İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

22 Haziran 2016 Çarşamba

HZ. MUHAMMED'İN AYRICALIKLI YÖNÜ ve HZ. PEYGAMBERE YÖNELİK TESELLİLER


I.                  HZ. MUHAMMED'İN AYRICALIKLI YÖNÜ:


 Her peygamberin biri kulluk, diğeri de peygamberlik olmak üzere iki vasfı vardırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Hz. Muhammed de bir beşer (insan) peygamber olarak, kulluk vasfındaki hatalarına (zelle) rağmen, Peygamberlik vasfında hatasızdır. Çünkü vahyin kontrolündedir. Bu vasfıyla “İsmet” sıfatına sahip olan Hz Muhammed, “nübüvvet” ve “tebliğ” de kesinlikle masum ve günahsız olup, diğer insanlardan ayrıcalıklıdır.


 Allah ve resulü bir işte hüküm verdiklerinde, inanmış bir erkekle inanmış bir kadının, işlerini kendi isteklerine göre belirleme hakları yoktur. Allah'a ve resulüne isyan eden, açık bir sapıklığa batıp gitmiş demektir.” (33. sure (AHZÂB) 36. ayet)

 “Nûn! Yemin olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına Ki sen, cin tasallutuna uğramış değilsin; Rabbinin nimeti sayesinde, Senin için kesintisiz bir ödül var. Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.” (68. sure (KALEM) 1-4. ayet)

 ıp genişletmedik mi senin göğsünü! İndirmedik mi üzerinden ağır yükünü! Ki o, belini çatırdatmıştı senin. Ve yüceltmedik mi senin şanını!” (94. sure (İNŞİRAH) 1-4. ayet)

 “Sana özgü bir davranış olarak, gecenin bir kısmında, o Kur'an'la meşgul olmak üzere uyanık ol / uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma ulaştırması umulur.” (17. sure (İSRÂ) 79. ayet)

 “Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et!” (52. sure (TÛR) 48. ayet)

 O peygamber, müminlere öz benliklerinden daha dost, daha yakındır. Onun eşleri de o müminlerin anneleridir. Anne tarafından akraba olanlar da Allah'ın Kitabı'nda, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak yakın dostlarınız için örfe uygun bir vasiyette bulunmanız müstesnadır. Bu, Kitap'ta satırlara geçirilmiştir. (33. sure (AHZÂB) 6. ayet)

 Ey Peygamber! Biz sana şu hanımları helal kıldık: Mehirlerini verdiğin eşlerin, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunanlar, amcalarının, halalarının, dayılarının, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini Peygamber'e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere değil, yalnız sana özgü olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve elleri altındakiler hakkında neler farz kıldığımızı biz biliriz. Sana bir zorluk olmasın diyedir bu... Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Onlardan dilediğini geriye bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Bir süre için uzaklaştığın hanımlarından dilediğini yanına almanda bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanmasında, tasalanmalarında ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmasında bu daha uygun bir yoldur. Allah sizin kalplerinizde olanı bilir. Allah Alîm'dir, Halîm'dir. Bundan sonra sana artık başka kadınlar helal olmaz. Bunları, başka eşlerle değiştirmek de -onların güzellikleri hoşuna gitse bile- helal olmaz. Elinin sahip olabilecekleri müstesna. Allah her şey üzerinde bir Rakîb'dir, her şeyi gözetlemektedir. Ey iman edenler! Size bir yemek için izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın. Söze dalıp lafı koyulaştırmayın. Çünkü böyle davranmanız Peygamber'i rahatsız eder. Fakat o size bir şey söylemekten utanır. Allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. Allah'ın resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal kılınmamıştır. Böyle bir şey Allah katında büyük bir vebaldir.” (33. sure (AHZÂB) 50-53. ayet)

 Şu bir gerçek ki, biz sana apaçık bir fetih nasip ettik. Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.” (48. sure (FETİH) 1-2. ayet)

II.               HZ. PEYGAMBERE YÖNELİK TESELLİLER:


 Hz Muhammed, “nübüvvet” ve “tebliğ” de, “Sünnetullah” işleyişinin tabii bir sonucu olarak, inanmayanların red, küfür, nankörlük, riya, hakaret, eziyet vs. davranışları karşısında duyduğu üzüntülerden dolayı, Allah tarafından peygamber ayrıcalığı olarak vahiyle, hem teselli edilmiş ve hem de doğru hareket tarzına yönlendirilerek desteklenmiştir.


 Onların söylediklerine sabret! Ve güzelce ayrıl onlardan. Benimle, o nimete boğulmuş yalanlayıcıları baş başa bırak! Birazcık süre tanı onlara.” (73. sure (MÜZZEMMİL) 10-11. ayet)

 “Yemin olsun kuşluk vaktine, Gelip oturduğu vakit geceye ki, Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. Sonrası, senin için öncesinden elbette ki daha mutlu ve kutlu olacaktır. Rabbin sana verecek de sen hoşnut olacaksın! O seni bir yetim olarak bulup da barınağa kavuşturmadı mı? Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi? Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi? O halde, yetimi örseleme, Yoksulu/dilenciyi azarlama! Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle dile getir!” (93. sure (DUHÂ) 1-11. ayet)

 ıp genişletmedik mi senin göğsünü! İndirmedik mi üzerinden ağır yükünü! Ki o, belini çatırdatmıştı senin. Ve yüceltmedik mi senin şanını!” (94. sure (İNŞİRAH) 1-4. ayet)

 Hiç kuşkusuz, biz verdik sana Kevser'i / iyilik, bereket, mutluluk, güzellik, soy ve aydınlığın tükenmezini. O halde, sen de Rabbin için namaz kıl ve göğsünü gererek dimdik dur / sağ elini sol elinin üzerine koyup kıyam et / namazı vakti girer girmez kıl / kavrayışını bilgi ile derinleştir / eti yenecek hayvan kes! Kuşkun olmasın ki ebter / soyu kesik, seni kötüleyenin ta kendisidir!” (108. sure (KEVSER) 1-3. ayet)

 Onların dediklerine sabret! O kuvvet sahibi kulumuz Davûd'u an! O, tespih nağmeleri döktüren bir kul idi.” (38. sure (SÂD) 17. ayet)

 Artık onların sözü seni üzmesin! Biz onların sır olarak tuttuklarını da açıkladıklarını da biliyoruz.” (36. sure (YÂSÎN) 76. ayet)

  Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden önceki resuller de yalanlanmıştır. Bütün işler ve oluşlar Allah'a döndürülür.” (35. sure (FATIR) 4. ayet)

 Seni yalanlıyorlarsa, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Resulleri onlara açık seçik mesajlar, sayfalar ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi. Sonra ben, inkâr edenleri yakaladım. Ama nasıl oldu benim azabım?!” (35. sure (FATIR) 25-26. ayet)

 Onlardan bazı çiftlere, kendilerini imtihan etmek için iğreti hayatın süsü olarak verdiğimiz nimetlere gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı hem daha süreklidir. Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et! Biz senden rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırıyoruz. Sonuç takvanındır!” (20. sure (TÂHÂ) 131-132. ayet)

 Onlar yüzünden tasalanma. Kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.” (27. sure (NEML) 70. ayet)

 “Rabbin, o İsrailoğulları arasında hükmünü verip gereğini yapacaktır. Azîz'dir, Alîm'dir O. Allah'a dayanıp güven, çünkü sen apaçık gerçeğin üzerindesin. Sen, ölülere işittiremezsin. Eğer dönüp giderlerse, sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. Ve sen, düştükleri sapıklıktan körleri de çıkaramazsın. Teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimize inananlardan başkasına sesini duyuramazsın.” (27. sure (NEML) 78-81. ayet)

 Onların sözü seni üzmesin. Tüm onur ve kudret Allah'ındır. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.” (10. sure (YÛNUS) 65. ayet)

 “Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden / ikililerden / iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik. Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen! Ve de ki: "Ben, evet ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!" (15. sure (HİCR) 87-89. ayet)

 Yemin olsun ki, onların söyledikleri yüzünden senin göğsünün daraldığını biliyoruz. Şimdi sen, Rabbine hamd ile tespih et ve secde edenlerden ol! Sana şaşmaz ve kesin bilgi gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (15. sure (HİCR) 97-99. ayet) 

 Söylediklerinin seni kederlendirdiğini çok iyi biliyoruz. Gerçek şu ki, onlar seni yalanlamıyorlar; o zalimler Allah'ın ayetlerine karşı direnmekteler. Yemin olsun ki, senden önce de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. Yemin olsun, elçi olarak gönderilenlerin haberinden bir kısmı sana da gelmiştir. Eğer yüz çevirip gitmeleri sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa, yerin içinde bir delik yahut gökte bir merdiven ara da onlara bir mucize getir. Allah dileseydi onları doğru ve güzelde birleştirirdi. Artık cahillerden olma.” (6. sure (EN'ÂM) 33-35. ayet)

 İnkâr edenin küfrü seni tasalandırmasın! Onların dönüşü bizedir; yapıp ettiklerini onlara haber vereceğiz. Kuşkusuz, Allah, göğüslerin içindekini bilmektedir. Onları birazcık nimetlendiriyoruz. Sonunda hepsini şiddetli bir azaba süreceğiz.” (31. sure (LOKMAN) 23-24. ayet)

 Allah'ın ayetleri hakkında, küfre sapmış olanlardan başkası çekişip didişmez. Onların beldelerde dolaşıp durmaları seni aldatmasın. Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Onlardan sonra gelen oymaklar da. Her ümmet kendilerine gelen elçiyi yakalasınlar diye uğraştı. Ve hakkı işlemez kılmak için yanlışı / tutarsızlığı esas alarak mücadele ettiler; nihayet onları yakaladım. Nasıl olmuştu azabım?!” (40. sure (MÜ'MİN) 4-5. ayet)

 Öyleyse sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. Günahın için af dile. Akşam ve sabah, Rabbini överek tespih et!” (40. sure (MÜ'MİN) 55. ayet)

 Sen sabret! Çünkü Allah'ın vaadi haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını belki sana gösteririz, belki de seni vefat ettiririz. Sonunda onlar bize döndürülecekler.“ (40. sure (MÜ'MİN) 77. ayet)

 Biz o Kur'an'ı senin dilinle / senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler. Artık, beklemeye geç! Çünkü onlar da beklemekteler.” (44. sure (DUHÂN) 58-59. ayet)

 Artık, resullerin azim sahibi olanlarının sabrettiği gibi sabret! O inkârcılar için acele etme! Tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, gündüzün sadece bir saati kadar yaşamış gibi olurlar. Bir duyurudur bu. Sapmışlar topluluğundan başka kim helâk edilir!” (46. sure (AHKAF) 35. ayet)

 “İşte böyle! Onlardan önce herhangi bir resul geldiğinde, mutlaka şöyle dediler: "Ya büyücüdür ya deli." Bunu aralarında vasiyetleştiler mi? Hayır, azıp sapmış bir topluluk bunlar. Artık onlardan yüz çevir. Sen bu yüzden kınanmayacaksın.” (51. sure (ZÂRİYÂT) 52-54. ayet)

 Sabret! Senin sabrın da Allah'ın yardımıyladır. Onlar için tasalanma! Kurmakta oldukları tuzaklar yüzünden de telaşlanma! Hiç kuşkusuz, Allah, sakınanlar ve güzel düşünüp güzel iş yapanlarla beraberdir.” (16. sure (NAHL) 127-128. ayet)

 Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et! Gecenin bir bölümünde ve yıldızların ardından da O'nu tespih et!” (52. sure (TÛR) 48-49. ayet)

 O halde, sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler / seni küçümseyemeyeceklerdir.” (30. sure (RÛM) 60. ayet)

 Seni yerinden çıkaran o kentinden çok daha kuvvetlice nice kentler vardı ki, biz hepsini helâk ettik; hiçbir yardımcıları olmadı.” (47. sure (MUHAMMED) 13. ayet)

 Sonunda şunu söylemekten başka bahaneleri kalmaz: "Rabbimiz Allah'a yemin olsun ki, biz, ortak koşanlar değildik." (6. sure (EN'ÂM) 23. ayet)


RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal

Selam...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder