İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

12 Şubat 2016 Cuma

İŞLETİLEN AKLIN MEYVESİ: BİLİM

Yaşar Nuri ÖZTÜRK


Emperyalizm morfiniyle uyuşturulanlar aklı mahkûm ettikten sonra, bilimin katline giriştiler.



 Şimdilerde, ABD ve AB’de bir yığın sözde ‘İslamcı akademisyen’, daha doğrusu ‘oryantalist beslemesi aydın’  ‘bilimin İslamîleştirilmesi’ söylemini yaygınlaştırmaktalar.

  Şu aldanışa, şu zavallılığa bakın! Birileri bilim üretecek, bunlar da onu ‘İslamîleştirecek’...

  Bu emperyalizm hizmetkârları‚ İslamî akıl’dan da dem vuruyorlar. Aklı işleten başkaları,  İslamî akıldan söz eden bunlar...

  Evrensel aklın içi boşmuş; akıl İslamî akıl olmalıymış... Peki, neden bu içi boş aklı kullanmayı size öneren emperyalist kodamanlar bunu kendileri kullanmıyor?

  Sizi kendilerinden çok mu düşünüyorlar dersiniz?


Kur’an’da, Peygamber öğretisinde, akıl ve bilimin İslamî ve gayri İslamî türlerinden bahis var mı ? Böyle bir ayrım var mı ?

 Bırakın böyle bir ayrımı, böyle bir ima var mı? Hayır ! Ama akılla bir türlü barışamamış olan hurafe hamalları, bir yolunu bulup aklı kötürümleştiriyorlar…

 Son geveledikleri hezeyan, işte, bu İslamî akıl  bühtanı…

 Hal bu iken, İslam dünyasında uyanış koca bir hayal olmaz da ne olur?


AKIL PRANGALANINCA…



 Özetleyelim: İslam dünyasında akıl sekiz yüzyıldan beri prangalandı.

 Bunun sonucu bilimin çöküşü oldu. Akıl işletilmediği için bilimsel üretim durdu. Bilimin onur burcuna, tarikatçılığın ‘keramet’ safsataları oturtuldu. Sonuç elbette ki, sadece hezimet olabilirdi. Ve aynen öyle oldu. Daha doğrusu Kur’an’ın dediği gibi oldu:

İlimden nasipsizlerin kalpleri üzerine Allah işte böyle mühür basıyor.” (Rum suresi, 59)

 Hal böyle olunca, ‘ilhamî bilgi’ veya ‘kalp gözüyle elde edilen bilgi’ nasıl ve nereden elde edilecektir. Mühürlenmiş kalbin ilham ve irfan üretmesi mümkün müdür.


İLİMSİZ DİN HİÇBİR İŞE YARAMAZ



Kur’an’ın mucize devrimlerinden biri de şudur: Kur’an, ilim ve tabiat üstü bir gerçek olan vahyi bile, özellikle yeryüzüne indiği andan itibaren ‘ilim’ diye nitelemekte ve böylece, vahyin yeryüzüne inişinden itibaren ondan yararlanmak isteyenlerin bunu ancak ilim sayesinde gerçekleştirebileceklerine dikkat çekmektedir. Kur’an o esrarlı üslûbuyla bu gerçeği şöyle ifadeye koyuyor:

 Eğer sen, ilimden nasibin sana geldikten sonra onların boş ve iğreti arzularına uyarsan, işte o zaman, kesinlikle zalimlerden olursun.” (Bakara, 145. Ayrıca bk. Âli İmran, 19, 61; Ra’d, 37)

  Peygamberlik aynı zamanda ‘ilimde genişlik ve üstünlük’ anlamı taşır. (Bakara, 247)

  Peygamberler vasıtasıyla gelen ayetleri anlamak da ilimde derinleşmiş olanların nasibidir. Kur’an’ın yüzde doksanı aşan kısmını oluşturan müteşâbih (çok anlamlı, çok boyutlu) ayetleri anlamak, Allah ile ilimde derinleşmiş olanların hakkı ve yetkisi içindedir. İnsanlar arası ilişki ve çekişmelerde de iki tanık güvenilir kılınmıştır: Tanrı, ilim sahipleri:

 Kitabı sana indiren O'dur. Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar kitabın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik bulunanlar, fitne aramak, onun teviline öncelik tanımak için kitabın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, ‘Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır’ derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.” (Âli İmran, 7)

 13-03-2012 11:35

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder