İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

1 Mart 2016 Salı

CENNET VE CEHENNEMLİKLERİ ALLAH BİLİYORSA YERYÜZÜ / DÜNYA SINAVINI NİÇİN YAPIYOR?



Cüzi / hür iradenin kullanılmasında, “Allah’ın dilemesi / ilahi takdir / kader” kavramının cebri (zorlayıcı) boyutunun etkisi:

 Allah, dileyene, dilediğini, dilediğince verir”… İfadesi ile özetlenebilir.

Hem öyle, hem böyle…


Ne demek “Allah, dileyene, dilediğini, dilediğince verir”…?


Allah  ‘Hidayet’ dileyene ve o yolda gayret sarf edene HİDAYET; ‘Dalalet’ dileyene ve o yolda gayret sarf edene de DALALET verir yani (TERCİH) ve (GAYRET / ÇABA / EYLEM / AMELE) göre HAK ETTİĞİ KAZANIMINI verir ki işte bu SÜNNETULLAH’TIR  / KADERDİR / İLAHİ YAZGIDIR; ASLA DEĞİŞMEZ ve DEĞİŞTİRİLEMEZ OLANDIR.

Böyle olduğu içindir ki her şeyi ve bu kapsamda Cennet ve Cehennemlik olanların kimler olduğunu da ezelden bilen Yüce Allah (Mutlak Yaratıcı),  

“gökleri ve yeri hak olarak yarattıTa ki her benlik, kazancının karşılığıyla, hiç kimse zulme uğratılmaksızın, yüz yüze getirilsin.” 45. sure (CÂSİYE) 22. ayet

 Çünkü:

Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. 53. sure (NECM) 39. ayet

Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur. 67. sure (MÜLK) 2. ayet)

 Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz. 21. sure (ENBİYÂ) 35. ayet 

Allah dileseydi, elbette ki sizi bir tek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini / dileyeni saptırıyor, dilediğini / dileyeni de iyiye ve güzele kılavuzluyor /(sapmak) isteyeni saptırıp, (doğru yola ulaşmak) isteyeni de doğru yola yöneltiyor. Yapıp ettiklerinizden mutlaka sorgu-suale çekileceksiniz.  16. sure (NAHL) 93. ayet  

Görmez misin ki Allah, göklerde olanları da yeryüzünde olanları da bilir. Üç kişi, aralarında fısıldaşmaya görsün, dördüncüleri O'dur; beş kişi fısıldaşmaya görsün altıncıları O'dur. Bundan az da olsalar çok da olsalar, O mutlaka onlarla beraberdir; nerede bulunurlarsa bulunsunlar. Sonra onlara, yapıp ettiklerini kıyamet günü haber verecektir. Allah her şeyi bilmektedir. 58. sure (MÜCÂDİLE) 7. ayet  

O, odur ki, göklerle yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerinde egemenlik kurdu. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve onda yükseleni bilir. O, nerede olursanız olun sizinle beraberdir. Allah, işleyip üretmekte olduklarınızı en iyi şekilde görmektedir. 57. sure (HADÎD) 4. ayet

Elif, Lâm, Mîm. İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar! Yemin olsun ki biz, onlardan öncekileri de fitne yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle sözü bir olanları elbette bilecektir. Ve O, yalancıları da elbette bilecektir. Yoksa o kötülükleri sergileyenler bizi geçeceklerini mi sandılar! Ne kötü hüküm veriyorlar! Allah'a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah'ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî'dir, Alîm'dir. Ve kim didinir, gayret sarfederse hiç kuşkusuz kendi benliği lehine gayret sarfetmiş olur. Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî'dir. 29. sure (ANKEBÛT) 1-6. ayet 

Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz. Onlara bir ilmin tanıklığında bütün serüveni mutlaka anlatacağız. Biz olup bitenlerden habersiz değildik. O gün, iyi ve kötüyü ayıran ölçü haktır. Artık kimin ölçülüp tartılacak şeyleri ağır basarsa kurtuluşa erenler onlar olacaktır. Ölçülüp tartılacak şeyleri hafif kalanlara gelince, işte onlar, ayetlerimize karşı zalimce davranışlar sergilemiş oldukları için, öz benliklerini hüsrana itmiş olacaklar. 7. sure (A'RAF) 6-9. ayet

O gün insan, uğrunda gayret sarf ettiği şeyi hatırlar. 79. sure (NÂZİÂT) 35. ayet 

Yeryüzü / Dünya sınavı olmasaydı; Bu İnsanların özgür / cüz-i iradeleri kendilerinden alınarak veya hiç verilmeyerek tek bir ümmet yapılmış, KAZANIMLARI OLMAKSIZIN TERCİH VE EYLEMLERİ sadece ALLAH’IN KÜLLİ İRADESİNİN CEBRİ (ZORLAYICI) BOYUTUYLA OLUŞMUŞ demek olurdu.


 Peki, sonuçta da sadece Allah’ın bilmesi sebebiyle, tercih ve eylemlerinden sorumlu tutulmadan ve sorgulanmadan, bir kısım insanlar cennete ve bir kısım insanlar da cehenneme konsaydı bu neden ve neyin karşılığı olurdu?

 Ama Allah öyle dilememiş ve öyle yapmamış. Kaderi / ölçüyü öyle koymamıştır.

 Böyle olduğu içindir ki:

 Allah, İnsanlara akıl, idrak ve hür (cüzi) irade vermiş, peygamberlerle ve indirip gösterdiği kitaplarla hak ile batılı ayırmış, istediği ve yasakladıklarını bildirdikten sonra inanç ve davranışında özgür bırakmış, sevabı ve günahı insanların inanç, seçim ve tercihine göre amellerine (yapıp ettiklerine) bağlı kılmıştır.

 Bu sebeple:

 Allah, İnsanların amellerini (yapıp ettiklerini) de insanın hür iradesine bırakmış, azabı (Cehennemi) ve mükâfatı (Cenneti) da insanın çabasındaki kazanımına ve hür iradenin sarfına bağlı kılmıştır ki buna “kesb” denir ve insanın kesbettiği (yapıp ettiği) her şeyi, hayır ve / veya şer de olsa (şerre rızası olmadığı halde Sünnetullah’ı gereğince) yaratmış, aklı ve idraki olan her insanı da kesbinden (yapıp ettiklerinden) sorumlu tutmuştur.

 Mehmet Akif Ersoy’un deyişi ile:

“Kader; şerâiti mevcud olupta meydanda
Zuhura gelmesidir mümkinatın a’yanda”

ALLAH MUTLAK ADİL, MUTLAK ÂLİM, MUTLAK HASÎP’TİR…

O CENAB-I HAKK’TIR.


Sonuç olarak:

 Dünya Sınavı, İnsanın bizatihi kendisinin, kazanımına bağlı kendi öz kitaplarındaki / amel defterlerindeki  “hesabını” bilmesi ve “Adalet terazilerinde”, “ölçülüp tartılanları” görerek, Allah’a karşı: “sınasaydın ben bu sınavı kazanırdım”  itirazını yapamaması içindir.

 Allah’ın, İnsanları kazanımlarına bağlı bu hesaplarına uyan tercih ve eylemlere mecbur etmemesi sebebiyle;  İnsanın özgür / cüz-i iradesiyle bu tercih ve eylemlerini “SÜNNETULLAH” kapsamında zaten böyle böyle yapacağını ezelden zaten biliyor olması,  Dünya Sınavını yapmaması için sebep /  gerekçe olamaz.

 ZİRA ALLAH, DÜNYA SINAVINI YAPMAKLA,  İNSAN İÇİN, KENDİNE VERDİĞİ ÖZGÜR / CÜZ-İ İRADE KARŞILIĞINDA YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLARDAN KAÇMA VE YAPIP ETTİKLERİNDEN MAZERETLERE SIĞINMA KAPISINI KAPATMIŞ; “SORGULAMA / HESAP / YARGILAMA” KAPISINI, “MAĞFİRET” VE” RAHMET” KAPILARI İLE BİRLİKTE AÇMIŞTIR.

Her benlik öz kazancının bir karşılığıdır. 74. sure (MÜDDESSİR) 38. ayet  

Amenna.

M. Kemal Adal
21 Haziran 2014 / İZMİR


DİP NOT:

 İnsanlar, Seçim ve tercihlerinin ve buna bağlı olarak "ellerinin kazandıkları"nın sorumluluğunu "Allah'a havale" ederek, Dünya Hayatındaki siyasi, sosyal, ekonomik, psikolojik, etik vs. bilumum olumsuzluk, bozukluk, aksaklık ve kötülüklerin mevcut olan varlığına sebep olmaktan kaçınamaz ve kurtulamazlar.

 Allah, Zalim değildir, İnsanlar kendilerine zulmediyorlar.

Bu bağlamda İşler düzgün ve güzel / iyi yürüsün istiyorsanız: Her zaman ve her ortamda "Emaneti ehline veriniz." ve " Adaletle hükmediniz"

 Saygılarımla.

M. Kemal Adal
1. Mart. 2016 / İZMİR


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder