İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

20 Temmuz 2016 Çarşamba

ŞEFAAT





KUR'AN’IN IŞIĞINDA AHİRET HAYATI – 8

*2/48: KURANA GÖRE ŞEFAAT KAVRAMI VE İNSANLARIN ŞEFAAT ALGISI / İNANCI.


 Kuran, peygamberleri ve evliya denilen kimseleri putlaştıran kimselerin ileri sürdüğü şefaat anlayışını tümüyle reddeder (2/48; 10/18; 19/87)).

 Yargı gününde tüm yetki Tanrı'nın elindedir. Kuran'ın kabul ettiği şefaat, Tanrı'nın hükmünü tasdik etmekten başka bir şeye yaramayan etkisiz bir faktördür (78/38).

 Peygamberler ve erdemli insanlar, cezayı hak eden hiç kimseyi kurtaramaz (9/80; 74/48).

 Muhammed peygamberin biricik şefaati, kendisinden medet umanların beklediklerinin tersine olumsuz olacaktır (25/30). Bak:2/48. 


*2/48: 'ŞEFAAT' MİTOLOJİSİ. 


 KURAN, PEYGAMBERLERİ VE EVLİYA DENİLEN KİMSELERİ PUTLAŞTIRAN KİMSELERİN İLERİ SÜRDÜĞÜ ŞEFAAT ANLAYIŞINI TÜMÜYLE REDDEDER. Bak:2/48; 10/18; 19/87.

 2/48: Ve korkun o günden ki, hiç bir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiç bir benlikten şefaat kabul edilmez, hiç bir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez.'

 10/18: 'Allah'ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: 'Bunlar bizim Allah katındaki 
şefaatçılarımızdır.' De onlara: 'Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?' Şanı yücedir O'nun, ortak koştuklarından arınmıştır O.' 

 19/87: 'Rahman katında söz almış olandan başkaları şefaat imkânı bulamazlar.'

 YARGI GÜNÜNDE TÜM YETKİ TANRI'NIN ELİNDEDİR. KURAN'IN KABUL ETTİĞİ ŞEFAAT, TANRI'NIN HÜKMÜNÜ TASDİK ETMEKTEN BAŞKA BİR ŞEYE YARAMAYAN ETKİSİZ BİR FAKTÖRDÜR. Bak: 78/38.

 78/38: 'O gün, Rûh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman'ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler.' 

 PEYGAMBERLER VE ERDEMLİ İNSANLAR, CEZAYI HAK EDEN HİÇ KİMSEYİ KURTARAMAZ. Bak: 9/80; 74/48.

 9/80: 'İster af dile onlar için, ister dileme. Yetmiş kez af dilesen de onlar için, Allah onları affetmeyecektir. Çünkü onlar Allah'ı da resulünü de inkâr ettiler. Allah, yoldan çıkmış böyle bir topluluğa kılavuzluk etmez.' 


 *9/80: Muhammed, kendi amcaları ve yakın akrabaları için bile şefaatte bulunamazken, (Çünkü Allah'ın izni olmadıkça peygamberler bile şefaat edemezler. MKA) hiç tanımadığı insanlara nasıl şefaat edebilir? İbrahim, babasına şefaat edemedi (60/4), Nuh ise, oğlunu kurtaramadı (11/46). 2/48 ayetine bakınız.

  İbrahim, babasına şefaat edemedi

 60/4: 'İbrahim'le, beraberinde olanlarda sizin için çok güzel bir örnek vardır. Hani, onlar toplumlarına şöyle demişlerdi: 'Biz sizden de Allah dışındaki kulluk ettiklerinizden de uzağız. Sizi tanımıyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz Allah'a, yalnız Allah'a inanıncaya kadar, sürekli düşmanlık ve nefret olacaktır.' Ancak İbrahim babasına şöyle demişti: 'Senin için hep af dileyeceğim ama Allah'tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz! Dönüş yalnız sanadır!' 

 Nuh ise, oğlunu kurtaramadı. 

 11/46: 'Allah buyurdu: 'Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım.' 

74/48: 'Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati.' 



MUHAMMED PEYGAMBERİN BİRİCİK ŞEFAATİ, KENDİSİNDEN MEDET UMANLARIN BEKLEDİKLERİNİN TERSİNE OLUMSUZ OLACAKTIR: Bak: 25/30.

 Şefaat mitolojisi dünyanın birçok dininde yaygın bir inançtır. Şeytan yani Sapkın, Muhammed'in tüm ümmeti için şefaat edeceği yalanını müslümanların inancına sokmuştur.


 Kuran bu sapkın inancı reddeder; Muhammed hiç kimseyi kurtaramaz. Muhammed'in şefaat ederek kendilerini Allah'tan kurtaracaklarına inananlar, Muhammed'in ahiretteki biricik şikâyetine muhatap olacak ve umdukları şefaat tam tersine gerçekleşecek (25/30).

 25/30: 'Resul de şöyle der: 'Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular.' 


 *25/30: Muhammed peygamberin vefatından kısa bir süre sonra, Kuran'ı yeterli görmeyenler, uydurdukları haramları, yalanları ve hikâyeleri Tanrı'ya ve elçisine 'Hadis ve Sünnet' adı altında yakıştırmaya başladılar. 

 Muhammed peygamberin halkı bu öğretileri izleyerek ve mezhepler halinde kurumlaştırarak Kuran'ı terk etmiş bulunmaktadır. 

 Doğru ile yanlışın karıştırıldığı bu öğretileri izleyenler, Muhammed peygamberin şefaatinin kendilerini kurtarmasını beklerken, 78/38 (= O gün, Rûh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman'ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler.) ve 19/87 (='Rahman katında söz almış olandan başkaları şefaat imkânı bulamazlar.') ayetlerinin tecellisi olan 25/30 (=Resul de şöyle der: 'Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular.') ayetindeki şikâyet ile karşılaşacaklardır.



KURAN'A GÖRE ŞEFAAT, GERÇEĞE TANIKLIK ETMEKTEN İBARETTİRBak: 20/109; 43/86; 78/38.

 20/109: 'O gün şefaat yarar sağlamaz. Ancak Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna...'

 *20/109: Bu ayeti ile Kuran, sadece Tanrı'nın kararına uygun olarak konuşanlara söz verileceğini bildirerek, müşriklerin elçilere ve erdemli kişilere yüklediği 'kurtarıcı' fonksiyonu reddeder. (2/48; 19/87.)

 43/86: 'O'nun berisinden yakardıkları, şefaate sahip olamaz! Hakka tanık olanlar müstesna. Onlar, ilimden nasiplenmekteler.' 

 78/38: 'O gün, Rûh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman'ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler.' 

 Her gün namazlarında okudukları Açılış (Fatiha) suresiyle sadece Allah'tan yardım isteyeceğine söz veren sözde müslümanların, namazdan hemen sonra, kendilerini işitmeyen, kendisine bile yarar ve zarar vermekten aciz olan Muhammed'den ( 39/30: 'Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.' ve 16/20-21: 'Allah dışında yakardıklarınız hiçbir şey yaratamazlar; onların kendileri yaratılmaktadır. + Hayat bulmaz ölülerdir onlar. Ne zaman dirilteceklerini bile bilmezler.) yardım dilemeleri ne büyük bir çelişkidir! 



AÇILIŞ ( FATİHA) SURESİNDE GEÇEN 'MALİKİ YEVMİD-DİN'; YANİ 'YARGI GÜNÜNÜN SAHİBİ' İFADESİ, KONUYU TEK BAŞINA AÇIKLAMAYA YETER. Bak: 82/17-19.

 82/ 17-19: 'Din gününün ne olduğunu sana bildiren nedir? + Evet, din gününün ne olduğunu sana bildiren nedir? +Bir gündür ki o, bir benlik bir başka benlik için hiçbir şeye güç yetiremez. O gün, buyruk yalnız Allah'ındır!' 

 Ayrıca 2/123, 254; 3/80; 5/109; 6/51; 6/70, 82, 94; 7/53; 9/80; 10/3,18; 13/14-16; 19/87; 33/64-68; 34/23, 41; 39/3, 44; 43:86; 53/19-23; 74/48; 83/11 ayetlerine bakınız.

Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır

                                                                         

ŞEFAAT NEDİR, KİM KİME ŞEFAAT EDİYOR?



A. 
 GENEL:


 Şefaat, Müslüman halk tarafından Kuran ayetlerinde bildirilenden oldukça farklı algılanıp anlaşılan bir kavramdır. 

 Maalesef, Diyanet işleri Başkanlığının sitesindeki 'Dini Kavramlar Sözlüğü'nün şefaat maddesindeki açıklamaların da, Kurandaki şefaat ile ilgili tüm ayetler dikkate alındığında, şefaatin aslını algılayıp anlamada eksik kaldığını ve yeterli aydınlığı sağlayamadığını düşünüyorum.

 Önce Diyanetin Sitesinden yaptığım alıntıyı aynen yazacağım ki bu aynı zamanda Müslüman halkın çoğunluğunun şefaat algılama ve anlayışıdır; Sonra da şefaatten ne anladığımı, şefaat hakkında bildiklerimi, sadece Kuran ayetlerinde anlatılanları, anladığımca özetleyerek aktaracağım. 

 Benim din âlimi olmadığımı dikkate alarak konuyu değerlendirin. Ayet mealleri Yaşar Nuri Öztürk'ün Türkçe çevirisinden alınmıştır. Arapça bilmiyorsanız istediğiniz meallerden de karşılaştırma yapar ve ilgili ayetlerin ifadelerini bir arada topluca düşünürseniz, Kuran'daki şefaat ile ilgili algılama ve anlayışımı paylaşacağınızı umarım.


B.  DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ SİTESİNDEKİ 'DİNİ KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ'NÜN ŞEFAAT MADDESİ:


1. 
ŞEFAATİN SÖZLÜK VE DİN LİTERATÜRÜNDE TANIMI.


 'Sözlükte 'bir başkasını desteklemek üzere ona katılmak, yardımcı olmak ve aracılık yapmak' gibi manalara gelen şefaat, ıstılahta, ahirette günahkâr müminlerin affedilmesi, günahı olmayanların daha yüksek derecelere erişmeleri için peygamberlerin , Allah'a yalvarmaları, dua etmeleri ve günahlarının bağışlanmasını istemeleri demektir. 


2. 
ŞEFAAT KAVRAMI.



a)
 Allah'ın izni olmadan bir kimsenin şefaat etmesi veya Allah'ın razı olmadığı birine şefaatte bulunması mümkün değildir.

'Hiçbir şefaatçi yoktur ki, O'nun izni olmadan şefaat edebilsin.' (10/Yûnus/3), 

'Bunlar Allah'ın rızasına ermiş olandan başkasına şefaat edemezler.' (21 / Enbiya / 28). 



b)
 Kâfir ve münafıklar için şefaat söz konusu değildir.

'Onlara (kâfirlere) şefaatçilerin şefaati fayda vermez.' (74/Müddessir/48; 6 / En'âm / 51) 



3.
 HZ. PEYGAMBER BİR HADİSLERİNDE ÜMMETİNİN GÜNAHKÂRLARINA ŞEFAAT EDECEĞİNİ HABER VERMİŞTİR,


(Tirmizî, Kıyamet 11; İbni Mace, Zühd, 37).
 Hz. Peygamberin bir de genel ve kapsamlı bir şefaati olacaktır. Mahşerde bütün insanlar heyecan ve ızdırap içinde bulundukları bir sırada bunların hesaplarının bir an önce görülmesi için Hz. Peygamber şefaat dileyecektir. Buna 'şefaat-i uzma' (büyük şefaat) adı verilir. Hz. Peygamberin bu anlamdaki şefaat yetkisi Kur'ân'da 'Makam-ı Mahmud' (övülen makam) adıyla anılır. (F.K.)'


(Bu Hadis, Kur’an ayetlerine terstir / uymaz. MKA)


C.  DİYANETİN BU AÇIKLAMASINDA EKSİK VE YETERSİZ BULDUĞUM ÇOK ÖNEMLİ İKİ HUSUS:


 Şefaatin ahirete ve sadece peygamberlere münhasır (dönük, ait, yönelik) kılınmasıdır. Bunlar ve açıklama kapsamına alınmamış şefaatle ilgili diğer hususlar aşağıda açıklanmıştır. 


D.  KURAN AYETLERİ IŞIĞINDA ŞEFAAT VE ŞEFAATLE İLGİLİ TANIMLAR:


 Öncelikle Kurandan algıladığım ve anladığım gibi, şefaat ve şefaatle ilgili birkaç tanım ve bunlara dayanarak bir tasnifleme yaparak bildiklerimi paylaşacağım.

1. ŞEFAAT (ARACILIK): 


 ŞEFAAT (ARACILIK), Allah'la kulları arasına, kulların lehine bir başka kulun (Allah'ın izni ve dilemesiyle) girmesi / devreye dâhil olması / başkaları için 'Allah'ın Bağışlaması' nı (af) ve 'Allah'ın yardımını' (kılavuzlamasını) sağlamaya çalışması ve buna vesile, sebep olması demektir.

 Şefaat (aracılık) kavramı, şefaatçiler (aracılar) ve şefaatçilerin şefaati ( aracıların aracılığı) kavramlarından oluşur.

 Bu tanım çerçevesindeki İslam din dilindeki şefaat (aracılık) ve bu kapsamdaki aracıların (şefaatçilerin), Hıristiyan dinindeki ruhbanlar ile ilgisi olmadığı gibi; yapılan aracıların aracılığı işlevinin de (şefaatçilerin şefaatinin da), ruhbanların yaptığı günah çıkarma işlemi ile alakası yoktur.

 'İslam'da ruhban sınıfı ve Allah ile kul arasında aracılar yoktur, aracılık da yoktur' kural ve söylemini doğru anlayıp algılamak ve şefaat kavramını da yanlış yorumlamamak için, İslam dininde peygamberler dâhil 'Allah yetkisi verilmiş kul' ve 'Allah yerine hüküm verip ve iş görme' nin olmadığını bilmek ve konuyu ilgili tüm ayetlerin ışığında inceleyip tefekkür etmek gerekir.

2. ŞEFAATÇİLER (ARACILAR): 


 ŞEFAATÇİLER (ARACILAR), başkaları için Allah'tan Bağışlamasını (af) dileyenler ve başkaları için Allah'ı yardıma çağıranlardır (dua edenlerdir).

 Allah'ın izni olmadan hiçbir şefaatçi devreye giremez.


 'O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir!' (2 / Bakara / 255)

 'O'nun izni olmadıkça hiçbir şefaatçi devreye giremez' (10/Yunus/3) 

 Şefaatçiler, Hak / gerçek şefaatçiler ve Bâtıl / sahte şefaatçiler olarak ikiye ayrılırlar. 

a)   Hak / gerçek şefaatçiler:



 HAK / GERÇEK ŞEFAATÇİLER, Allah'ın şefaat imkânı verdikleri ve Allah'ın izni ile şefaatleri yarar sağlayanlardır. Bunlar:


(1 ) 
Bazı melekler Hak / gerçek şefaatçidir:


 'Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdı ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: 'Rabbimiz! Sen her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehennem azabından koru! Ey Rabbimiz, onları kendilerine vaat etmiş olduğun Adn cennetlerine koy! Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden barışa yönelenleri de. Azîz ve Hakîm olan, hiç kuşkusuz sensin, sen! Koru onları kötülüklerden! O gün kötülüklerden koruduğuna mutlaka rahmet etmişsindir sen. İşte budur o en büyük kurtuluş ve eriş.' (40/Mümin/7-9)

 'Gökler, üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyor. Melekler de Rablerinin hamdıyla tespih ediyorlar ve yeryüzündekiler için af diliyorlar. Gözünüzü açıp kendinize gelin! Allah'tır ancak hep affeden, hep merhamet eden.' (42/Şura/5)

 'Göklerde nice melekler var ki, şefaatler hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.' (53/Necm/26)


(2) 
Rahman katından bir söz alan kimseler Hak / gerçek şefaatçidir:


 'Rahman katında söz almış olandan başkaları şefaat imkânı bulamazlar.' (19/Meryem/87)


(3) 
Hz. Muhammed Hak / gerçek şefaatçidir:


 'Allah'tan bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba-saba, katı yürekli olsaydın senin çevrenden kesinlikle dağılır giderlerdi. O halde bağışla onları, af dile onlar için; iş ve yönetim konusunda da onlarla şûraya git. Bir kez azmettin mi de artık Allah'a güvenip dayan. Allah, tevekkül edenleri sever. ' (3/Ali İmran /159)

 'Bunların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini iyice temizleyip aklayasın. Onlar için dua et, çünkü senin duan onlar için bir sükûnettir. Allah Semî'dir, Alîm'dir.' (9/Tevbe/103)

 'Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup ortaya sürmemeleri, iyilik ve güzelliği belirlenmiş bir işte sana isyan etmemeleri hususunda seninle bey'atleşmek isterlerse, onlarla bey'atleş ve onlar için Allah'tan af dile! Kuşkusuz, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.' (60/Mümtehine/12) 


(4) 
Allah'ın izin verdiği kimse Hak / gerçek şefaatçidir:


 'O'nun katında, bizzat kendisinin izin verdiği kimseden başkasının şefaati/kendisinin izin verdiği kimseden başkası için şefaat yarar sağlamaz. Sonunda, kalplerinden korku giderilince: 'Rabbimiz ne dedi?' derler. 'Hakkı söyledi, O'dur Aliyy, O'dur Kebîr.' (34/Sebe/23)


(5 )
Bilerek hakka / gerçeğe tanıklık / şahitlik eden kimse Hak / gerçek şefaatçidir:

 'O'nun berisinden yakardıkları, şefaate sahip olamaz! Hakka tanık olanlar müstesna. Onlar, ilimden nasiplenmekteler.' (43/Zuhruf/86)


(6) 
Allah'a ve resulüne inananlar var ya, özü-sözü doğru kişiler onlardır / Rableri katında tanık olanlar / şehitlik mertebesine erenler de onlardır:


 'Allah'a ve resulüne inananlar var ya, özü sözü doğru kişiler onlardır. Rableri katında tanık olanlar/şehitlik mertebesine erenler de onlardır. Onların ödülleri ve ışıkları vardır. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemin dostu olacaklardır.' (57/Hadid/19)

b)   Bâtıl / sahte şefaatçiler:



 BÂTIL / SAHTE ŞEFAATÇİLER, Allah'ın şefaat imkânı vermedikleri ve şefaatleri hiçbir yarar sağlamayanlardır.

 Bunlar, Allah'a eş / ortak koşulanlar (putlar / Allah yanında kendisinden medet umulan mevki, servet, otorite, güç, vs. soyut- somut her şey) dır. Müşrikler, bunlara şefaatçi deseler de bunlar şefaat edemezler. Ne başkalarına ne de kendilerine bir yarar sağlayamazlar.


(1) 
Allah'a eş / ortak koşulanlar / putlar şefaat edemezler, Bâtıl / sahte şefaatçilerdir:


 'Yemin olsun, sizi ilk yarattığımızdaki gibi yapayalnız / teker teker bize geldiniz. Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri de sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyorsunuz. Yemin olsun, koptu aranızdaki tüm bağlar ve uzaklaşıp kayboldu yanınızdan o bir şey sandıklarınız.' (6/Enam/94)

 'Allah'ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: 'Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçilerimizdir.' De onlara: 'Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?' Şanı yücedir O'nun, ortak koştuklarından arınmıştır O.' (10/Yunus/18)

 'Allah'a ortak tuttukları arasından, kendileri için şefaatçiler çıkmayacaktır. Kendi yandaşlarına nankörlük etmektedir onlar. ' (30/Rum/13)


(2) 
Hak şefaatçiler da Allah izin vermedikçe Bâtıl / sahte şefaatçilerdir, şefaatleri hiçbir işe yaramaz:


 'Göklerde nice melekler var ki, şefaatler hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.' (53/Necm/26)

3. ŞEFAATÇİLERİN ŞEFAATİ / ARACILARIN ARACILIĞI:

 ŞEFAATÇİLERİN ŞEFAATİ, şefaatçilerin Allah'tan şefaatte bulunmaları, aracıların yaptığı aracılık eylemi demektir.

 Şefaatçilerin Şefaati / Aracıların Aracılığı:


a) 
 Taraflar Hayy / Diri İken, Ölümden Önce Dünyada Kabul Görür. 


b) 
 Ahirette / Din Günü / Hesap Günü Şefaat Kabul Edilmez.


 'Ve korkun o günden ki, hiç bir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiç bir benlikten şefaat kabul edilmez, hiç bir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez.' (2/Bakara/48) 

 'Kimsenin kimse yerine bir şey ödemeyeceği, kimseden fidye kabul edilmeyeceği, şefaatin hiç kimseye yarar sağlamayacağı ve onların hiç bir yardım göremeyecekleri o günden korkun.' (2/Bakara/123)

 'Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir.' (2/Bakara/254)

 'Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati.' (74/Müddesir/48)

 'Bir gündür ki o, bir benlik bir başka benlik için hiçbir şeye güç yetiremez. O gün, buyruk yalnız Allah'ındır!' (82/İnfitar/19)

 Şefaatçilerin Şefaati, Hak / gerçek şefaatçilerin şefaatleri ve Bâtıl / sahte şefaatçilerin şefaatleri olarak ikiye ayrılır

c)  Hak / gerçek şefaatçilerin şefaatleri:


 HAK/GERÇEK ŞEFAATÇİLERİN ŞEFAATLERİ, Allah'ın izninden sonra ve Din/Hesap günü hariç olmak üzere, sadece inananlara/Allah'ın razı olacağı, affedeceği/bağışlayacağı kimselere (o kişilerin yaşarken hallerini düzetmelerine ve bu sebeple Allah'ın bağışlamasına / affına vesile olarak) yarar sağlar, şunlara şefaat edilir: 


(1) 
Allah'ın hoşnutluk verdiğine şefaat edilir:


 'O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun hoşnutluk verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O'nun korkusundan titrerler.' (21/Enbiya/28)


(2) 
Allah'ın rahmet ettiğine şefaat edilir:


 'Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez.
Allah'ın rahmet ettiği kimse müstesna. Allah Azîz'dir, Rahîm'dir.' (44/Duhan/41-42)



(3) 
Allah'ın dilediği ve hoşnut olduğu kimseye şefaat edilir:


 'Göklerde nice melekler var ki, şefaatler hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.' (53/Necm/26)

 Hak / gerçek şefaatçilerin şefaatleri, hiçbir zaman inanmayanlara / kâfirlere (bu kişiler yaşarken tövbe edip hallerini düzeltmedikleri sürece ve bu hal üzere öldükleri takdirde) yarar sağlamaz, şunlara şefaat yoktur:


(4) 
Allah'a ortak koşanlara şefaat yoktur:


 'Onun yalnız tevilini gözetirler. Onun tevili geldiği gün, daha önce onu unutanlar şöyle derler: 'İnan olsun, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bizim için şefaatçiler var mı ki, bize şefaat etsinler yahut daha önce yaptıklarımızdan başkasını yapalım diye geri gönderilebilir miyiz?' Öz benliklerini hüsrana ittiler. İftiralarına alet ettikleri, onlardan uzaklaşıp kayboldu.' (7/Araf/53)

 'Akraba bile olsalar, cehennem halkı oldukları açıkça belli olduktan sonra müşrikler için af dilemek ne peygambere yakışır ne de iman edenlere.' (9/Tevbe/113)

 'Allah'a ortak tuttukları arasından, kendileri için şefaatçiler çıkmayacaktır. Kendi yandaşlarına nankörlük etmektedir onlar.' (30/Rum/13) 


(5) 
Allah'ı ve resulü inkâr edenlere şefaat yoktur:


 'İster af dile onlar için, ister dileme. Yetmiş kez af dilesen de onlar için, Allah onları affetmeyecektir. Çünkü onlar Allah'ı da resulünü de inkâr ettiler. Allah, yoldan çıkmış böyle bir topluluğa kılavuzluk etmez.' (9/Tevbe/80)


(6) 
Zalimlere şefaat yoktur:


 'Onları, yaklaşan felaket günü hakkında uyar! Yürekler gırtlaklara dayanmıştır; habire yutkunurlar. Zalimlerin ne bir dostu vardır ne de sözü dinlenir bir şefaatçıları.' (40/Mümin/18)


(7) 
Kâfirlere şefaat yoktur:


 'Onlar, Allah'ın yolundan geri çevirip yolun eğri büğrüsünü isterler. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir.' (7/Araf/45)


(8) 
Münafık (riyakâr / ikiyüzlü) olanlara, fasıklara şefaat yoktur:


 'Onlara, 'Hadi gelin, Allah resulü sizin için af dilesin!' dendiğinde kafalarını öteye çevirirler. Ve sen onların böbürlenmiş bir halde dönüp gittiklerini görürsün.
Sen onlar için ha af dilemişsin ha dilememişsin. Aleyhlerindeki sonuç aynı kalacaktır. Allah onları asla affetmeyecektir. Çünkü Allah, sapıklar topluluğunu doğruya ve güzele iletmez.' (63/Münafikun/5-6)



(9) 
Sürekli hainlik eden günahkârlara şefaat yoktur:


 'Öz benliklerine hainlik edenler için didinip durma. Çünkü Allah, sürekli hainlik eden günahkârı sevmez.' (4/Nisa/107) 

d)   Bâtıl / sahte şefaatçilerin şefaatleri:


 BÂTIL / SAHTE ŞEFAATÇİLERİN ŞEFAATLERİ, hiçbir zaman ve hiçbir kimse için kabul edilmez. Bunların ne başkalarına ne de kendilerine yardımı olmaz. 


 Putların  (Allah’a ortak koşulanların) şefaati yoktur / Putlar şefaat edemezler.


 'Allah'tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O'nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçi. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?' (32/secde/4)

 'O'nun berisinden yakardıkları, şefaate sahip olamaz!' (43/Zuhruf/86)


E.  ŞEFAATİN ASLI, HAKİKATİ:


 Şefaat odur ki: Hak / Gerçek Şefaatçilerin Şefaatlerini Kabul Etmekle Allah, Yüzünü Kendisine Çeviren İnanan Kullarını Bu Dünyada Yaşarlarken İyi İşler / Salih Ameller Yapmaya, Tövbeye, Duaya Kılavuzlar ve Affına Hazırlar. 

1. ŞEFAAT, ALLAH'IN BAĞIŞLAMASI (AF) SEBEPLERİNDEN / VESİLELERİNDEN BİRİDİR.


 Şefaatin aslı, hakikati odur ki: Hak / Gerçek Şefaatçilerin dilek ve duasını işiten ve her şeyi bilen, Hakîm Allah'tan başka ne bir yardım eden ne de yardım; ne şefaat ne de şefaatçiler vardır.

2. ŞEFAAT DOĞRUDAN ŞEFAATÇİDEN İSTENMEZ, HAK ŞEFAATÇİLERİN ŞEFAATLERİ DE ALLAH'TAN DİLENİR. ŞEFAAT TÜMDEN VE SADECE ALLAH'INDIR:


 'De ki: 'Şefaat, tümden ve sadece Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü / yönetimi O'nundur. Sonunda O'na döndürüleceksiniz.' (39/Zümer/44)

3. ALLAH'TAN BAŞKASINDAN ŞEFAAT DİLEYENLERE ALLAH'TAN BAŞKA DOST VE ŞEFAATÇİ YOKTUR:


 'Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçisi.' (6/ Enam/51)

 ‘Dinlerini oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur'an ile şunu hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçisi’ (6/ Enam/70)

 'Allah'tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O'nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçi. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?' (32/Secde/4)

 'Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: 'Onlar hiçbir şeye sahip olmayan/hiçbir şeye gücü yetmeyen, aklını da işletmeyen varlıklar olsalar da mı?' (39/Zümer/43)

4. YALNIZ VE ANCAK ALLAH'A KULLUK EDİLİR VE YALNIZ ONDAN İSTENİR:


 'Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.' (1/Fatiha/5)

 'Yardım, Azîz ve Hakîm olan Allah katından başka hiçbir yerden gelmez' (3/Ali İmran/126)

 'Şunu da söyle: 'Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz.' (7/Araf/29)

 'Yardım yalnız ve yalnız Allah katındandır. Hiç şüphesiz Allah Azîz'dir, Hakîm'dir' (8/Enfal/10)

 'Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk/ibadet et!' (39/Zümer/2)

 'De ki: 'Bana, dini yalnız Allah'a özgüleyerek, O'na ibadet/kulluk etmem emredildi.' (39/Zümer/11)

 'De ki: 'Ben, dinimi yalnız kendisine özgüleyerek, Allah'a ibadet ediyorum.' (39/Zümer/14)

 'Kâfirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız O'na özgüleyerek, Allah'a dua edin!' (40/Mümin/14)

 'Hiç kuşkusuz, mescitler/secdeler Allah içindir. O halde, Allah ile birlikte bir başkasına yakarmayın/Allah'ın yanında bir başkası için çağrıda bulunmayın.' (72/Cin/18) 

 'Oysaki onlara, dini yalnız O'na özgüleyerek, dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece Allah'a ibadet etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte budur doğru, eskimez ve aşınmaz din.' (98/Beyyine/5)

F.  SONUÇ:

1. DİN YALNIZ ALLAH'A ÖZGÜLENİR.


 Din yalnız Allah'a özgülenir. Yalnız ve ancak Allah'a ibadet / kulluk edilir. Yalnız ve ancak Allah'a yakarılır / dua edilir. Tövbe, bağışlanma / af, yardım sadece O'ndan istenir. Şefaat için de bu böyledir.


 'Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçisi.' (6/Enam/51)

2. HAK / GERÇEK ŞEFAATÇILARDAN ŞEFAATLERİ VE YARDIM TALEBİ DE ALLAH'TAN YAPILIR.


 Bu sebeple; Hak / gerçek şefaatçilerden şefaatleri ve yardım talebi de. 'Yardım,  Azîz ve Hakîm olan Allah katından başka hiçbir yerden gelmez' (3/Ali İmran/126) ayeti ışığında, bizzat onların 'zat'larından istemekle değil, onların da uyduğu Allah kelamına (Kuran'a ve Sünnetullah'a) uymak suretiyle yapılmalıdır.


 Ancak bu yol ve yöntemle, Hak / gerçek şefaatçilerin hayy / diri iken, inananlar için yaptığı duaların / şefaatin hissedarı olunabilinir.

 Bir melek veya peygamber bile olsa, Allah'ın dilemesini dışında bir yardım ve şefaat ummak, doğrudan medeti (kurtuluşu) onların zatlarından umarak istemek şirktirŞirk (Allah'a eş / ortak) koşana şefaat yoktur. Tövbe etmedikçe Allah'ın bağışlaması / af da yoktur.

 'Şefaat ya resulullah' demek yerine, 'Allah'ım bana da Hz. Muhammed'in şefaatini / dualarından hissedar olabilmeyi nasip et' diyerek, Kuran'a uyan ve Kuran' ayetlerini doğru anlamamıza ışık tutan / örnek olan peygamberin yoluna uymak ve bize şah damarımızdan daha yakın olan Allah'ın bağışlamasını /affını kazanmak için de aracısız olarak tövbe ve duaya sarılmak, takvaya (Allah'tan sakınıp, korunmaya) daha uygundur.


 'Günahlar işlendikten sonra tövbe ile iman edenlere gelince, o tövbe imandan sonra Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır.'(7/Araf/153)


Gerçeği Allah Bilir.


Dünyadaki seçim ve tercihlerimiz ile tutum ve davranışlarımızla, Allah'ın hak şefaatçilerinin şefaatlerinden yararlandırdığı kullarından oluruz İnşallah.


M. Kemal Adal
adalkemal1@gmail.com





RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...


​ T.C. / M. Kemal Adal 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder