İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

21 Mayıs 2016 Cumartesi

ALLAH'IN İSİMLERİ



a) Kavram Olarak, İtikat, Allah, Allah'ın İsimleri

 Rabbinin o yüce adını tespih et!” (87. sure (A'LÂ) 1. ayet)

  En güzel isimler Allah'ındır; O'na onlarla dua edin. O'nun isimlerinde ters bir tutum izleyenleri bırakın. Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir.” (7. sure (A'RAF) 180. ayet)

 “Allah'tır O. İlah yok O'ndan başka. Esmaül Hüsna, en güzel isimler O'nundur.(20. sure (TÂHÂ) 8. ayet)

  Artık, o yüce Rabbinin adını tespih et!(56. sure (VÂKIA) 96. ayet)

 “De ki: "İster Allah diye yakarın, ister Rahman diye yakarın. Hangisiyle yakarırsanız yakarın, en güzel isimler / Esmâül Hüsna O'nundur. Namazında sesini yükseltme, kısma da. İkisi ortası bir yol tut." (17. sure (İSRÂ) 110. ayet)

 İkram ve kudret sahibi Rabbinin ismi öyle yüce ki...(55. sure (RAHMÂN) 78. ayet)

 “Öyle Allah ki O, tanrı yok O'ndan başka. Gaybı da görünen âlemi de bilen O! Rahman O, Rahîm O. Öyle Allah ki O, ilah yok O'ndan gayrı! Melik, Kuddûs, Selâm, Mümin, Müheymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır. Allah'tır O! Haalik, Bâri', Musavvir'dir O! En güzel isimler / Esmâül Hüsna O'nundur. Göklerde ne var, yerde ne varsa O'nu tespih eder. Azîz'dir O, Hakîm'dir.” (59. sure (HAŞR) 22-24. ayet)


https://www.youtube.com/watch?v=BR7jioA8_1M


b) Bakınız: Ek-1 Esmaül Hüsna(Yalnız Tek Kelimelik İsim Sıfatlar) Listesi

 EK-1: ESMAÜL HÜSNA LİSTESİ (Yalnız tek kelimelik İsim-Sıfatlar)

ALLAH: Yaratan, yapıp-eden, ezelî, ebedî olan, varlığın­da başkasına muhtaç ol­mayan, eşsiz, ortaksız kudret

(HUVE: O=Allah anlamında)

ADL: Adil olan, Adalet sahibi.

AFÜVV: Affeden, hataları, günahları bağışlayan.

AHAD: Zatında, varlığında tek olan.

AHİR:  Sonu olmayan.

AHKAM-ÜL HAKİMİN:Hüküm verenlerin hakimi

ÂLİM: Tüm bilgilerin kaynağı olan, her şeyi gereğince bilen.

ALÎM:  Her şeyi bilen, bilgi bakımından eşi ve benzeri olmayan.

ALİYY: Yüceliğin kaynağı ve sahibi. Ulu.

ASIM: Koruyan

AZÎM: Ululuğun kaynağı ve sahibi, çok yüce.

AZÎZ: Kudret ve onurun kaynağı ve sahibi.   Çok güçlü, çok onurlu

BAİS: Peygamberler gönderen, öldükten sonra her şeyi hesap vermek üzere tekrar dirilten, kabirlerinden çıkaran.

BAKİ: Ebedi ve sonu olmayan.

BARİ': Var eden, var oluşu kotarıp yöneten.

BASÎR: Görme gücünün kaynağı, en iyi şekilde gören. Her şeyi gören.

BASİT: Açan genişleten, en zor şeyleri basitçe çözüveren.

BÂTIN: Gözle görülemeyen, her şeyde kendinden bir güç bulunan.

BEDÎ': Var eden, yarattıkla­rını ahenk ve güzellikle donatan.

BERR: iyilik ve lütfu son­suz olan. Eşsiz cömert.

CÂMÎ: Toplayan, bir araya getiren. Mahşer günü tüm insanları, hesap vermek üzere huzuruna toplayan.

CEBBAR: Yapılmasına karar verdiği şeyi, dilediğinde zorla yaptıran.

CELİL: Değerli.

CEMİL: Güzel.

DA'I: Çağıran

DAFIĞ: Belaları def eden, çevirici

DARR: Elem ve mazarrat verici şeyleri(de) yaratan.

ERHAMURRAHİMİN: Merhamet edenlerin en merhametlisi

EVVEL: İlk, Başlangıcına zaman belirlemek söz konu­su olmayan.

FALIK:Yaran, yarıcı (karanlığı yarıp sabahı çıkaran, tohumu yaran)

FASIL: Gerçek olanla olmayan her şeyi ayıran.

FÂTIR (FÂLIK): Yaratan. Bir takım varlıkları yarıp par­çalayarak yeni varlıklara ve oluşlara vücut veren. 

FETTÂH: Açan. Fetih ve za­fer lütfeden. Kolaylık sağ­layan.

GAFFAR: Dilediğinden, gü­nahları beklenmedik şe­kilde affeden.

GAFUR:  Sürekli bir biçimde günahları affeden.

GÂLİB: Her hal ve şartta galip gelen

GANÎ: Zengin. Zenginliği sınırsız olan. Yanında her­kesin yoksul kaldığı kud­ret.

HALİK: Yaratan, var eden.

HABÎR: Her şeyden en iyi biçimde haberdar olan.

HÂDÎ: Hidayet veren. Doğ­ruya, iyiye ve güzele kılavuzlamada en yüce kud­ret.

HAFİD: Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan. Şan ve Şeref sahibi iken rezil ve rüsva 
eden. Zengin iken yokluğa indiren, sağlıklı iken hastalığa düşüren.

HAFÎZ: Koruyup gözeten. Her şeyi kontrol ve gözeti­mi altında tutan.

HAKEM: Hükmeden, hakkı yerine getiren, hükmünü icra eden.

HAKÎM: Tüm hikmetlerin kaynağı. Her yaptığında mutlaka bir hikmet bulu­nan.

HAKK: Gerçeğin kaynağı ve belirleyicisi. Her yaptığı ve emri gerçeğe en uygun olan. Hakkın ve hukukun kaynağı ve belirleyicisi.

HALİK: Yaratan, var eden.

HALÎM: Davranışlarında yu­muşak ve şefkatli. Sertlik ve katılıktan uzak olan.

HALLÂK: Yaratışı sürekli olan. Yarattıklarında sü­rekli yeni boyutlar ve tür­ler oluşturan. Yaratışındaki yoğunluk ve çeşitlili­ği izlemek mümkün olma­yan.

HAMÎD: Her türlü övgünün sahibi ve muhatabı olan. Dilediğini, dilediği şekilde öven.

HASÎB: En iyi ve en hassas biçimde hesap soran. Tüm yarattıklarını ince bir he­saba uygun olarak var eden.

HAYY: Sürekli diri. Hayatın kaynağı. Kendisi için ölüm söz konusu edileme­yen.

İRADE: Her şeyi kullarının hayrına dileyen.

İLAH: Tapılmaya layık tek kudret. Yüce, eşsiz.

KAADİR: Kudretin kayna­ğı ve sahibi.

KAAHİR: Yarattıkları üze­rinde hüküm ve egemen­lik Kur’an. Dilediğinde ka­hır ve baskıyla sindiren.

KABİD: Sıkan daraltan. Bütün varlık âlemini kudreti içine alan. Her şeyi isterse bir çırpıda bir araya getirip, onların hakkından gelen.

KABİL: Kabul eden, icabet eden, bağışlayan

KADİ: Hükmünü yerine getiren, işini bitiren

KADİM: Önceden yapan, önceden bildiren

KADÎR: Gücü her şeye ula­şan, her şeyde hissedilen.

KÂFÎ: Hem kendisine hem de yarattıklarına yeten. Kullarının her türlü istek ve ihtiyaçlarına, araya başkası girmeksizin cevap veren.

KAHİR: Galip gelen

KAHHÂR: Gerçeği örtüp, buyruklarına karşı çıkan inkarcıları kahrı altında ezen.

KAİM: Her şeyi koruyan.

KARÎB: Çok yakında olan. Kullarına şah damarların­dan daha yakın olan. Ya­karış ve çağrıları duyma­da hiçbir aracıya, âlete ge­rek bırakmayan.

KASIM: Kısımlandıran, rızıkları, nimetleri adalet,hikmet ve rahmet içinde taksim edip herkese nasibini veren

KAVÎ: Gücü bizzat kendin­den olan. Gücünü kullan­mada hiçbir buyruğa ve yönlendirmeye muhtaç ol­mayan.

KAYYÛM: Kudretin kaynağı. Kudretiyle her şeyi kı­vamında tutan.

KEBÎR: Tüm büyüklük ölçülerinin kavrayamayacağı şekilde büyük olan.

KERİM: Şefkatli merhametli ve cömert olan.

KIDEM: Ezeli ve başlangıcı olmayan

KUDDÛS: Tüm kutsallıkların kutsadığı, tüm varlığın tespih edip yücelttiği. Tüm noksanlıklardan arınmış, tüm yüceliklerle donanmış olan.

KUDRET: Her şeye gücü yeten.

LATÎF:   Gözle görülmeyen. Lütfu ve bağışı çok olan.

MAKİR: Tuzak Kur’an

MÂLİK: Sahip olan.

MALİK-İ YEVMİD-DİN: Din gününün sahibi

MALİK-ÜL MÜLK: Mülkün ebedi sahibi

MANİ: İstemediği bir şeyin meydana gelmesine müsaade etmeyen.

MECÎD: Cömertlik ve ululuğun kaynağı, cömert ve ulu.

MELCA: Kendisine sığınılan

MELİK: Güç, saltanat ve yönetimin en yüce sahibi.

METÎN: Her hal ve tavır karşısında sebat ve daya­nıklılığını koruyan. Güçlü, zorlu.

MEVLÂ: Koruyup gözeten, destek veren. Sevdikleri­nin her hal ve şartta ya­nında bulunan

MUAHHİR/MUKADDİM: İstediğini geri koyan, arkaya bırakan.

MUAZZİB: Azaplandıran

MUCÎB: En iyi şekilde, en kısa zamanda cevap ve­ren. Kullarının istek ve yakarışlarına aracısız ce­vap veren.

MUĞNİ: İstediğini zengin eden.

MUHÎT: Her şeyi çepeçevre kuşatan.

MUBKİ / MUDHiK: Ağlatan / güldüren

MUVEFFİ: Ahdini yerine getiren, tastamam veren, ödeyen

MUHSİ: Sonsuz zannettiğimiz her şeyin sayısını tek tek bilen.

MUHSİN: İhsanı olan, veren

MUHYÎ: Yaratan, hayat ve­ren. Ölüleri dirilten.

MUİD: Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan.

MUİZZ: İzzet veren ağırlayan. Şeref ve haysiyet kazandıran. İtibarını kaybedenlere bunu iade eden.

MUKADDİM: İstediğini ileri geçiren, öne alan.

MUKALLİB: Çeviren (kalpleri)

MUKÎT: Yarattıklarının gıda sistemlerini, beslenme tarzlarını belirleyen ve Her birinin gıdalanmasını yerli yerince düzenleyen.

MUKMİL: Kemale erdiren

MUKSİT: Bütün işlerini birbirine uygun ve yerli yerinde yapan. Kâinata ölçü koyan. Her şeyi bir ölçüyle yaratan.

MUKTEDİR: Gücünü, kendisi tarafından belirlenen ölçü­ler ve planlar dâhilinde görünür hale getiren. Gü­cünden, yarattıklarına belli oranlarda nasip ve­ren.

MUNTAKİM: İntikam alan, suçluları müstahak oldukları cezaya çarpan.

MUSAVVİR: Şekil, renk ve desen veren. Görünüş ka­zandıran, görünüşü ahenkli kılan.

MUSEVVA: Şekillendiren, düzenleyen

MUTAHHİR:Temizleyen, şirkten, kötülükten, manevi kirlerden temizleyen

MÜBDİ: Varlıkları maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan.

MÜBEŞŞİR: Müjdeleyen

MÜBEYYİN: Açıklayan

MÜDEBBİR: İdare eden, yöneten, bütün yaratılmışları düzenle ve dengeyle idare eden ve birbirine yardımcı eden

MÜHEYMİN: Hükmü altında tutan. Yarattıklarının, kendisi tarafından belirle­nen ölçülere uygunluğunu denetleyen.

MÜMİN:  İnanan, güvenen. İnsana birtakım emanet­ler bırakan. Güven ve iman sunan. Kendisine iman edenlerle yakın iliş­kiler içinde olan.

MÜMİD: Canlı bir varlığın ölümünü yaratan. Öldüren.

MÜNİR: Her şeye ışığını veren.

MÜSTEÂN: Darda ve zorda kalanın başvurduğu, yar­dım dilediği kudret. Ken­disinden yardım ve destek istenen.

MÜTEÂL: Aşkın, yüce. Akıl ve bakış ölçülerinin ulaşa­mayacağı boyutlarda olan.

MÜTEKEBBİR: Ululuk ve yü­celiğin kaynağı olan. Kib­re, böbürlenmeye sapanla­rı hizaya getiren.

MÜNTEKİM: Suçluları adaleti ile hak ettikleri cezaya çarptıran. Mazlum ve mağdurun eninde sonunda intikamını alan.

MÜYESSİR: Hayırda ve şerde kulunun yolunu kolaylaştıran, dinde kolaylık veren, hiç kimseye gücünün üstünde yük yüklemeyen

MÜZEKKİ: Her kusur ve ayıptan, manevi kirlerden kullarını temize çıkaran, temizleyen

MÜZEYYİN: Süsleyen

MÜZİLL: Zillete düşüren, hor ve hakir eden.

NAFİ: Hayır ve menfaat verici şeyler yaratan

NASÎR: Yardım eden. Yar­dım etmede yer, zaman ve sınırı kendisi belirleyen.

NUR: Işık. Işığın, aydınlığın, yol gösterişin, erdirişin kaynağı ve yöneticisi olan.

RAB: Besleyip, terbiye edip eğiten. Yarattıklarını be­lirlediği bir programa uy­gun olarak, birtakım hedeflere götüren.Tekâmülü programlayıp yöneten.

RABBIL ALEMIN: Alemlerin Rabbi

RAHÎM: Rahmet ve merhameti sınırsız olan. Dünya hayatını buyruklarına uy­gun biçimde yaşayanlara, ölüm sonrasında özel rah­metler sunan.

RAHMAN: Rahmeti sonsuz olan. Kendisine inanan-inanmayan herkese rah­met ve merhametinin tüm nimetlerini ayrım yapma­dan sunan.

RAKÎB: Kontrol eden, gözleyip gözetleyen.

RAŞİD: Doğru yolu gösteren.

RAUF: Acıma, şefkat ve esirgemesi sınırsız olan.

REFÎ': Yüceliğin sahibi ve tüm yüceliklerin dağıtıcısı olan. Dilediğini, dilediği makam ve yüceliğe çıka­ran.

REŞİD: Bütün işleri ezeli takdirine göre yürütüp dosdoğru ve bir nizam ve hikmet üzere akıbetine ulaştıran.

REZZÂK: Yarattığı tüm varlıkların rızklarını bol bol veren.

SABUR: Çok sabırlı, intikam için acele etmeyen. Mühlet vererek sabreden.

SADIK: Sözünde doğru olan.

SAİK: Cehenneme süren

SAMED: Tüm ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiği eşsiz kudret.

SANİ: Sanatçı, nihayetsiz güzellikleri sanatının içinde yaratan

SELÂM: Esenlik, barış ve mutluluğun kaynağı. Esenlik, barış ve mutlulu­ğun nasıl sağlanacağını gösteren.

SEMÎ': En iyi şekilde işi­ten, duyan. Her şeyi işitip duyan.

ŞAFİ: Şifa veren

ŞÂKİR: Şükredenleri du­yup ödüllendiren. Kendisi­ne şükredenlere teşekkür eden.

ŞARİH: Açan

ŞEFİ: Şefaatçi

ŞEHÎD: En yüce tanık. Her şeyi görüp gözetleyen. İnsana, görüp gözetleme, tanıklık etme gücünü ve­ren.

ŞEKÛR: Bütün şükürlerin yöneldiği kudret. Şükre­denlere daha fazlasını ve­ren. Şükredenlere teşek­kür eden.

TEVVÂB: Tövbeleri çok ka­bul eden. Tövbe nasip eden. Kendisine yönelenle­rin, bu yönelişlerini karşı­lıksız bırakmayan.

VACİD: Her varlığa vücut veren. İstediğini istediği vakit bulan.

VAHHÂB: Bağışı sınırsız olan. Sürekli ve sınırsız bir biçimde bağışta bulunan.

VÂHİD: Sıfatlarında, özel­liklerinde tek ve biricik olan. Kullarının, ibadet ve yönelişlerinde kendisine herhangi bir varlığı eş ve aracı tutmamalarını isteyen.

VALİ: İnananların dostu olan, onları koruyan.

VÂRİS: Bütün mülk ve sal­tanatların, sonunda kendi­ne teslim edildiği kudret. Dilediğini, dilediğine mi­rasçı kılan. Barışseverleri mülk ve yönetime sahip kılmayı esas alan.

VÂSÎ: Kudret ve belirişi sü­reçle birlikte açılıp saçılan. Varlığı sürekli genişleten. Yaratışı ve yarattıklarını dilediği şekilde artırıp ge­nişleten.

VEDÛD: Sevginin kaynağı olan. Seven. Sevdiren. Sevme-sevilme ilişkisini kotaran. Tüm sevgilerin en son ve en yüce gayesi olan.

VEKÎL: Gücü ve yönetimi kullanan, Kendisine teslim olanlara vekâlet eden, Son söz ve yetkiyi elinde bulun­duran.

VELÎ: Dost, yardımcı, des­tek veren. Kendisine ina­nanların dostluğunu kabul eden. Kendisine inananla­rın en güvenilir dost olarak yalnız kendisini kabuk et­melerini isteyen.

VÜCUD: Varlığı kendinden olan.

ZAHİR: Her şeyde tecelli eden. Tüm yarattıklarında, kendisinden görünebilir izler, işaretler bulunan.

ZÜLCELÂL-İ VE’L İKRAM: Hem büyüklük sahibi hem fazl-ı kerem sahibi.


Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an –ı Kerim Meali (Türkçe Çeviri)  esas alınarak, diğer meallerden de ilavelerle derlenmiştir. M. Kemal Adal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder