İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

28 Nisan 2016 Perşembe

BİN AYNALI TAPINAK VE KUR'AN


Geçenlerde bir dostumun gönderdiği iletide bir öykü okudum.


BİN AYNALI TAPINAK…(1)

 Hindistan' da yüksek bir dağın doruğuna yapılmış " BİN AYNALI TAPINAK "  adlı görkemli bir tapınak vardı. Günlerden bir gün bir köpek dağa tırmandı. Tapınağın merdivenlerinden çıkarak " BİN AYNALI TAPINAK " a girdi. Tapınağın bin aynalı salonuna geçtiğinde bin tane köpek gördü. Korkarak tüylerini kabarttı; kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı; korkutucu hırıltılar çıkararak dişlerini gösterdi. Ve bin köpek de tüylerini diktiler; kuyruklarını bacaklarının arasına alıp korkunç sesler çıkartıp dişlerini gösterdiler. Köpek paniğe kapılarak tapınaktan kaçtı. Ve o andan itibaren bütün dünyanın tehlikeli, korkunç köpeklerle dolu olduğuna inandı.

.......

 Bir süre sonra bir başka köpek gelip dağa tırmandı. O da tapınağın merdivenlerinden   çıkıp " BİN AYNALI TAPINAK "a girdi. Tapınağın bin aynalı salonuna geldiğinde bin tane köpekle karşılaştı ve çok sevindi: Kuyruğunu salladı; neşeyle oradan oraya zıpladı ve köpekleri oynamaya çağırdı. Bu köpek tapınaktan çıktığında dünyanın dost ve sevecen köpeklerle dolu olduğuna inanıyordu. "

(1): Almanca' dan çeviri: Aydoğan Kekevi  14.02.02  Almanya.
KOPF FIT  ( Dinç-Baş ) adlı " Eczahaneciler dergisi" nin Şubat 2002 sayısından alınmıştır.

...........


Öyküyü okuduktan birkaç gün sonra, gerçek bir “Kitap Kurdu” olan değerli arkadaşım Halit Yıldırım, Prof. Dr. Server Tanilli’nin “ İslam çağımıza Yanıt verebilir mi ?” adlı yapıtından yaptığı “çıkarımlar”ı bir ileti ile gönderdiğinde, aynı şeyi “görüp” farklı sonuçlara varmanın sebeplerini düşündüğümde nedense bu öyküyü hatırladım.

 2011 yılında hakkın rahmetine kavuşan Prof. Dr. Server Tanilli, çok değerli bir bilim adamımızdır. Kitabın içeriği hakkında karşı görüş belirtmek değildir maksadım.  Zira yazarın, sorduğu sorunun cevabını bilerek o kitabı yazdığına, yaşantısı ve diğer eserleri de tanıktır ve bu noktada karşı görüş olarak belirtilecekleri işitip gördüğü de açıktır. Yazar için de, yazarın görüşlerine inanlar için de,  karşı görüşün hiçbir anlamı, yararı ve gereği yoktur.

 Bu yazıdan maksadım, yazarın “İslam çağımıza yanıt veremez”  diye özetlenebilecek  “Kur'an’daki İslam”da eleştirdiği konulara neden katılmadığımı da açıklamak da değildir. Çünkü bunun da, inanan veya inanmayanlardan birisine, o kişi kendi bakış açısını değiştirmedikçe, farklı bakış açısından görüleni görebilme imkânı sağlamayacağından,  yararlı olmayacağı bellidir.


Bu yazının amacı sadece,  Allah’ın mesajını ana dilinde okuyan farklı kişilerin, neden o mesajı farklı algıladıklarını ve aynı sözlerden nihai tahlilde neden farklı sonuçlar çıkardıklarını, doğrudan ve bizzat Kuran’ın söylemiyle inceleyip irdelemektir.

 Dileyen dilediği istikamette baktığında,  görmek istediğini, görüldüğünce görür.


1. Kuran Tüm İnsanlar İçin Gönderilmiş Bir Işıktır.

 Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil gelmiştir. Biz size, her şeyi açık-seçik gösteren bir ışık gönderdik. Allah’a inanıp O’na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır. (4 / NİSA / 174 - 175)


2. Tüm İnsanlar için Işık Olan Kur'an, sadece İnananlar (İman edenler)  İçin bir kılavuzdur; İnanmayanlara (kalplerini iman etmemeye şartlandırmış olanlara),  Kuran rehberlik edemez.  

 Bu sebeple, İnanan ve inanmayan kişiler Kur'an’ın ışığında gösterileni farklı algılayıp, farklı anlarlar.

 İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için. (2 / Bakara / 2) Allah, rızasına uyanları o Kitap’la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar. (5 / MAİDE / 16)

 Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi? / Arap'a yabancı dil mi? / ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir." (41 / Fıssulet / 44)


3.  İman Allah’la kul arasında kalbin tasdiklediği bir ahittir. İmanı sadece Allah yargılar.

 Müslüman (Allaha teslim olanlar) olmak başkadır, İman etmek (İnananlardan / kalbi tasdik edenlerden olmak) başkadır.

 Bu sebeple Müslüman’ım diyen kişiler de, İmanlarına göre Kuran ışığında gösterileni birbirlerinden farklı algılayıp, farklı anlarlar.

 Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da "Müslümanlar / Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O! … (22 / Hac / 78)

 Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." (49 / Hucurat /14)


4. Allah Rab’dir. Rab: “Besleyip, terbiye edip eğiten; Yarattıklarını belirlediği bir programa uygun olarak, birtakım hedeflere götüren; Tekâmülü programlayıp yöneten.” demektir.

 İndirdiği Kur'an’ın ilk indirdiği ayetlerinde bildirdiği gibi, “oku” maya bağlı olarak insana bilmediğini öğreten Allah’ın dilemesiyle, Vahiy Kitabı Kur'an’ın ışığında Kâinat ve İnsan Kitaplarını okuyarak öğrenen insanlar, Kur'an ışığında gösterileni, akıl ve gönüllerinin tasdikine ve işlerindeki çabalarına bağlı olarak farklı algılayıp, farklı algılayacaklardır.

 Yaratan Rabbinin adıyla oku / çağır! İnsanı, embriyodan / ilişip yapışan bir sudan / sevgi ve ilgiden / husûmetten yarattı. Oku! Rabbin Ekrem'dir / en büyük cömertliğin sahibidir. O'dur kalemle öğreten! İnsana bilmediğini öğretti. (96 /Alak /1-5)

 Göklerin ve yerin melekûtuna (kâinat kitabına), Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kur'an'dan sonra hangi hadise / söze iman ediyorlar? (7 / A'RAF / 185)
Onlara ayetlerimizi(delileri) ufuklarda (Kâinat kitabında) ve öz benliklerinin içinde (İnsan Kitabında) göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan-beyan belli olsun. Kendisinin her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi? ( 41 / FUSSİLET / 53)

 Yeryüzünde (Kâinat Kitabında) ayetler (deliller / kanıtlar) vardır görürcesine bilenler için. Benliklerinizin içinde de (İnsan kitabında da). Hala bakıp görmeyecek misiniz? ( 51 / ZARİYAT / 20 - 21)

 Allah'ın ayetlerine inanmayanlara Allah kılavuzluk etmez. Onlar için acıklı bir azap öngörülmüştür. (16 / Nahl / 104)


5. İnsanların bazıları da Kitabın (Kur'an'ın) bir kısmına inanırlar (Aklen ve Kalben onaylar); bir kısmına inanmazlar.

 Kur'an ayetlerini farklı algılayıp, farklı çıkarımlar yapmanın ve farklı sonuçlara ulaşmanın en önemli sebeplerinden biri de ayetleri yorumlayanın, nefsine (heva ve hevesine hoş gelene) uyarak, kitabın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayarak Kur'an ışığında gösterileni görmeye çalışmasıdır ki, bu kişilerin seçim ve tercihlerine göre algılama ve anlayışı,  elbette diğer inananlardan farklı olacaktır.

 Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın Zikri / Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini / dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur. (39 / ZÜMER / 23)

 Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez. (3  / Ali İmran / 7)


6. Ahiret âlemi gayb âlemidir ve O âlemdeki,  Cennet ve cehennem de, gayba ait mekânlar olup, gaybın gerçeğini Allah bilir, insanlar ise dünya yaşantısına kıyasen algılarlar.

 Cennet ve cehennem tasvirleri gayb yönüyle mecazdır,  içinde bulunanları ve oradaki yaşamı anlatan Kuran ayetleri de gayb yönüyle müteşabihtir.

Mecaz ve müteşabih için “ Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır” demek yerine tevili (tefsiri / yorumu /açıklanması) yapılması halinde,  bunların algılanıp anlaşılması, Kitabın anası olan Muhkem (sağlam / manası açık ) ayetlerin (delillerin) algılanıp anlaşılmasına kıyasla çok daha farklı olacaktır.

 Muhkem ayet ardından gidenler ile Müteşabih ayetlerin yorumuna öncelik vererek gaybı taşlayanlar, Kuran’ın gösterdiğini farklı anlarlar.

 O gün yerküre başka bir yerküreye dönüştürülür. Gökler de öyle. Hepsi o Vâhid ve Kahhâr olan Allah'ın huzurunda dikilir. (14 / İbrahim / 48)

 Rahman'ın, kullarına gaybda vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler. Kuşkusuz, O'nun vaadi yerine gelir. (19 / Meryem / 61)

 Sakınıp korunanlara vaat edilen cennetin temsilî anlatımı şu: Altından ırmaklar akar, yemişleri de sürekli, gölgesi de. İşte korunup sakınanların son yurdu. Kâfirlerin son yurdu ise ateş... (13 / Rad / 35)

 İman edip hayra ve barışa yönelik değerler üretenlere şunu müjdele: Kendileri için, altlarından ırmaklar akan cennetler olacaktır. Onlardaki herhangi bir meyvadan bir rızk olarak her nasiplendirildiklerinde, şöyle diyeceklerdir: "İşte bu, daha önce rızklandırıldığımız şey!" Bu rızk onlara buna benzer şekilde verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada sürekli kalacaklardır.


7. Tüm semavi dinlerin insanlara vaadi, inanç, tutum ve davranışlarıyla kazanımlarına karşılık olarak dünya ve ahiret mutluluğu, huzuru, esenliği veya hüsran, pişmanlık ile azapta arınmadır.

Düşünürsek,  Kur'an Ayetlerinin ışığında gördüklerimiz, “Bin aynalı tapınakta” olduğu gibi, her an "değişen / değişebilen" halimize uygun olarak düşüncelerimizin yansıması, İnanç ve yapıp ettiklerimizin, anlayışımıza uygun beklentilerimizin bize geri dönüşüdür. Ama bu alemde, Ama ahirette…

 İnsanların İnanç, tutum ve davranışları farklı olduğu sürece, seçim ve tercihlerine göre Kur'an ışığında gösterileni algılayıp anlamaları, kazanımlarının dönüşü olarak ve ona nispetle derece derece farklı olacağı, aklını ve gönlünü işletenlere açık seçik ortadadır.

 Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir. Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir. Hiç kuşkusuz, son varış Rabbinedir. Hiç kuşkusuz, güldüren de O'dur, ağlatan da... Hiç kuşkusuz, öldüren de O'dur, dirilten de...  (53 / NECM / 39 - 44)


Vahiy, Kâinat ve İnsan Kitaplarını gereğince “Oku” yup, anlayanlardan oluruz, İnşallah…

Dip Not:

Özgün yazımdır. İlk yayın guruplarımla paylaşılmıştır: 13 Şubat 2012


M. Kemal Adal
28 Nisan 2016 / İzmir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder