İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

9 Nisan 2016 Cumartesi

IV. A. 2. a.) İMAN NEDİR VE NEYEDİR - 2: EMRİNDEN BİR RUH VAHYETTİ

İMAN NEDİR VE NEYEDİR - 2

EMRİNDEN BİR RUH VAHYETTİ

Dipnot: 42/52*: Varlığın Yönetimi (Mülk): Emir Allah'ındır: Emrinden Bir Ruh Vahyetti. Bak: 42/52

*42/52: Tanrının İnsana öz ruhundan üflemesi ve 'Ruh' kelimesinin Kuran'daki anlamı: Bak: 15/29; 32/9; 38/72; ve Bak: 17/85: 39/42; 16/102; (6/122; 8/24); 42/52;

*10/24: Kıyamet gece mi gündüz mü kopacak?


 ** 42/52: Muhammed dâhil hiçbir insan kimseyi hidayete erdiremez, kurtuluşa / doğru yola vardıramaz (28/56; 42/52) ancak, Elbette Muhammed dâhil her mümin, Tanrı tarafındın belirlenen 'doğru yola' kılavuzluk edebilir. Bir başka deyişle, dini ve hidayeti belirleyen Tanrı olup, bize düşen onun tebliğidir. Muhammed peygamberi ayrı bir hidayet kaynağı haline getirmek şirktir. Bak 6/112-114; 39/11.

*39/11-14: Din yalnız Allah'a özgülenerek, O'na ibadet / kulluk edilir. Geleneksel ve zamanımızın müşriklerine uyulmaz. Bak: 2/139; 7/29; 16/52; 39/2, 11- 14; 40/14, 65; 98/5.

***42/52: Peygamberlerini de hidayete erdiren Allah'tır. Bak: 93/7; 42/52; 47/19; 48/2; 40/66.

KURAN ve ÇEVİRİLERİ, 'Rahman tarafından öğretildiği için (55/2), hangi dille konuşursa konuşsun / HANGİ DİLLE OKUNURSA OKUNSUN, TÜM İNSANLIK İÇİN ALLAH'TAN BİR MESAJDIR. KIYAMETE KADAR HER ZAMAN İÇİN VE HER TOPLUMA ÖNGÖRÜLMÜŞ OLAN BİR ELÇİDİR / RESULDÜR - MKA.


İMAN NEDİR VE NEYEDİR - 2


42. sure (ŞÛRÂ) 52. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)



Y.N. Öztürk :
İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.





EMRİNDEN BİR RUH VAHYETTİ:

İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin. 42/52.

MKA.

Tanrı, insan türünü özel bir vahiy (ruhundan üfleyerek -MKA) ile bilinç ve kişilik (Nefs-MKA) sahibi kıldı (15/29; 32/9; 38/72):
15/29: 'Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın.'
32/9: 'Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!
38/72: ''Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!'

 'Ruh' kelimesinin geleneksel anlamı Kuran'daki anlamıyla pek uyuşmaz. Kuran ayetlerini incelediğimizde 'ruh'un vahiy, bilgi ve emir anlamlarına geldiğini görürüz.

İnsan soyunun genetik yapısı, kompüter diliyle örneklersek, Tanrı'nın komutlarını (ruhunu) içeren bir hardware ve sistem programı gibidir.
'Nefis' genetik yapının sistem programı gibi olup bilgi ve eylemlerle gelişebilen software programlarıyla donatılmıştır.

Hardware ve sistem ile çelişen yanlış tercihler ve davranışlar onları virüslerin saldırısı karşısında savunmasız bırakır.

Kötü düşünceler ve tavırlarla, kötü alışkanlıklar ve dostluklarla bozulan nefis (sistem programı) yozlaşarak özelliğini ve işlevini kaybeder.

Güzel düşünceler ve tavırlarla, iyi alışkanlıklar ve dostluklarla beslenen nefis ise orijinal yaratılışı (ruh) doğrultusunda gelişerek ebedi mutluluğu hak eder. Bak 17/85.
17/85: 'Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: 'Ruh, Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir.'

'Ruh' kelimesi Türkçe'de Yunan Felsefesinden aktarılan bir anlamda (can) kullanılır. Kuran terminolojisinde 'Ruh' vahiy ve Tanrısal bilgi demektir.

  Ölüm ve uyku anında vücuttan ayrılan şey ise 'Nefs', yani bilinç ve kişiliktir: 39/42:
39/42: 'Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.'

Vahyi iletmekle görevli olan denetçi Cebrail'in künyesi 'Ruhul Kuds' (Kutsal Vahiy) dir: 16/102:
16/102: 'De ki: 'İman edenleri güçlendirip kökleştirmek için ve Müslümanlara bir müjde ve kılavuz olarak, Ruhulkudüs onu, senin Rabbinden indirdi.'

Şeytani virüsler ve kötü kullanım yoluyla yozlaşan bilinç ve kişiliğimizin programını Ruh adlı programı beynimize yerleştirerek düzeltebiliriz. Vahiy, genetik yapılarındaki orijinal ruhlarını kaybedenleri diriltir (6/122; 8/24).
6/122: ' Bir ölü iken kendisine hayat verdiğimiz, insanlar içinde yürümesi için kendisine bir ışık tuttuğumuz kişinin durumu, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamayan kişininki gibi olur mu? İşte böyle! Küfre sapanlara, yapmakta oldukları süslü-püslü gösterilmiştir.'
8/24: Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat verecek şeye çağırdığında, Allah'a da resule de 'Buyur deyin!' Şunu da bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına sokulur ve bilin ki en son O'nun huzurunda haşredileceksiniz.

Ölümle birlikte Tanrı'nın ana kaydına kopyalanan 'nefis' fincanlarla veya benzeri ilkel metotlarla tekrar dünyaya getirilemez. 'Ruh çağırma' safların inandığı ve şarlatanların istismar ettiği bir eğlenceden ibarettir.
 Herhangi bir insanın beynindeki özgün nöron örgüsü ve hayat boyu hafızada biriktirilen bilgiler, ileri bir teknolojiyle organik olmayan bir materyale, örneğin bir bilgisayara ( giga-giga bitelık bir kompüter diskine) kaydedilebilir mi?
 Bir başka deyişle, kişiliği, beynin organik maddesinden 'bilgi' olarak soyutlayıp nakledebilir miyiz, koruyabilir miyiz, çoğaltabilir miyiz?
 Teknolojinin gelişimine bakılırsa, böyle bir şeyin olması, olmamasından daha olağan gözüküyor.

 'Çürüyen kemikler mi diriltilecekmiş?' diye dirilme olayını inkâr eden ateistler, biyolojik ölüm olayıyla her şeyin kaybolmadığını ve insanın bir 'bilgi' kümesinden oluştuğunu laboratuarlarında gördükten sonra, bu gerçeği binlerce yıldır elçiler yoluyla bildiren Yüce Tanrı karşısında secdeye varacaklarına, kibir ve gururla inkâra devam edeceklerdir büyük olasılıkla

Kuşkusuz, bu gurur Saat ile son bulacaktır Bak: 10/24.
10/24: 'Şu iğreti hayatın durumu gökten indirdiğimiz bir suya benzer: İnsanların ve davarların yedikleri yeryüzü bitkisi onunla karışmıştır. Nihayet toprak, takılarını kuşanmış, süslenmiştir. Toprağın sahipleri onun üzerinde egemen olduklarını sanmaktadırlar. Tam bu sırada emrimiz ona gece veya gündüz ulaşmıştır. Ve onu, sanki dün yerinde yokmuş gibi biçip atmışızdır. Derin derin düşünen bir topluluk için ayetleri böyle ayrıntılı olarak veriyoruz.'


*10/24: 'Tanrı, elbette dünyanın sonunun gece mi yoksa gündüz mü olduğunu bilir. Ancak dünya yuvarlak olduğundan, o an geldiğinde dünyanın yarısı gece, diğer yarısı da gündüz olacaktır.' Bak 4/82.
Bak: 4/82: 'Kur'an'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.'
42/52: 'İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin'

Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır.

28/56: 'Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir.
42/52: 'İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin

Muhammed dâhil hiçbir insan kimseyi hidayete erdiremez, kurtuluşa / doğru yola vardıramaz (28/56; 42/52) ancak, Elbette Muhammed dâhil her mümin, Tanrı tarafındın belirlenen 'doğru yola' kılavuzluk edebilir. Bir başka deyişle, dini ve hidayeti belirleyen Tanrı olup, bize düşen onun tebliğidir.
6/112-113: 'İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa kalsınlar; +Ki âhirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar, elde ettikleri şeylere sahip olmaya devam etsinler.'

Muhammed peygamberi ayrı bir hidayet kaynağı haline getirmek şirktir.
*6/112 -113: Peygambere yakıştırılarak insanlara 'vahiy' adı altında sunulan yaldızlı sözlere, ahiret hayatına gerçekten inanmamış olanlar ( ahireti akıl ve bilgiye dayanarak onaylamamış olanlar) inanır.

 İsa'yı Tanrı'nın oğlu olarak putlaştıranlar aslında İsa'nın baş düşmanlarıdır.
 Nitekim Buhari başta olmak üzere diğer hadis kitaplarını Kuran ile karşılaştırarak incelediğinizde, o kitapları derleyenlerin aslında peygamberin baş düşmanı olduğunu göreceksiniz.
6/114: 'Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.'
*6/114: Bir önceki ayetlerde peygamber düşmanlarının peygambere yakıştırdıkları iftiralarını yaldızlı sözler olarak birbirlerine ilettiklerini bildiren Tanrı, şimdi Muhammed peygamberin ağzından onlara üç maddeden oluşan en güzel cevabı veriyor:

1) Biricik yasa kaynağı Allah'tır.
2) Allah'ın yasası Kuran'dadır.
3) Kuran detaylıdır.

 Nitekim Hadis, Sünnet ve mezhep öğretilerini dinin diğer kaynakları olarak kabul edenler birinci (Biricik yasa kaynağı Allah'tır) ve üçüncü (Kuran detaylıdır) maddeyi direkt olarak, ikinci maddeyi (Allah'ın yasası Kuran'dadır) de Kuran'daki yasaya isyan ederek inkâr etmektedirler.

*39/11-14: Din yalnız Allah'a özgülenerek, O'na ibadet / kulluk edilir. Geleneksel ve zamanımızın müşriklerine uyulmaz. Bak: 2/139; 7/29; 16/52; 39/2, 11- 14; 40/14, 65; 98/5.



İslam dininin biricik kaynağı olan Kuran'ı terk eden Müslümanlar, dini Yalnız Tanrı'ya özgüleyeceklerine, onu, tanrı + peygamber + sahabe + tabiin + mezhep müctehitleri + mezhepte müctehitler + eski alimler + ve daha sonra gelen alimciklerden ve şeyhlerden oluşan bir anonim şirketin ortaya koyduğu bir beşerî din haline dönüştürdüler. Bak2/139; 7/29; 16/52; 39/2, 11- 14; 40/14, 65; 98/5.
2/139: De ki onlara: 'Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Oysaki Allah hem bizim Rabb'imizdir hem sizin Rabb'inizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Biz yalnız O'na / Allah'a gönül verenleriz.'
Bak 7/29: Şunu da söyle: 'Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz.'
16/52: Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Din de sürekli olarak yalnız O'nundur. Hâlâ, Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz!
39/2: 'Emin ol, bu Kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na kulluk / ibadet et!'
39/11-14: De ki: 'Bana, dini yalnız Allah'a özgüleyerek, O'na ibadet/kulluk etmem emredildi.' +'Ve bana, müslümanların ilki olmam emredildi.' +De ki: 'Eğer Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım.' +De ki: 'Ben, dinimi yalnız kendisine özgüleyerek, Allah'a ibadet ediyorum.'
40/14: 'Kâfirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız O'na özgüleyerek, Allah'a dua edin!'
40/65: 'Hayy O'dur! Tanrı yoktur O'ndan başka. Dini kendisine özgüleyerek dua edin O'na. Hamt olsun âlemlerin Rabbi'ne!'
98/5: 'Oysaki onlara, dini yalnız O'na özgüleyerek, dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece Allah'a ibadet etmeleri, namazı kılmaları, zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte budur doğru, eskimez ve aşınmaz din.'

Edip Yüksel - MESAJ Kuran Çevirisi Dipnotlarından Alıntılanmıştır.

 

***42/52: Peygamberlerini de hidayete erdiren Allah'tır. Bak: 93/7; 42/52; 47/19; 48/2; 40/66.


93/7: 'Seni şaşırmış olarak bulup da kılavuzluğunu üstlenmedi mi?'
42/52: 'İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.'
47/19: 'Allah'tan başka tanrı olmadığını kuşkusuzca bil! Hem kendi günahın için hem de mümin erkeklerle mümin kadınlar için af dile. Allah sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de varıp ulaşacağınız yeri de bilir.'
48/2: 'Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.'
40/66: 'De ki: 'Ben, Rabbimden bana açık seçik ayetler gelince, sizin, Allah'ın berisinden yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım. Ben, âlemlerin Rabbi'ne teslim olmakla emrolundum.'

MKA

 

KURAN ve ÇEVİRİLERİ, 'Rahman tarafından öğretildiği için (55/2), hangi dille konuşursa konuşsun / HANGİ DİLLE OKUNURSA OKUNSUN, TÜM İNSANLIK İÇİN ALLAH'TAN BİR MESAJDIR. KIYAMETE KADAR HER ZAMAN İÇİN VE HER TOPLUMA ÖNGÖRÜLMÜŞ OLAN BİR ELÇİDİR / RESULDÜR - MKA.



RESUL KUR'AN'IN KUR'AN MESAJLARI - M. Kemal Adal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder