İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

13 Mayıs 2016 Cuma

TANRIM! DİNİNİ YALANLAMAYA ÇALIŞAN ŞU KULLARINA BAK


 
Dr. Mahmut RİŞVANOĞLU



TANRIM

              Tanrım; bak senin dinini yalanlıyor kulların! Sen görüp bilmektesin; ya eymaz kullarını?

              “Kutsal bir görev arzusuyla milyonlarca insan evlerini, obalarını terk ederek Kâbe’nin çevresine, yığılmıştır. Manevi bir hava hâkimdir bedenlerde ve mabette… Bu maneviyat içinde bir ses yükselir; Kâbe duvarlarından kulaklara;
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?’


               Herkes şaşkın, ‘bu ses kimden?’ diye…


               Bir ses gelir; üzerinde 120 kg altın simlerle nakışlanmış 8 milyonluk örtüden:
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?’


              Herkes tedirgin, herkes şaşkın ve kendinden emin (!)
              ‘Ne işi var ki burada dini yalanlayanın…!?’


             Bir ses gelir; üç adım öteden beş yıldızlı 585 m yükseklikten, çağdaş (!) Müslümanın Babil Kuleleri’ndeki lüks otel odalarından, altın kaplamalı musluklarından ve zengin sofralarından:
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?’


              Herkes gergin, ‘kimdir o yalanlayan, hani nerede..!?’


              Bir ses gelir; açlık kokan, sefalet kokan kıtalardan gariban, yoksulluk ve parasızlıktan dolayı ölen gariban Müslüman çocuklardan, kadınlardan, ihtiyarlardan, çaresizlerden:
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?’


              Herkes birbirine bakar; nur yüzlü ihramlı kadınlar ve sakallı erkekler, gençler ve yaşlılar. Herkes Müslüman (!) Herkes Hacı (!)..


              Bir ses gelir; sınıfsızlığın, eşitliğin, temiz imanın sembolü ihramdan:
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?’

              Neden bu ses durmuyor, halka halka tekrarlanarak, girdap gibi yükseliyor semaya!? Bir ses gelir; Mina Dağı’ndan ve taşlanan kör şeytandan.
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?

              Bir ses gelir; semadan ve arzdan;
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?

              Herkes de bir korku hali, ‘kimdir o yalanlayan, hani nerede..!?

              Bir ses gelir; hasret dolu sıladan, garipten-gurabadan, yetimden, muhtaçlardan:
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?’


              Herkes endişeli, ‘yeter artık, kimdir o yalanlayan, hani nerede..!?

              Herkes kendinden emin (!) yakınındakilere uzaktakilere bakmakta ve bir anlam verememektedir!

              Bir ses gelir; yakılan, yıkılan, ormanlardan, kirletilen, yok edilen sulardan, talan edilen, çöle dönen ovalardan;
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?’

              Bir ses gelir; üç şerefeli, dev kubbeli içi saraya gibi süslü camilerden, saraylardan, villalardan, yığılan istif edilen maldan, mülkten, servetten:
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?

              Bir ses gelir; köhnemiş madenden, gazdan sudan pisipisine boğulan emekten, bebelerinden, analarından, hanımlarından.
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?’

              Bir ses gelir; bombaların düştüğü mermilerin yağdığı enkaz şehirlerden kolu bacağı kopan çocuklardan, evi başına yıkılan bacılardan, vatan için can veren unutulan şehitlerden, gazilerden, analarından babalarından.
              - ‘Dini yalanlayanı gördün mü?’

              ‘Kimdir dini yalanlayanı, hani nerede!?’
              Soru için için kemirir akılları ve gönülleri…

              Sorular oluk oluk akmaktadır, aklın sulamadığı, bilginin filizlenmediği, bütün zulmetin, geri kalmışlığın, cehaletin mayalandığı bataklardan…

              Cevap gecikmez hemen gelir; ‘çok yakın’ ama ‘çok uzaklar’ dan…
              ‘Kur’an’ın akla hitap eden ayetlerinden, ‘Maun’ süresinden;
              Apaçık, Tap taze, net bir şekilde, çarparak, gaflet içindeki kalplere ve suratlara ‘onlar fakiri doyurmazlar, yetimi kollamazlar, muhtaçlara bakmazlar: onlar namaz da eda ederler de kendilerini hidayete sanırlar!’


              Kişi başına ortalama gelirin 2631 dolar odluğu Müslüman dünyasında (!) en zengin Müslüman ülke ile en fakir arasındaki gelir farkı tam 300 katı!

              Kişi başına 53000 dolar gelirin düştüğü katar en zengin İslam ülkesi (!) iken 177 dolar düşen Etiyopya en fakir Müslüman ülke!

              Dünya Bankası’nın son hesaplamalarına göre İslam coğrafyasında (!) yaşayan 351 milyon insan, yani İslam ülkelerinin toplam nüfusunun % 22’si, aşırı yoksulluk sınırının altında bulunmaktadır. 640 milyon insan İslam ülkeleri (!) toplam nüfusunun % 45’i ise günlük 2 dolar olan yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır:

              İslam ülkelerinin üniversiteleri; en iyi 100, 200, 500, 1000 arasına çok azı girebilmektedir.

              Elektronik, bilgisayar, otomatif, ilaç, ileri tarım teknolojileri gibi alanlarda Yahudi-Hristiyan dünyası karşısında hiçbir varlıkları olmayan İslam ülkelerinin felsefe, sosyoloji, tarih, dil gibi alanlarda da önemli bir çalışmaları yoktur.

              İslam dini; ilmi, bilimi, okumayı, üretmeyi, çalışmayı, eğitimi, yardımlaşmayı emrettiği halde, son 1000 yıldır Müslümanlarda duraklama, gerileme, uyuşma, ilim zihniyetinde gerileme, düşünme tembelliği, habire tüketme ve haliyle tükenme sorunları baş göstermektedir.

              Son 60 yılda 11 milyon Müslüman öldürülmüş: Bunların 40 bin kadarı İsrail, geri kalan 10.960.000’ini diğer Müslüman birbirlerini ‘Allahü Ekber!” diyerek öldürmüşler!

              Ey bütün bu uyarılara rağmen Allah’ın verdiği o muazzam cevher olan ‘aklı’ kullanmayanlar, Allah’ın davet ettiği ‘Kur’an yolu’ varken ondan sapıp; Hrıstiyan ve İsrail hurafelerine bel bağlayanlar, ‘Allah’ın yalnız sana kulluk eder yalnız senden dileriz: demek varken fani kişileri Allah’a şirk koşacak şekilde dost edilerek onlara kulluk edenler: ‘Allah’ın suratınıza atacağı çamuru yemeden kurtulacağınızı mı zannetmektesiniz!?

              Aklınızı/Kur’an’ı kullanmak için daha ne kadar bekleyeceksiniz:?
              “Akletmez misiniz, düşünmez misiniz, öğüt almaz mısınız?...

(Zeki Coşkunsu, Tanrım konuşmalıyız?..)

Dr. Mahmut RİŞVANOĞLU
9 Mayıs 2016

Sayın yazara ve yazıyı paylaşan Sayın Orhan Koyuncu'ya teşekkürlerimle...

M. Kemal Adal
13 Mayıs 2016 / İZMİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder