırız biz. Yemin olsun, onlara, size vermediğimiz imkân ve kudreti vermiştik. Onlar için işitme gücü, gözler ve gönüller oluşturmuştuk. Fakat, işitme güçleri de gözleri de gönülleri de kendilerine hiçbir yarar sağlamadı/kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı; çünkü ayetlerimize karşı direniyorlardı. Ve alaya aldıkları şey, onları kuşatıp sardı. 46. sure (AHKAF) 21-26. ayet (Resmi: 46/İniş:66/Alfabetik:3)
Âd kavminde de bir ibret var. Onlar üzerine, her şeyi yerinden söken rüzgârı göndermiştik. Üzerinden geçtiği her şeyi kül haline getirmeden bırakmıyordu. 51. sure (ZÂRİYÂT) 41-42. ayet (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)
Semûd ve Âd kâriayı / başa çarpan olayı yalanlamıştı. Bunun üzerine Semûd, bir doğal felaket ile helâk edildi. Âd ise gürleyen sesle gelen rüzgârlı bir fırtınayla mahvedildi. Onu, onların üzerine yedi gece, sekiz gün hiç ara vermeden saldı. Topluluğu orada yerlere serilmiş görürsün. İçleri boşaltılmış hurma kütükleri gibidirler. Onlardan geri kalan bir şey görüyor musun? 69. sure (HÂKKA) 4-8. ayet (Resmi: 69/İniş:78/Alfabetik:34)
Sizden öncekilerin, Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un ve onlardan sonrakilerin haberleri ulaşmadı mı size? Allah'tan başkası bilmez onları. Peygamberleri onlara açık deliller getirmişti de onlar ellerini ağızlarına itip şöyle demişlerdi: "Biz size gönderileni kesinlikle tanımıyoruz ve biz sizin çağırdığınız şey konusunda karmaşa ve çıkmaza iten bir kuşku içindeyiz." Resulleri dediler ki: "Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında mı kuşku? O sizi, günahlarınızı affetsin, belirli bir süreye kadar size zaman tanısın diye çağırıyor." Şöyle cevap verdiler: "Siz de bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi yüz geri çevirmek istiyorsunuz. Hadi açık bir kanıt getirin bize!" Resulleri onlara dediler ki: "Biz de sadece sizin gibi birer insanız, fakat Allah, kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah'ın izni olmadan bizim size bir kanıt getirmemiz haddimize değil. İnananlar yalnız Allah'a dayanıp güvensinler." "O, bize yollarımızı göstermişken neden Allah'a tevekkül etmeyecekmişiz? Bize yaptığınız eziyetlere elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler." Küfre sapanlar kendi resullerine şöyle dediler: "Ya tam bir biçimde bizim milletimize dönersiniz yahut da sizi yurdumuzdan mutlaka çıkarırız." Rableri de onlara şunu vahyetti: "Zalimleri muhakkak helâk edeceğiz." "Ve onların ardından o toprağa mutlaka sizi yerleştireceğiz. Bu, makamımdan korkan, tehdidimden korkan için böyledir." Ve Allah'tan fetih istediler. Ve her inatçı zorba perişan oldu. 14. sure (İBRÂHİM) 9-15. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)

(2) Âd Kavminin helaki/yok edilişi

"Hatırlayın ki, Allah sizi Ad'dan sonra halefler yaptı ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. O'nun düzlüklerinde saraylar kuruyorsunuz, dağlarını yontup ev yapıyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın da fesat çıkararak yeryüzünü berbat etmeyin." 7. sure (A'RAF) 74. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı. 9. sure (TEVBE) 70. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)

Eğer seni yalanlıyorlarsa bilesin ki, senden önce Nûh kavmi de Âd da, Semûd da yalanladı. 22. sure (HAC) 42. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)

Âd'ı, Semûd'u, Ress halkını ve bunlar arasında birçok nesilleri yere batırdık. 25. sure (FURKÂN) 38. ayet (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)

Âd da peygamberleri yalanladı. 26. sure (ŞUARA) 123. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

Âd'ı, Semûd'u da böyle yaptık. Bu, onların yurtlarından/meskenlerinden açıkça belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süsleyip püslemişti de kendilerini yoldan çıkarmıştı. Oysaki, bakıp görebilen insanlardı. 29. sure (ANKEBÛT) 38. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

Onlardan önce Nûh kavmi ve Âd da yalanlamıştı. Kazıklar sahibi Firavun da... 38. sure (SÂD) 12. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un ve onların ardından gelenlerin serüvenleri gibi. Allah, kulları için zulüm istemiyor." 40. sure (MÜ'MİN) 31. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

 Âd, Firavun ve Lût'un halkı da... 50. sure (KAF) 13. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)

Hiç kuşkusuz, daha önceden gelmiş olan Âd'ı helâk etti. Semûd'u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı. 53. sure (NECM) 50-51. ayet (Resmi: 53/İniş:23/Alfabetik:80)
Âd da yalanlamıştı. Ama nasıl oldu azabım ve uyarılarım! Biz onların üzerine uğursuzluğu kesiksiz bir günde, dondurucu/uğultulu bir kasırga gönderdik. İnsanları, köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu. 54. sure (KAMER) 18-20. ayet (Resmi: 54/İniş:37/Alfabetik:52)

Görmedin mi ne yaptı Rabbin Âd kavmine? Sütunlarla dolu İrem'e, Ki beldeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı. 89. sure (FECR) 6-8. ayet (Resmi: 89/İniş:10/Alfabetik:25)

d) İrem


Sütunlarla dolu İrem'e, 89. sure (FECR) 7. ayet (Resmi: 89/İniş:10/Alfabetik:25) 



RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 


27 Şubat 2017 Pazartesi

HZ. İDRİS VE HZ. NUH


IX. TARİH VE KISSALAR


B.  PEYGAMBER KISSALARI-2

3. HZ. İDRİS


a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Peygamber Kıssaları, Hz. İdris

 

Kitap'ta İdris'i de an. Çünkü o, özü sözü tam uyuşan bir kişiydi, bir peygamberdi. Onu yüce bir mekâna yükselttik. 19. sure (MERYEM) 56-57. ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)
İsmail, İdris, Zülkifl, hepsi sabredenlerdendi. 21. sure (ENBİYÂ) 85. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

4. HZ. NUH


a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Peygamber Kıssaları, Hz Nuh


Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Yalanladılar kulumuzu ve "Mecnundur bu!" dediler. Ve durduruldu kulumuz. Bunun üzerine yakardı Rabbine, "Yenilgiye uğradım işte, yardım et!" diye... Biz de açtık gök kapılarını seller gibi akan bir su ile. Ve yardık/fışkırttık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular. Ve taşıdık onu levhalar ve çivilerden oluşturulan şey üstünde. Akıp gidiyordu gözlerimizin önünde, bir ödül olarak nankörlüğe uğratılan kişi için. Yemin olsun ki, biz onu bir ibret ve işaret olarak arkaya bıraktık. Yok mu araştırıp öğüt alacak? Nasılmış benim azabım ve uyarılarım! 54. sure (KAMER) 9-16. ayet (Resmi: 54/İniş:37/Alfabetik:52)
Andolsun ki biz, Nuh'u toplumuna gönderdik de o şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah'a kulluk ve ibadet edin. Sizin ondan başka tanrınız yok. Üstünüze çok büyük bir azabın inmesinden korkuyorum." Toplumunun kodamanları dediler ki: "Vallahi biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz." Nuh dedi: "Ey toplumum! Sapıklık falan yok bende. Tam aksine ben, alemlerin Rabbi'nden bir resulüm." "Size Rabbimin vahiylerini tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum. Allah'ın yardımıyla, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum." "Korunmanız, rahmet bulmanız için sizi uyarmak üzere bir adam aracılığıyla Rabbinizden bir öğüt gelmesine şaştınız mı?" Onu yalanladılar. Bunun üzerine biz onu beraberindekileri gemi içinde kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları boğduk. Gözleri görmez bir topluluktu onlar. 7. sure (A'RAF) 59-64. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Ve Nûh kavmi... Resulleri yalanladıklarında hepsini boğup, insanlara bir ibret yaptık. Zalimler için acıklı bir azap hazırladık. 25. sure (FURKÂN) 37. ayet (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)

 Nûh kavmi de hak elçileri yalanladı. Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" "Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm." "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndendir. "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor." Nûh dedi: "Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok." "Onların hesabı Rabbimden başkasına ait değildir. Bir düşünebilseniz!" "Ben iman etmiş insanları kovamam." "Ben sadece açık bir biçimde uyarmaktayım." Dediler: "Ey Nûh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın." Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, toplumum beni yalanladı." "Artık benimle onlar arasını iyice aç; beni ve beraberimdeki müminleri kurtar." Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık. Sonra dışta kalanları boğduk. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm. 26. sure (ŞUARA) 105-122. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

Onlara Nûh'un haberini de oku! Hani, toplumuna şöyle demişti: "Eğer benim konumum ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa artık ben, Allah'a dayandım. Siz de ortaklarınızla bir araya gelip işinize bakın. Yapacağınız şey size bir kaygı da vermesin, hükmünüzü bana uygulayın. Ve bana fırsat da vermeyin." "Yüz çevirdiyseniz çevirin. Ben sizden bir ücret istemedim. Benim ücretim, Allah'tan gelecektir. Bana, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan olmam emredildi." Bunun üzerine, onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık, onları yöneticiler yaptık; ayetlerimizi yalanlayanları da batırıp boğduk. Bak da gör, önceden uyarılanların sonu nice oluyor! 10. sure (YÛNUS) 71-73. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
Andolsun biz, Nûh'u da toplumuna resul olarak göndermiştik. "Ben sizin için açık bir uyarıcıyım." "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Korkunç bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum." demişti de, Toplumunun küfre sapanlarından bir grup kodaman şöyle konuşmuştu: "Bize göre sen, bizim gibi bir insandan başkası değilsin. Bakıyoruz sana, ayak takımımızın basit görüşlü insanlarından başkası ardına düşmüyor. Sizin bize hiçbir üstünlüğünüzün olduğuna inanmıyoruz. Aksine, sizi yalancılar sayıyoruz." Nûh dedi ki: "Ey toplumum! Bir düşünün! Ya ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeysem; katından bana bir rahmet vermiş de o rahmet sizin gözlerinizden saklanmışsa! Siz ona tiksintiyle bakarken, biz sizi ona zorla mı ulaştıracağız?" "Hem ben sizden buna karşı bir mal da istemiyorum. Benim ücretim Allah'tandır. Ama ben iman edenleri paylayıp kovamam. Çünkü onlar Rablerine varacaklar. Ama sizin cehalete batmış bir toplum olduğunuzu görüyorum." "Ey toplumum! Eğer ben onları paylayıp kovarsam, Allah'a karşı bana kim yardım edebilir? Hâlâ düşünmüyor musunuz?" "Ben size demiyorum ki, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır. Ben gaybı bilmem. Ben bir meleğim de demiyorum. Ama gözlerinizin horlayarak baktığı kişiler için, 'Allah bunlara hiçbir hayır vermeyecek' diyemem. Onların benliklerinde neyin saklı olduğunu Allah daha iyi bilir. Başka türlü davranırsam kesinlikle zalimlerden olurum." Dediler ki: "Ey Nûh! Sen bizimle uğraştın, bizimle mücadelede çok da ileri gittin. Eğer doğru sözlülerden isen bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir." Nûh dedi: "Onu size, dilediği takdirde ancak Allah getirir, siz de hiçbir engel çıkaramazsınız." "Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa, ben size öğüt vermeyi gaye edinsem de öğüdüm size hiçbir yarar sağlamaz. O'dur sizin Rabbiniz ve O'na döndürüleceksiniz." Yoksa, "Onu kendisini uydurdu." mu diyorlar? De ki: "Eğer onu uydurmuşsam işlediğim suç benim aleyhimedir. Ama ben, sizin işlemekte olduğunuz suçlardan sorumlu değilim." Nûh'a şöyle vahyolundu: "Toplumundan, daha önce inanmış olanlar dışında hiç kimse iman etmeyecektir. Artık onların yaptıkları yüzünden tasalanıp durma." Vahyimize bağlı olarak gözlerimizin önünde gemiyi yap. Ve zulmedenler hakkında benimle karşılıklı laf edip durma. Onlar, mutlaka boğulacaklardır. Gemiyi yapıyordu. Toplumundan herhangi bir grup yanından geçtikçe onunla alay ediyorlardı. Dedi ki Nûh "Bizimle alay ediyorsanız, biz de sizinle alay edeceğiz. Tıpkı sizin eğlendiğiniz gibi." "Rezil eden azabın kime geleceğini, sürekli azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz." Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca şöyle seslendik: "Yükle içine her birinden ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilen hariç olmak üzere aileni, bir de iman etmiş olanları." Ama Nûh'la birlikte çok az bir kısmı iman etmişti. Nûh dedi: "Binin içine! Onun akıp gitmesi de demir atması da Allah'ın adıyladır. Benim Rabbim elbette ki Gafûr'dur, Rahîm'dir." Gemi onları, dağlar gibi dalgalar üstünden yürütüp götürüyordu. Nûh onlardan ayrı bir yerde duran oğluna seslendi: "Oğulcuğum, bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma." Oğlu cevap verdi: "Bir dağa sığınacağım, beni sudan korur." Nûh dedi: "Allah'ın merhamet ettiği dışında bugün hiç kimse için Allah'ın kararından kurtaracak yoktur." Ve ikisi arasına dalga girdi de o, boğulanlar arasına katıldı. Ve denildi: "Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Ve su çekildi. İş bitirilmişti. Gemi, Cûdi üzerine oturdu ve haykırıldı: "O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!" Bu arada Nûh, Rabbine yakardı da dedi ki: "Rabbim, oğlum benim ailemdendi! Senin vaadin elbette haktır. Sen hâkimlerin, hükmü en güzel verenisin." Allah buyurdu: "Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım." Nûh dedi: "Rabbim! Hakkında bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni affetmez, bana acımazsan hüsrana uğrayanlardan olurum." Şöyle denildi: "Ey Nûh! Sana ve seninle beraber olanlardan diğer gruplara bizden bereketler ve bir selamla aşağıya in. Bazı ümmetler de var, kendilerini önce nimetlendireceğiz sonra bizden acıklı bir azap hepsini kucaklayacak." İşte bunlar, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları sen de bilmiyordun, toplumun da... Artık sabırlı ol! Sonuç, takvaya sarılanlarındır. 11. sure (HÛD) 25-49. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
Yemin olsun, Nûh bize yakarmıştı da ne güzel karşılık vermiştik biz. Ve kurtarmıştık onu da ailesini de o büyük sıkıntıdan. Onun zürriyetini, evet onları kalıcılar yaptık. Sonrakiler içinde, ona işaret eden bir şey bıraktık. Selam olsun Nûh'a âlemler içinde! İşte böyle ödüllendiririz biz, güzel davrananları. O, bizim inanan kullarımızdandı. Sonra ötekileri boğuverdik. 37. sure (SÂFFÂT) 75-82. ayet (Resmi: 37/İniş:56/ Alfabetik:90)
Daha önce de Nûh kavmini batırmıştık. Çünkü onlar da doğruluktan ayrılmış bir topluluktu. 51. sure (ZÂRİYÂT) 46. ayet (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)

Biz, Nûh'u, "Toplumunu, kendilerine korkunç bir azap gelmeden önce uyar!" diye kavmine gönderdik. O dedi ki: "Ey toplumum! Hiç kuşkunuz olmasın, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım." "O halde, Allah'a ibadet edin! O'ndan korkun! Ve bana itaat edin ki, Allah, günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir süreye kadar ertelesin. Çünkü Allah'ın eceli geldiğinde ertelenmez. Bir bilebilseydiniz!" Nûh şöyle yakardı: "Ey Rabbim! Ben toplumumu gece ve gündüz davet ettim." "Fakat çağrım, onların kaçışlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı." "Ben onları, sen kendilerini affedesin diye çağırdıkça, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiseleriyle sarılıp sarmalandılar, inat ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler." "Sonra onları daha açık bir biçimde çağırdım." "Daha sonra bir başka duyuru yönelttim. Ve onları gizli gizli de çağırdım." Ve şöyle dedim: "Rabbinizden af dileyin! O, bağışlamayı çok sevendir." "Göğü üzerinize bol bol yağmur taşıyıcı olarak gönderir." "Sizi, mallar ve oğullarla güçlendirir, size yeşil bahçeler lütfeder. Ve sizin için nehirler akıtır." "Ne oluyor size de Allah için bir vakar ümidinde olmuyorsunuz?" "O ki, sizi halden hale/evreden evreye geçirerek yarattı." "Görmediniz mi, Allah yedi göğü ahenkli bir bütün olarak nasıl yarattı?" "Ve Ay'ı, bunlar içinde bir nur yaptı ve Güneş'i bir kandil haline getirdi." "Ve Allah sizi bir bitki olarak yerden bitirdi." "Sonra sizi yere geri gönderiyor ve sonra bir çıkarışla tekrar çıkarıyor." "Allah size yeryüzünü bir yaygı yaptı, Ki ondan geniş yollar edinip de yürüyesiniz." Nûh dedi ki: "Rabbim! Onlar bana isyan ettiler de malı ve çocuğu kendisine hüsrandan başka bir artış getirmeyen kişiye uydular." "Çok büyük hileler sergilediler/çok büyük tuzaklar kurdular." Dediler ki: "İlahlarınızı sakın bırakmayın! Ved'di, Süva'ı asla bırakmayın! Yeğus'u, Yeuk'u, Nesr'i de bırakmayın!" "Çoklarını saptırdılar. Sen de o zalimler için şaşkınlıktan başka bir şeyi artırma." Hataları yüzündendir ki boğuldular, ateşe atıldılar. Kendileri için, Allah dışında yardımcılar bulamadılar. Nûh şöyle yakardı: "Rabbim! Yeryüzünde, kâfirlerden yurt tutacak/gezip dolaşacak hiç kimse bırakma!" "Çünkü eğer sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve kötülük üreten nankörden başkasını doğurmazlar." "Rabbim! Beni, anne babamı, inanmış olarak evime gireni, tüm inanmış erkekleri ve inanmış kadınları affet! Zalimlerin de sadece helâk ve perişanlığını artır!" 71. sure (NÛH) 1-28. ayet (Resmi: 71/İniş:71/Alfabetik:83)
Nûh'a gelince, o da daha önce bize yakarmıştı. Yakarışına cevap verdik de onu ve ailesini, o büyük sıkıntıdan kurtardık. Ona, ayetlerimizi yalanlayan topluluğa karşı yardım ettik. Kötülüğün toplumuydu onlar. Hepsini birden batırıp boğduk. 21. sure (ENBİYÂ) 76-77. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)
Yemin olsun, Nûh'u toplumuna resul olarak gönderdik de o şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah'a kulluk / ibadet edin! O'ndan başka tanrınız yok sizin. Hâlâ sakınmayacak mısınız?" Toplumu içinden inkârcı kodaman grup şöyle dedi: "Bu adam, sizin gibi bir insandan başka şey değil; size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, melekler indirirdi. Biz ilk atalarımız arasında böyle bir şey duymadık." "Cinnet getirmiş bir adamdan başkası değildir o. Belli bir süreye kadar göz altında tutun onu." Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, beni yalanlamaları karşısında yardım et bana!" Bunun üzerine biz, Nûh'a şöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandır kaynayınca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. İçlerinden, haklarında daha önce hüküm verilmiş olanları dışta bırak. Zulmetmiş olanlar hakkında bana yakarıp durma. Onlar kesinlikle boğulacaklardır." Sen, yanındakilerle birlikte geminin üzerine çıktığında şöyle de: "Zalimler topluluğundan bizi kurtaran Allah'a hamt olsun!" Şunu da söyle: "Rabbim, beni bereketli bir yere indir! Sen, konuk ağırlayanların en hayırlısısın." Biz onları imtihan ediyor idiysek de bunda elbette ibretler vardır! 23. sure (MÜ'MİNÛN) 23-30. ayet (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)
Su azıp köpürdüğünde, biz sizi o akıp gidende taşıdık, Ki onu size bir hatırlatıcı/düşündürücü yapalım ve kavrayabilen kulak kavrasın. 69. sure (HÂKKA) 11-12. ayet (Resmi: 69/İniş:78/Alfabetik:34)
 Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna gönderdik de o, onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar. Biz, Nûh'u ve gemi halkını kurtardık ve o gemiyi âlemlere ibret yaptık. 29. sure (ANKEBÛT) 14-15. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

b) Nuh


(1) Nuh, Tufanı

Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna gönderdik de o, onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar. 29. sure (ANKEBÛT) 14. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

(2) Nuh, Gemisi, kurtulanlar ve kurtulamayanlar
Gemi onları, dağlar gibi dalgalar üstünden yürütüp götürüyordu. Nûh onlardan ayrı bir yerde duran oğluna seslendi: "Oğulcuğum, bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma." Oğlu cevap verdi: "Bir dağa sığınacağım, beni sudan korur." Nûh dedi: "Allah'ın merhamet ettiği dışında bugün hiç kimse için Allah'ın kararından kurtaracak yoktur." Ve ikisi arasına dalga girdi de o, boğulanlar arasına katıldı. Ve denildi: "Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Ve su çekildi. İş bitirilmişti. Gemi, Cûdi üzerine oturdu ve haykırıldı: "O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!" Bu arada Nûh, Rabbine yakardı da dedi ki: "Rabbim, oğlum benim ailemdendi! Senin vaadin elbette haktır. Sen hâkimlerin, hükmü en güzel verenisin."Allah buyurdu: "Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım." Nûh dedi: "Rabbim! Hakkında bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni affetmez, bana acımazsan hüsrana uğrayanlardan olurum." 11. sure (HÛD) 42-47. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

 İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimet lütfettiği peygamberlerdendir: Âdem'in soyundan, Nûh'la birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in soyundan, kılavuzluk edip seçtiğimiz kimselerden. Kendilerine Rahman'ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdelere kapanırlardı. 19. sure (MERYEM) 58. ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)

Allah, küfre sapanlarla ilgili olarak Nûh'un karısı ile Lût'un karısını örnek verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki barışçı kulun nikâhı altında idiler, onlara hıyanet ettiler de eşleri, Allah'tan onlara gelecek olanı hiçbir şeyle geri çeviremediler. Şöyle dendi onlara: "Girin ateşe diğer gireceklerle birlikte!" 66. sure (TAHRÎM) 10. ayet (Resmi: 66/İniş:106/Alfabetik:97)

(3) Nuh'un zürriyetinde seçilmişler/peygamberler soyu

Allah; Âdem'i, Nûh'u, İbrahim Ailesi'ni, İmran Ailesi'ni seçerek âlemlere üstün kılmıştır; 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 33. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Biz, tıpkı Nûh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Biz İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyûb'e, Yûnus'a, Hârun'a, Süleyman'a da vahyettik. Dâvud'a da Zebur'u verdik. 4. sure (NİSA) 163. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

Biz ona İshak'ı ve Yakub'u hediye ettik. Hepsini doğruya ve güzele kılavuzladık. Daha önce Nûh'a ve onun soyundan olan Dâvud'a, Süleyman'a, Eyyûb'e, Yûsuf'a, Mûsa'ya, Hârun'a da kılavuzluk etmiştik. Güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz biz. 6. sure (EN'ÂM) 84. ayet (Resmi: 6/İniş:55/ Alfabetik:20)

Ey Nûh ile beraber taşıdığımız kişilerin soyu! Gerçek şu ki, Nûh çok şükreden bir kuldu. 17. sure (İSRÂ) 3. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

Yemin olsun, Nûh'u ve İbrahim'i de resul olarak gönderdik. Peygamberliği ve Kitap'ı bunların soyları arasına koyduk. O soylardan bir kısmı hidayete ermiştir. Ama onlardan çoğu, yoldan çıkmış olanlardır. 57. sure (HADÎD) 26. ayet (Resmi: 57/İniş:112/Alfabetik:33)

(4) Allah'ın Peygamberlerden aldığı misak
Ve unutma ki Allah, peygamberlerden mîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 81. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de mîsak aldık. Nûh'tan, İbrahim'den, Mûsa'dan, Meryem oğlu İsa'dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık; 33. sure (AHZÂB) 7. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)

(5) Nuh, Peygamberliği ve kavmi, olaylar-kıssalar

(a) Kavram olarak, Tarih ve Kıssalar, Peygamber Kıssaları, Hz Nuh

Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Yalanladılar kulumuzu ve "Mecnundur bu!" dediler. Ve durduruldu kulumuz. Bunun üzerine yakardı Rabbine, "Yenilgiye uğradım işte, yardım et!" diye... Biz de açtık gök kapılarını seller gibi akan bir su ile. Ve yardık/fışkırttık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular. Ve taşıdık onu levhalar ve çivilerden oluşturulan şey üstünde. Akıp gidiyordu gözlerimizin önünde, bir ödül olarak nankörlüğe uğratılan kişi için. Yemin olsun ki, biz onu bir ibret ve işaret olarak arkaya bıraktık. Yok mu araştırıp öğüt alacak? Nasılmış benim azabım ve uyarılarım! 54. sure (KAMER) 9-16. ayet (Resmi: 54/İniş:37/Alfabetik:52)
Andolsun ki biz, Nuh'u toplumuna gönderdik de o şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah'a kulluk ve ibadet edin. Sizin ondan başka tanrınız yok. Üstünüze çok büyük bir azabın inmesinden korkuyorum." Toplumunun kodamanları dediler ki: "Vallahi biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz." Nuh dedi: "Ey toplumum! Sapıklık falan yok bende. Tam aksine ben, alemlerin Rabbi'nden bir resulüm." "Size Rabbimin vahiylerini tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum. Allah'ın yardımıyla, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum." "Korunmanız, rahmet bulmanız için sizi uyarmak üzere bir adam aracılığıyla Rabbinizden bir öğüt gelmesine şaştınız mı?" Onu yalanladılar. Bunun üzerine biz onu beraberindekileri gemi içinde kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları boğduk. Gözleri görmez bir topluluktu onlar. 7. sure (A'RAF) 59-64. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
Ve Nûh kavmi... Resulleri yalanladıklarında hepsini boğup, insanlara bir ibret yaptık. Zalimler için acıklı bir azap hazırladık. 25. sure (FURKÂN) 37. ayet (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)

Nûh kavmi de hak elçileri yalanladı. Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" "Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm." "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndendir. "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor." Nûh dedi: "Onların yaptıklarına ilişkin bir ilmim yok." "Onların hesabı Rabbimden başkasına ait değildir. Bir düşünebilseniz!" "Ben iman etmiş insanları kovamam." "Ben sadece açık bir biçimde uyarmaktayım." Dediler: "Ey Nûh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın." Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, toplumum beni yalanladı." "Artık benimle onlar arasını iyice aç; beni ve beraberimdeki müminleri kurtar." Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık. Sonra dışta kalanları boğduk. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm. 26. sure (ŞUARA) 105-122. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

Onlara Nûh'un haberini de oku! Hani, toplumuna şöyle demişti: "Eğer benim konumum ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa artık ben, Allah'a dayandım. Siz de ortaklarınızla bir araya gelip işinize bakın. Yapacağınız şey size bir kaygı da vermesin, hükmünüzü bana uygulayın. Ve bana fırsat da vermeyin." "Yüz çevirdiyseniz çevirin. Ben sizden bir ücret istemedim. Benim ücretim, Allah'tan gelecektir. Bana, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan olmam emredildi." Bunun üzerine, onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık, onları yöneticiler yaptık; ayetlerimizi yalanlayanları da batırıp boğduk. Bak da gör, önceden uyarılanların sonu nice oluyor! 10. sure (YÛNUS) 71-73. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
Andolsun biz, Nûh'u da toplumuna resul olarak göndermiştik. "Ben sizin için açık bir uyarıcıyım." "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Korkunç bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum." demişti de, Toplumunun küfre sapanlarından bir grup kodaman şöyle konuşmuştu: "Bize göre sen, bizim gibi bir insandan başkası değilsin. Bakıyoruz sana, ayak takımımızın basit görüşlü insanlarından başkası ardına düşmüyor. Sizin bize hiçbir üstünlüğünüzün olduğuna inanmıyoruz. Aksine, sizi yalancılar sayıyoruz." Nûh dedi ki: "Ey toplumum! Bir düşünün! Ya ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeysem; katından bana bir rahmet vermiş de o rahmet sizin gözlerinizden saklanmışsa! Siz ona tiksintiyle bakarken, biz sizi ona zorla mı ulaştıracağız?" "Hem ben sizden buna karşı bir mal da istemiyorum. Benim ücretim Allah'tandır. Ama ben iman edenleri paylayıp kovamam. Çünkü onlar Rablerine varacaklar. Ama sizin cehalete batmış bir toplum olduğunuzu görüyorum." "Ey toplumum! Eğer ben onları paylayıp kovarsam, Allah'a karşı bana kim yardım edebilir? Hâlâ düşünmüyor musunuz?" "Ben size demiyorum ki, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır. Ben gaybı bilmem. Ben bir meleğim de demiyorum. Ama gözlerinizin horlayarak baktığı kişiler için, 'Allah bunlara hiçbir hayır vermeyecek' diyemem. Onların benliklerinde neyin saklı olduğunu Allah daha iyi bilir. Başka türlü davranırsam kesinlikle zalimlerden olurum." Dediler ki: "Ey Nûh! Sen bizimle uğraştın, bizimle mücadelede çok da ileri gittin. Eğer doğru sözlülerden isen bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir." Nûh dedi: "Onu size, dilediği takdirde ancak Allah getirir, siz de hiçbir engel çıkaramazsınız." "Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa, ben size öğüt vermeyi gaye edinsem de öğüdüm size hiçbir yarar sağlamaz. O'dur sizin Rabbiniz ve O'na döndürüleceksiniz." Yoksa, "Onu kendisini uydurdu." mu diyorlar? De ki: "Eğer onu uydurmuşsam işlediğim suç benim aleyhimedir. Ama ben, sizin işlemekte olduğunuz suçlardan sorumlu değilim." Nûh'a şöyle vahyolundu: "Toplumundan, daha önce inanmış olanlar dışında hiç kimse iman etmeyecektir. Artık onların yaptıkları yüzünden tasalanıp durma." Vahyimize bağlı olarak gözlerimizin önünde gemiyi yap. Ve zulmedenler hakkında benimle karşılıklı laf edip durma. Onlar, mutlaka boğulacaklardır. Gemiyi yapıyordu. Toplumundan herhangi bir grup yanından geçtikçe onunla alay ediyorlardı. Dedi ki Nûh "Bizimle alay ediyorsanız, biz de sizinle alay edeceğiz. Tıpkı sizin eğlendiğiniz gibi." "Rezil eden azabın kime geleceğini, sürekli azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz." Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca şöyle seslendik: "Yükle içine her birinden ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilen hariç olmak üzere aileni, bir de iman etmiş olanları." Ama Nûh'la birlikte çok az bir kısmı iman etmişti. Nûh dedi: "Binin içine! Onun akıp gitmesi de demir atması da Allah'ın adıyladır. Benim Rabbim elbette ki Gafûr'dur, Rahîm'dir." Gemi onları, dağlar gibi dalgalar üstünden yürütüp götürüyordu. Nûh onlardan ayrı bir yerde duran oğluna seslendi: "Oğulcuğum, bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma." Oğlu cevap verdi: "Bir dağa sığınacağım, beni sudan korur." Nûh dedi: "Allah'ın merhamet ettiği dışında bugün hiç kimse için Allah'ın kararından kurtaracak yoktur." Ve ikisi arasına dalga girdi de o, boğulanlar arasına katıldı. Ve denildi: "Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Ve su çekildi. İş bitirilmişti. Gemi, Cûdi üzerine oturdu ve haykırıldı: "O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!" Bu arada Nûh, Rabbine yakardı da dedi ki: "Rabbim, oğlum benim ailemdendi! Senin vaadin elbette haktır. Sen hâkimlerin, hükmü en güzel verenisin." Allah buyurdu: "Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım." Nûh dedi: "Rabbim! Hakkında bilgim olmayan şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni affetmez, bana acımazsan hüsrana uğrayanlardan olurum." Şöyle denildi: "Ey Nûh! Sana ve seninle beraber olanlardan diğer gruplara bizden bereketler ve bir selamla aşağıya in. Bazı ümmetler de var, kendilerini önce nimetlendireceğiz sonra bizden acıklı bir azap hepsini kucaklayacak." İşte bunlar, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları sen de bilmiyordun, toplumun da... Artık sabırlı ol! Sonuç, takvaya sarılanlarındır. 11. sure (HÛD) 25-49. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)
Yemin olsun, Nûh bize yakarmıştı da ne güzel karşılık vermiştik biz. Ve kurtarmıştık onu da ailesini de o büyük sıkıntıdan. Onun zürriyetini, evet onları kalıcılar yaptık. Sonrakiler içinde, ona işaret eden bir şey bıraktık. Selam olsun Nûh'a âlemler içinde! İşte böyle ödüllendiririz biz, güzel davrananları. O, bizim inanan kullarımızdandı. Sonra ötekileri boğuverdik. 37. sure (SÂFFÂT) 75-82. ayet (Resmi: 37/İniş:56/ Alfabetik:90)
Daha önce de Nûh kavmini batırmıştık. Çünkü onlar da doğruluktan ayrılmış bir topluluktu. 51. sure (ZÂRİYÂT) 46. ayet (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)

Biz, Nûh'u, "Toplumunu, kendilerine korkunç bir azap gelmeden önce uyar!" diye kavmine gönderdik. O dedi ki: "Ey toplumum! Hiç kuşkunuz olmasın, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım." "O halde, Allah'a ibadet edin! O'ndan korkun! Ve bana itaat edin ki, Allah, günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir süreye kadar ertelesin. Çünkü Allah'ın eceli geldiğinde ertelenmez. Bir bilebilseydiniz!" Nûh şöyle yakardı: "Ey Rabbim! Ben toplumumu gece ve gündüz davet ettim." "Fakat çağrım, onların kaçışlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı." "Ben onları, sen kendilerini affedesin diye çağırdıkça, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiseleriyle sarılıp sarmalandılar, inat ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler." "Sonra onları daha açık bir biçimde çağırdım." "Daha sonra bir başka duyuru yönelttim. Ve onları gizli gizli de çağırdım." Ve şöyle dedim: "Rabbinizden af dileyin! O, bağışlamayı çok sevendir." "Göğü üzerinize bol bol yağmur taşıyıcı olarak gönderir." "Sizi, mallar ve oğullarla güçlendirir, size yeşil bahçeler lütfeder. Ve sizin için nehirler akıtır." "Ne oluyor size de Allah için bir vakar ümidinde olmuyorsunuz?" "O ki, sizi halden hale/evreden evreye geçirerek yarattı." "Görmediniz mi, Allah yedi göğü ahenkli bir bütün olarak nasıl yarattı?" "Ve Ay'ı, bunlar içinde bir nur yaptı ve Güneş'i bir kandil haline getirdi." "Ve Allah sizi bir bitki olarak yerden bitirdi." "Sonra sizi yere geri gönderiyor ve sonra bir çıkarışla tekrar çıkarıyor." "Allah size yeryüzünü bir yaygı yaptı, Ki ondan geniş yollar edinip de yürüyesiniz." Nûh dedi ki: "Rabbim! Onlar bana isyan ettiler de malı ve çocuğu kendisine hüsrandan başka bir artış getirmeyen kişiye uydular." "Çok büyük hileler sergilediler/çok büyük tuzaklar kurdular." Dediler ki: "İlahlarınızı sakın bırakmayın! Ved'di, Süva'ı asla bırakmayın! Yeğus'u, Yeuk'u, Nesr'i de bırakmayın!" "Çoklarını saptırdılar. Sen de o zalimler için şaşkınlıktan başka bir şeyi artırma." Hataları yüzündendir ki boğuldular, ateşe atıldılar. Kendileri için, Allah dışında yardımcılar bulamadılar. Nûh şöyle yakardı: "Rabbim! Yeryüzünde, kâfirlerden yurt tutacak/gezip dolaşacak hiç kimse bırakma!" "Çünkü eğer sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve kötülük üreten nankörden başkasını doğurmazlar." "Rabbim! Beni, anne babamı, inanmış olarak evime gireni, tüm inanmış erkekleri ve inanmış kadınları affet! Zalimlerin de sadece helâk ve perişanlığını artır!" 71. sure (NÛH) 1-28. ayet (Resmi: 71/İniş:71/Alfabetik:83)
Nûh'a gelince, o da daha önce bize yakarmıştı. Yakarışına cevap verdik de onu ve ailesini, o büyük sıkıntıdan kurtardık. Ona, ayetlerimizi yalanlayan topluluğa karşı yardım ettik. Kötülüğün toplumuydu onlar. Hepsini birden batırıp boğduk. 21. sure (ENBİYÂ) 76-77. ayet (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)
Yemin olsun, Nûh'u toplumuna resul olarak gönderdik de o şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah'a kulluk / ibadet edin! O'ndan başka tanrınız yok sizin. Hâlâ sakınmayacak mısınız?" Toplumu içinden inkârcı kodaman grup şöyle dedi: "Bu adam, sizin gibi bir insandan başka şey değil; size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi, melekler indirirdi. Biz ilk atalarımız arasında böyle bir şey duymadık." "Cinnet getirmiş bir adamdan başkası değildir o. Belli bir süreye kadar göz altında tutun onu." Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, beni yalanlamaları karşısında yardım et bana!" Bunun üzerine biz, Nûh'a şöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandır kaynayınca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. İçlerinden, haklarında daha önce hüküm verilmiş olanları dışta bırak. Zulmetmiş olanlar hakkında bana yakarıp durma. Onlar kesinlikle boğulacaklardır." Sen, yanındakilerle birlikte geminin üzerine çıktığında şöyle de: "Zalimler topluluğundan bizi kurtaran Allah'a hamt olsun!" Şunu da söyle: "Rabbim, beni bereketli bir yere indir! Sen, konuk ağırlayanların en hayırlısısın." Biz onları imtihan ediyor idiysek de bunda elbette ibretler vardır! 23. sure (MÜ'MİNÛN) 23-30. ayet (Resmi: 23/İniş:74/Alfabetik:70)
Su azıp köpürdüğünde, biz sizi o akıp gidende taşıdık, Ki onu size bir hatırlatıcı/düşündürücü yapalım ve kavrayabilen kulak kavrasın. 69. sure (HÂKKA) 11-12. ayet (Resmi: 69/İniş:78/Alfabetik:34)
 Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna gönderdik de o, onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar. Biz, Nûh'u ve gemi halkını kurtardık ve o gemiyi âlemlere ibret yaptık. 29. sure (ANKEBÛT) 14-15. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

(b) İlave diğer olaylar-kıssalar
"Sizi uyarmak için içinizden bir adam aracılığıyla size Rabbinizden bir ihtar gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, O sizi Nuh toplumundan sonra halefler yaptı ve yaratılışta size daha fazla bir boy-bos verdi. Allah'ın nimetlerini anın ki kurtulabilesiniz." 7. sure (A'RAF) 69. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)

Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı. 9. sure (TEVBE) 70. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)

Nûh'un ardından birçok resulleri daha toplumlarına gönderdik. Onlara açık seçik kanıtlar getirdiler. Ama onlar daha önceden yalanladıkları şeye bir türlü inanmadılar. Azgınlığa sapanların kalplerini biz, işte böyle mühürleriz. 10. sure (YÛNUS) 74. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

"Ey toplumum! Bana kafa tutmanız, sakın sizi Nûh kavminin yahut Hûd kavminin yahut Sâlih kavminin başlarına gelen musibetle yüz yüze getirmesin. Lût kavmi de sizden pek uzak değil." 11. sure (HÛD) 89. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

Sizden öncekilerin, Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un ve onlardan sonrakilerin haberleri ulaşmadı mı size? Allah'tan başkası bilmez onları. Peygamberleri onlara açık deliller getirmişti de onlar ellerini ağızlarına itip şöyle demişlerdi: "Biz size gönderileni kesinlikle tanımıyoruz ve biz sizin çağırdığınız şey konusunda karmaşa ve çıkmaza iten bir kuşku içindeyiz." 14. sure (İBRÂHİM) 9. ayet (Resmi: 14/İniş:72/ Alfabetik:40)

Nûh'tan sonra da nice kuşakları helak ettik. Kullarının günahlarını haber alıcı ve görücü olarak Rabbin yeter. 17. sure (İSRÂ) 17. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

Eğer seni yalanlıyorlarsa bilesin ki, senden önce Nûh kavmi de Âd da, Semûd da yalanladı. 22. sure (HAC) 42. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)

Ve Nûh kavmi... Resulleri yalanladıklarında hepsini boğup, insanlara bir ibret yaptık. Zalimler için acıklı bir azap hazırladık. 25. sure (FURKÂN) 37. ayet (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)

Onlardan önce Nûh kavmi ve Âd da yalanlamıştı. Kazıklar sahibi Firavun da... 38. sure (SÂD) 12. ayet (Resmi: 38/İniş:38/Alfabetik:88)

Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Onlardan sonra gelen oymaklar da. Her ümmet kendilerine gelen elçiyi yakalasınlar diye uğraştı. Ve hakkı işlemez kılmak için yanlışı/tutarsızlığı esas alarak mücadele ettiler; nihayet onları yakaladım. Nasıl olmuştu azabım?! 40. sure (MÜ'MİN) 5. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un ve onların ardından gelenlerin serüvenleri gibi. Allah, kulları için zulüm istemiyor." 40. sure (MÜ'MİN) 31. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı, Semûd kavmi yalanlamıştı. 50. sure (KAF) 12. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)

Daha önce de Nûh kavmini batırmıştık. Çünkü onlar da doğruluktan ayrılmış bir topluluktu. 51. sure (ZÂRİYÂT) 46. ayet (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)

Daha önce de Nûh kavmini. Çünkü onlar, evet onlar zulmettiler, azdılar. 53. sure (NECM) 52. ayet (Resmi: 53/İniş:23/Alfabetik:80)

(6) Bütün peygamberlere indirilen din esasları aynıdır, Nuh'a önerildiği gibidir

Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" Onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir. 42. sure (ŞÛRÂ) 13. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)

Allah, küfre sapanlarla ilgili olarak Nûh'un karısı ile Lût'un karısını örnek verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki barışçı kulun nikâhı altında idiler, onlara hıyanet ettiler de eşleri, Allah'tan onlara gelecek olanı hiçbir şeyle geri çeviremediler. Şöyle dendi onlara: "Girin ateşe diğer gireceklerle birlikte!" 66. sure (TAHRÎM) 10. ayet (Resmi: 66/İniş:106/Alfabetik:97)

c) Cûdi Dağı:



Ve denildi: "Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Ve su çekidi. İş bitirilmişti. Gemi, Cûdi üzerine oturdu ve haykırıldı: "O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!" 11. sure (HÛD) 44. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38) 



RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal