İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

9 Mart 2016 Çarşamba

İBADET İNANDIĞINI YAŞAMAKTIR.

 

A.                GENEL:


 “İbadet ve Allah’a Kulluk nedir, Kime Kulluk Ediyoruz?” başlıklı yazımı bitirdikten sonraki Cuma idi. Camiye girdiğimde vaiz sözlerine yeni başlamıştı. Bizim semt camiinin dikkatimi çeken iki özelliği;  Askeri tören yapılan şehit cenazelerinin kaldırıldığı İzmir camilerinden birisi olması ve neredeyse her Cuma,  bir başka hatibin vaaz vermesidir.

 Camimizin kadrolu imamı, aydın yürekli olup Cuma hutbesini kendi hazırlar ve genellikle hutbeyi hep o verir ve aslında bilgilidir, konularına hâkimdir, güzel de konuşur, fakat nedense bir kere bile vaaz verdiğini duymadım. Sebebini merak etmeme rağmen nezaketsiz olur diye hiçbir zaman soramadım.

 Neyse, vaazın konusu ibadet idi. Can kulağı ile dinledim. Son yıllarda işittiğim ender güzellikte bir vaazdı. İşittiklerim,  İbadet konusundaki yazımda vurguladığım algılama ve anlayışımla örtüşüp, imanımı pekiştirdi. Vaizin emekli bir İmam hatip lisesi öğretmeni olan Sayın Kamil Yüce olduğunu sonradan öğrendim.

 Kendisi ricamı kırmadı ve vaazda ara sıra göz attığı küçük notlarını isteğime uyarak bana verdi. O notları sizinle paylaşmak istiyorum. Elbette vaizin bu notlarındaki ilke ve esasları cemaate anlatırken, irticalen verdiği somut örnekleri bu yazıda verebilmem, hem yazının hacmi itibariyle hem de onun güzel kelimeleriyle tam olarak aynen hatırlamam mümkün olmadığından, onları nakledemeyeceğim.

B.                VAİZİN İBADET ALGILAMA VE ANLAYIŞI:


 Amacım, Kuran’daki ibadet kavramını vaizin algılama ve anlayışıyla, onun kelimeleriyle paylaşmaktır.

 Şimdi sizi vaizin aktarmama izin verdiği notlarıyla baş başa bırakıyorum:

1.               “ İbadet, inandığını yaşamaktır.


İslam’da ibadet, insan hayatını bütün yünleriyle kuşatan ilahi emir ve öğütleri yaşamak, yasaklardan da kaçınmaktır.

2.       
         İbadet çağrısı, Kuran ve sünnet ölçülerini billurlaştıran İslam’ın özü ve amacıdır.


Değerli müminler;

İbadetler, insan nefsini terbiye edip, insanlar arasındaki muvazeneyi yani dengeyi bulmaya çalışır. O, ferdin eğitimi ile meşgul olurken, bireylerin şahsında toplumun değer kazanmasını sağlamaktadır.

Ayrıca ibadet, insanın doğuştan getirdiği kuvvetlerle, cemiyetin baskısı arasında denge kurmaya çalışır.

Yüce Rabb ne buyuruyor?

İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar!” (29/Ankebut/2)

a)               Buna göre insanın ferdi ve içtimai olmak üzere iki görevi vardır.


Açıklama yap …

(Vaiz burada insanın ferdi görevleri olarak, doğrudan insan ile Allah arasında olup, İnsanın Allah’a karşı olan ahlaki ve dini sorumluluklarını yerine getirdiği görevlerini; ve içtimai görevler olarak, kişinin kendisine, ailesine, akrabalarına, milletine, tüm insanlığa karşı olan ahlaki, siyasi, hukuki, ekonomik vs. sorumluluklarını yerine getiren görevlerini örnekleriyle açıkladı. MKA)

b)               Namaz, oruç, zekât, hac, dua, tövbe ferdi ibadettir.


Din, önce ferdi eğitir. Onun için ibadeti, ferdin kedisinde görmek ister. Çünkü insanlar kendisine ait görevleri yerine getiremezlerse başkalarına karşı faydalı olamazlar. Faydalı olma şuuruna da eremezler.

Onun için Müslüman, Allah’ın kendisine tahsis ettiği önemli günlerde Rabbine iltica etmeli…

Açıklama, üç aylar ve Regaip kandili…

(Vaiz burada üç aylar ve Regaip kandiline atıf yaparak, insanların bu özel zamanlarda yoğunlaştıracağı ferdi ibadetlerinin,  içtimai görevlerini yapmanın şuuruna erme vesilesi olacağından bahisle, her tür ibadetin aslında insanın kendisi ve toplumun yararına olduğunu çok güzel somut örneklerle açıkladı. MKA).

c)                Ferdi ibadetlerin içtimai görevlerle ilişkisi.


(Örneğin: Namazda Allah’a rüku edip eğilenin ve rükunun bilincinde olan bir Müslümanın, nefsi çıkarı uğruna başka bir kimseye eğilmeyeceğini; Başkalarına yapılan haksızlıkları da kabul etmeyeceği;  Oruç tutup gün boyu aç kalanın, komşusu açken gönül huzuruyla iftarını yapamayacağı, çağırıp onu da doyuracağını vs. açıkladı.

Bu içtimai görevlerine insanı yönlendirmeyen, sonuçta, topluma fayda getirmeyen ferdi ibadetlerin, Allah katında makbul olmadığını,  kişinin kendisine de yararı bulunmadığını vurguladı. MKA)

 
Vaizin notlarından devam ediyorum.-MKA

 (1)            Ferdi ibadetler, sosyal vazifelerin bir hazırlığıdır.

Toplumun ızdırabını yüklenen kişiler, artık kendi olmaktan çıkmış umumi ızdırabın çocukları olmuştur. Bu ibadet şuuru içinde olan insan, hem Rabbini, hem peygamberini, hem kitabını iyi tanır, hem vatanını, hem bayrağını, hem sancağını, hem insanları iyi sever.

 (2)           İbadetin ağırlık noktası ferdin (kişinin) şuurudur.

 İnanç bütünlüğü içinde ibadetle bilinçlenen insan, topluma karşı her davranışını, Allah’ın hoşnut olacağı, memnun olacağı bir ibadet şekline sokabilir. Bir ibadet şekline getirebilir. Mesela:

1.     Bilim adamının, dejenere olmuş (yozlaşmış) cemiyetin aksaklıklarını görüp onları bir sistem halinde yok etmeye çalışması (ister hukuksal, ister sosyal, isterse ahlaksal olsun) ibadettir.

2.     İdari mekanizmada bulunanlar için, milletin refah ve huzuru, mutluluğu yolunda sarf edecekleri samimi çalışma, samimi uğraş bir ibadettir.

3.      Hac, sosyal yaşayışında aksaklıklar olmayan toplumların ferdi ibadetidir. Haccın farziyeti cemiyetin yaşayışı ile ilgilidir. Öyle ise para uğruna irade ve şahsiyetinden uzaklaştırılan bir gençlik, karın tokluğuna çalıştırılan insanlar, ayağında ayakkabı olmayan yavrular, parasızlıktan evlenemeyen, öğrenimini yapamayan gençler ve nice sıkıntılarla karşı karşıya olan insanların bulunduğu bir toplumda, hac ibadetinin yapılıp yapılmaması tartışılabilir bir konudur.

Bunu olumlu yönde düşünebilen insanlar; ancak yüksek bir imana sahiptir.

Aziz Peygamberimiz üstün imanı şöyle ifade ediyor: “En üstün iman, bulunduğun her yerde, Allah’ın seni gördüğünü bilmendir.”

C.                VAİZİN ALLAH’A KULLUK ANLAYIŞI


Aziz müminler;

Ahlakla hukukun, fertle cemiyetin, adaletle merhametin, savaşla – barışın, Hak eri ve halk adamı olmanın birbirini tamamlayan bir bütün, öz ifadeyle dünya ve ahiretin bölünmez bir bütün olduğu İslam’da,

1.                Her işi ibadet, her ibadeti mutluluk haline getirebilen insan, Allah’a gerçek bir kul olmanın yolunu seçmiş demektir.


2.                 İbadet, inanan insanları merhametli, şefkatli ve yardımsever yapar. Yardım yapamıyor, varlıklı olduğu halde cimrilik ediyorsa o kişi için ibadet, alışılan bir davranışın tekrarından ibarettir.


Konumuzu bir ayetin anlamıyla bitirmek istiyorum:

De ki: "Benim namazım, kulluğum/bağışım, hayatım, ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. Ortağı yoktur O'nun. Bununla emrolundum ben. Ve Müslümanların ilkiyim ben."Şunu da söyle: "Allah her şeyin Rabbi iken O'ndan başka rab mi arayayım? Her benliğin kazandığı kendi üstünde kalır. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Nihayet dönüşünüz Rabbinizedir. Tartışmaya girdiğiniz şeyleri O size haber verecektir." (6/Enam/162-164)

3.               Buna göre; Ey gönül sahibi mümin, dünyada huzurun, ahirette saadetin kapısını aralamak istiyorsan, Kuran’ın öğütlerine kulak vermelisin.


Kuran’ın öğütlerini dinlersen, kafandaki çelişkiler gider ve sen yaşayan Kuran olursun. O zaman her türlü kirden, manevi hastalıktan kurtulur, aradığın huzura kavuşursun.

 Değerli müminler! İslam’da ibadetler çok boyutlu bir faktördür. Bakınız:


1.      Batının teknik üstünlüğünü zillet konusu yapmamak bir ibadettir.

2.       Bizim için ağlayan bizim için gülen Müslüman Türk’ün ruh zeminine oturmak bir ibadettir.

3.      Zalime hasım, mazluma yardımcı olmak bir ibadettir.……”

**********

Vaizin notları burada bitiyor.

D.              VAAZIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ:


1.                Güncel koşul ve konularda ibadet


Ama vaiz, Cuma namazı vaktinin girdiğini duyuran dış ezan bitinceye kadar daha nelerin ibadet olduğu saymaya devam etti.

Bu ibadet bilinci ve anlayışı ile güncel koşullarımız içinde, isterseniz onların neler olabileceğini de siz düşünün…

Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık, doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor.” (16/Nahl/90)

2.                Vaizin hitabı inananlara idi. Haliyle bu yazının muhatabı da inananlardır.


Türk ve Müslümanların “cibilliyet ve meşreplerini” bildiğinden bahisle, özellikle Asker kökenli vatandaşların sözlerini dinlemeye ve düşünmeye değer bulmayan, dini konulardaki yorumlarını ise hiç dikkate almayan, başta Sayın Başbakan olmak üzere, İmam Hatip kökenli Müslüman din kardeşlerim de elbette samimi ikrarlarına göre inananlardandır.

Onların, emekli öğretmenleri olan bu muhterem vaizin bu konudaki sözlerinin, camii cemaati için nasihat ama yönetici olanlar için gıyaplarında yapılmış bir  “Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker” (İyiliği emretmek ve kötülükten men etmek) olduğunu ve yapılan bu uyarıyı algılayıp anlayacaklarını umuyorum.

Bu umutla, Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker” gıyaben yapılamaz, onun yolu yordamı bu değildir demeden, ülkemin imanlı yönetici, savcı ve hâkimlerinden, vaizin dediklerini ve Ülkemin yönetiminde çeşitli makam ve mevkide üstlendikleri “emanet”lere dayanarak yaptıklarını, tüm toplumu ilgilendirip etkileyen işlerini, yeniden, topluca, mevcut sonuçlarına göre, karşılaştırmalarını ve düşünmelerini de diliyor ve bekliyorum.

Vatandaşın bir kısmı görmüyorsa da Allah sizi, bizi hepimizi görüyor. Namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetlerinize ilave olarak, Türk Vatanı ve Türk Milleti için yaptıklarınıza, doğruluktan ayrılıp ayrılmadığınıza, adaletle hükmedip etmediğinize, bu ibadetlerinize de bir bakın.

3.                Yaptıklarınızın hangisinin kimin yararına, kimin zararına olduğunu yeniden bir değerlendirin.


Kime ne getirmiş, vermiş; kimden ne almış,  götürmüşsünüz, Kime hizmet etmiş, kime kulluk etmişsiniz siz kendiniz karar verin. Güzel düşünen yurtsever insanların da seslerine kulak verin.

a)              Allah, zulmü, terörü (hirabe) haram / günah; günahtan / haramdan kaçınmayı da farz kılmıştır. Teröristle müzakere edilerek mücadele edilmez.


Günahlarının ne olduğu, günahkârlardan sorulmaz.” (28/Kasas/78) 

ve 

Suçlular, yüzlerinden tanınır da yakalanırlar perçemlerinden ve ayaklarından.” (55/Rahman/41)

b)               Zararın neresinden dönülse kârdır. Pişmanlık bir bakımdan haslettir. Ama çok gecikmeden, iş işten geçmeden… Ve hatırlayın:


Allah, adaletle hükmedenleri /adaleti ayakta tutanları sever. Allah adalette titiz davrananları sever. Allah adil davrananları sever. (Okyunuz: 5/Maide/42; 49/Hucurat/9; 60/Mümtehine/8)

4.                Tövbe de bir ibadettir. Samimi Müslümanlar, asla yanlışta / günahta ısrar etmezler. 


“…Şu bir gerçek ki Allah, çok tövbe edenleri sever, iyice temizlenenleri de sever.” (2/Bakara/222)
                              
M. Kemal Adal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder