İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

15 Kasım 2016 Salı

ÜZÜLME, ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR.




Lâ TAHZEN! İNNALLÂHE MEASSABİRİN.. (Üzülme ALLAH sabredenlerle beraberdir} 

Ama ben.. Ama benim...şu kadar.. Sakın sakın deme!

Şeytan da böyle demedi mi? Ben! dedi..Üstünüm ondan! dedi, kıyasladı kendini, gururlandı...Ve kovulmuşlardan oldu!

Sen de, eğer böyle dersen; Hidayeti için dua ettiklerin varsa mesela, asla kabul olmaz duaların!..İstersen gece-gündüz namazda, oruçta, ibadette ol, Ben! dediğin, Başkaları hakkında hüküm verdiğin, kıyas yaptığın, Onun makamına göz diktiğin müddetçe Hiçsin!
Çünkü O, Ben diyene değil, Sen diyene, rahmet nazarıyla bakıyor..

O, önünde iki büklüm gözyaşlarıyla durana kapılarını açıyor..

Aşağıla nefsini!
Bil ki Sen alçaldıkça yükseltirler seni..

Karı-koca ilişkilerinde olsun, tüm diğer beşeri ilişkilerde olsun, sakın kibirlenme!. Gururlanma! .. Kendini üstün görme kimseden!..
Bil ki şeytan sana bu yolla yanaşır ve mağlup eder seni..
Perde olur, O nunla arandaki rabıtaya..
Vuslatına eremezsin! Daim gurbetlerde kalırsın..

Sakın deme; Ama benim şu kadar ibadetim var, o namaz bile kılmıyor
..O cumaya bile gitmiyor..
O...böyle, ben böyle!.. Sakın!

Anlasana, şeytanın oyunu bu!
Ah bilsen ne sinsidir o! Böyle böyle kaydırır ayağını..


Bil ki ALLAH ‘ın en sevmediği şey; Tahkir etmek!
Kendi yarattığının, diğer mahlukları aşağılaması, hor görmesi..
Bir nevi TANRILIK iddiası!


Ah bilsen, bir hor bakış kaç namazı siler götürür!
Bir aşağılayış, kaç iyi ameli yok eder!


Duymadın mı, baksana kötü bilinen bir kadın, ayakkabısıyla bir köpeğe su içirdiği için cenneti kazandı! Dün şöyle-böyle diye hor baktıkların, O’nun sevgilisi oldular!

O var ya O, bir Ahhhh için, yürekten ama, ızdırapla, pişmanlıkla, samimi, ihlaslı bir ahhh için, günahla geçirilmiş bir ömrü siliyor! Sanki yeni doğdun gibi..Afuvv çünkü O..

Eskilerde, böyle bir Ahhh duyan bir gönül eri, muhatabına diyor ki; Al benim tüm ibadetlerimin ecrini, o ahhhını ver bana..Vefatından sonra rüyasında halini soran bir dostuna da; İşte o Ahhh sebebine cennetlerdeyim! der..

Var mı böyle bir ahın, iki büklüm o kapılarda? Yoksa da amelin, var mı Onun sevgisinden, Onun utancıyla, nedametle akıtılmış iki damla gözyaşın?
Var mı?

Varsa korkma hiç!
Burda da orda da SEVGİLİSİN!...
 

http://www.mumsema.org/dini-siirler/199288-la-tahzen-innallahe-meassabirin-uzulme-allah-sabredenlerle-beraberdir.html 





La Tahzen Şiiri


Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz.
“Aşık” olmayana anlatsan da “Ben” “Sen” anlamaz.
Hakka ulaşmak için yoldur desen kimse inanmaz!..
Gönlünde zerre-i miskal Şems olmayan;
Yanmaz, yanamaz!..

Ayağın kırıldı diye üzülme!
Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek.
Kuyu dibinde kaldın diye üzülme!
Yusuf kuyudan çıktı da Mısır’a sultan oldu, unutma!
İstediğin bir şey; olursa bir hayır,
Olmazsa bin Hayır Ara!..

Geçmiş ve gelecek insana göredir.
Yoksa hakikat âlemi birdir. Bu âlem bir rüyadır.
Zanna kapılma ey can! Rüyada elin kesilse de korkma, elin yerindedir.
Dünya bir rüya ise, başına gelen felaketler de geçicidir.
Neden çok üzülürsün ki?
Herşey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vaz geçme:
Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.

Bu âlemin, bu kâinatın kitabı sensin:
Aç da kendini oku ey can!
Kâinatın en uzak köşesi, senin içinde ufak bir nokta!..
Ama sen bunun farkında bile değilsin.
Derdin ne olursa olsun korkma!
Yeter ki umudun Allah olsun!..
Herkes bir şeye güvenirken;
Senin güvencen de Allah olsun.
Hiçbir günah, Allah’ın yüce merhametinden büyük değildir ama;
Sen yine de günah işlememeye bak!

Lâ tahzen! (Üzülme!)
Derdin ne olursa olsun bir abdest al, nefes gibi!..
Ve bir seccade ser odanın bir kösesine, otur ve ağla ,
Dilersen hiç konuşma!..
O seni ve dertlerini senden daha iyi biliyor unutma.
Dua ederken O’na kırık bir gönülle el kaldır.
Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar.
Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır.
Allah tozunu alıyor diye, niye kederlenirsin EY CAN!?

Lâ tahzen! (Üzülme!)
Bir şey olmuyorsa:
Ya daha iyisi olacağı için,
Ya da gerçekten olmaması gerektiği için olmuyordur.
Şu uçan kuşlara bak! Ne ekerler, ne biçerler!..
Onların rızkına kefil olan Allah; seni mi ihmal edecek sanırsın!
Yeter ki sen istemeyi bil!..

Belalar sağanak yağmurlar gibi yağar.
Ancak başını ona tutabilenler aşk kaydına geçerler.
Belâ yolunda muayyen bir menzildir âşık.
Her nereden gam kervanı gelse de.
Aşk derdinde olan kişi;
Baş derdinde değildir.
Yapılma, yıkılmadadır;
Topluluk, dağınıklıkta;
Düzeltme, kırılmada;
Murat, muratsızlıktadır;
Varlık, yoklukta gizlidir!..

Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması.
Ne kötüdür zamanın bir an kadar yakın,
Bir asır kadar uzak olması.
Ve bilir misin?
Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması..
“Ben” deyip susması!..
“Sen” deyip ağlamaklı olması!..

Eğer sen Hak yolunda yürürsen, senin yolunu açar, kolaylaştırırlar.
Eğer Hakk”ın varlığında yok olursan, seni gerçek varlığa döndürürler.
Benlikten kurtulursan o kadar büyürsün ki âleme sığmazsın.
İşte o zaman seni sana, sensiz gösterirler.

Sevginin diğer bir adı da sabırdır:
Açlığa sabredersin adı “oruç” olur.
Acıya sabredersin adı “metanet” olur.
İnsanlara sabredersin adı “hoşgörü” olur.
Dileğe sabredersin adı “dua” olur.
Duygulara sabredersin adı “gözyaşı” olur.
Özleme sabredersin adı “hasret” olur.
Sevgiye sabredersin adı “Aşk” olur!..

Ne istersem ben Mevlâ’dan isterim.
Verirse yüceliğidir. Vermezse İmtihanımdır!..

Allah’tan bir şey istersen:
Kapı Açılır, sen Yeterki Vurmayı Bil!..

Ne Zaman dersen bilemem ama,
Açılmaz diye umutsuz olma,
Yeterki O Kapıda Durmayı Bil!..

Mevlâna Celâleddin-i Rûmî
La Tahzen Şiiri





Üzülme!

Üzülüyorsan, Biri var ki cılız varlığını düştüğü çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki, üzmeye değer görüyor seni. Hüzünlerin kalbinin toprağını allak bullak ediyorsa, sen ekilmeye layık bir topraksın demektir. Kaygıların vuruşuyla tuz buz oluyorsa taş katılığında büyüttüğün güvencelerin, yarılan göğsüne umut fidanları dikiliyor demektir.

Üzülme!
Yüzün yerde geziyorsan, ellerin boynuna sarılı ise, içini ısıtacak haberlerin mürekkebi damlıyor olmalı ömrünün defterine. Kar yağıyorsa güvendiğin dağlara, yarının ovalarında rengârenk çiçeklerin olacak demektir. Hırçın fırtınalar sarsıyorsa sevinçlerinin zirvesini, rüzgârlar dövüyorsa umudunun yamaçlarını, bir yüce dağsın sen demek ki, az bekle, eteğinden serin pınarlar akmaya başlayacak demek ki...

Üzülme!
Üzülüyorsan, şımaramazsın. Kibrin kirli tuzağına düşemezsin. Kendini beğenmişliğin çamuruna dolaşmaz ayakların. Uzak geçersin isyanlı yollardan. Heveslerinin ardı sıra düşüp nisyan uçurumlarının başına sürüklenmezsin. Seni Biri yakınlığına çağırıyor demek ki... Gözden çıkarmamış olmalı seni.

Üzülme!
Üzülüyorsan, bir kutlu teselli kapısının önünde bekletiliyorsun demektir. Gözlerini kaldır vefasız dünyanın eşiğinden. Gönlünün elinden çıkar sebeplerin boş avuntularını. Umudunu kes sahte doymalardan. Yüreğini küstür coşkulardan. Kapı açıldı açılıyor demektir.

Üzülme!
Üzülüyorsan, kaybedeceğin bir şeyler var demek ki... Kaybedeceği bir şeyi olanlar çoktan kazanmışlardır. Eline geçmeyenleri saymakla tüketme nefesini, elindekileri saymaya başla. Hepsini saysan bile, nefesini saymaya nefesin yetmeyecek demektir. Bak işte zenginsin.

Üzülme!
Seni bir "İşiten" var. Seni senin kendini bile sevmenden önce O sevdi seni. Senin kendini bile bilmediğin unutuş kuyularından çekip çıkardı seni. Çektiğin acılara habire meşgul çalan telefonlar gibi kör ve sağır değil O. Yüreğinin her yangınına O yetişiyor. Ayrılıklarına ve sıkıntılarına metal soğukluğundaki plazalar gibi umursamaz değil O. Yitirdiklerinin hepsini sana iade edeceğine söz veriyor. Sevdalarına ve özlemlerine çok seçenekli sınav kâğıtları gibi tatsız ve tuzsuz formüller sunmuyor. Seni herkesten çok anlıyor, seni senin kendini düşündüğünden çok düşünüyor. Gözyaşlarınla imzalayasın istiyor yakarışlarını. Bir ebedî çerçevenin içinde, gösterişsiz bir kullukla fotoğraflamak istiyor seni. Dağılıp giden ömür kırıntılarının arasından sıcacık bir kardelen ümidi devşiresin istiyor. Keyfinin çatlak kabuklarının arasından sonsuz teselli pınarları akıtmak istiyor.

Üzülme!
Varlığının tenine çiziktir her hüzün. Varlığından haber verir üzüntün. Hatırlar mısın, bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey bile değildin? Hiç umursanmadan çöpe atılabilecek kirli bir su iken sen, yüzüne bir tek O baktı. Kimselerin arayıp sormadığı, önemseyip adını bir kenara yazmadığı o günlerde, senin adını ilk O andı. Hatırını bildi. Seni yanına aldı. Hep yanında oldu. Sen seni unutup da başını yastığa koyduğunda bile, seni her defasında sabaha çıkardı. Sen Onu defalarca unuttun ama O seni asla unutmadı.

Üzülme!
O'nun en sevdiği kulu da yalnız kaldı. Taşlandı. Sürüldü. Yaralandı. Aç susuz kaldı. Yuvasına uzaktan gözleri yaşlar içinde baktı. Mağarada yapayalnız ve korunmasızdı. Senin gibi üzülen yol arkadaşına sonsuz müjdeler veren tebessümüyle fısıldadı: "Lâ tahzen, innAllahe meânâ."

Üzülme!
Kaldır yüzünü yerden. Omuzlarından sarsıp kendine getirmek istiyor seni Sevgili. "Rabbin sana küsmedi ki..." Gözlerinin içine içine bak sevdiklerinin. "Rabbin seni unutup yalnız bırakmadı ki..."





Selam...

​ T.C. / M. Kemal Adal 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder