İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

15 Ocak 2016 Cuma

KUR’AN VE SORUMLULUK


A.                KUR’AN ANLAYIŞI VE İNDİRİLİŞ GAYESİ


 İnmemiştir hele Kur’an, şunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okumak için, ne de fala bakmak için.
(Mehmet Akif Ersoy)

1.                Kur’an Anlayışı


a)               İçimizdeki birçok Müslüman tarafından, Kur’an:

(1)           Yarışmalarda, mübarek gecelerde ve mezarlarda okunan,
(2)           Duvarlara asılan,
(3)           Öpülen,
(4)           Abdestsiz dokunulmayan,
(5)           Göbekten aşağı tutulmayan,
(6)           Teberrük edilen (uğur sayılan),
(7)           Ve manasını, Hıristiyanlıktaki ruhban sınıfı anlayışında olduğu gibi, sadece Din adamlarının anlayabileceği bir “Kitap” olarak algılanıp, anlaşılmaktadır.

b)               Üstelik mütedeyyin Müslüman ve Âlim Din Adamları kim ve karpuz satar gibi “din” satarak geçinen,  dini kendine Dünya’lık kazanmak için iş edinmiş,  Allah ile aldatan  “din simsarı “ sahtekârlar kim,  yine içimizdeki birçok Müslüman kişilerce ayırt edilememekte ve veya edilmemektedir.


Bu kişiler,
Kur’an kelimesinin Arapça bir isim olarak, “OKU / DÜŞÜN – ANLA / ANLAT / ÇAĞIR manasında” anla­yarak ‘OKUMAK’ anla­mına geldiğinin VE KUR’AN’IN NE İÇİN İNDİRİLDİĞİNİN ne yazık ki farkında bile değillerdir. 

2.                Kur’an’ın İndiriliş Gayesi:


a)               TEFEKKÜR (düşünme, düşünüş),

b)               TEZEKKÜR (bir sorunu konuşma; hatırlama, hatıra getirme),

c)                TEDEBBÜR (Kur’an’daki öğütlerin, emir ve yasakların hikmetini anlama),

d)               AKLETMEK (Aklını ve gönlünü işleterek görev ve sorumluluklarını idrak etmek, bilincine varmak) YOLLARIYLA,

(1)           İMAN SAHİBİ OLUNMASI,
(2)           İMAN SORUMLULUĞUN YÜKLENİLMESİ ve İMANIN GEREĞİNCE (İnanıp / İman ile Barışa yönelik işler / salih ameller / iyi, güzel, yararlı işler yapmak / Hakk için Halka hizmet etmek/ Allah için iş ve değer üretmek -Kİ BU,  ALLAH’A KULLUK VE İBADET’İN TA KENDİSİDİR) YAŞANMASI,
(3)            TÜM İNSANLARI DA, KENDİSİYLE BUNA ÇAĞIRMAK,
 İçin Kur’an’ ın,  Allah resulünün / elçisinin diliyle, Tüm insanlığa Tebliği / Duyurulması ve Beyanıdır.

Yüce Allah, Kur’an’ı, akıllı ve düşünen insanlar öğüt alsınlar diye indirmiştir. Biz de akıllı olduğumuzu iddia ediyorsak (sorsak, herkes akıllı olduğunu söyler), Kur’an’dan öğüt almamız gerekmektedir. Tabii öğüt almak ancak onu anlamakla mümkün olur. Anlamıyorsak, öğüt nasıl alacağız?

 Kutsal / bereketli bir Kitap bu; sana indirdik ki onu, ayetlerini derin derin düşünsünler ve öğüt alabilsin temiz özlüler.”  (38 / 29)

KUR’AN’IN ONAYLAMADIĞI BİR KUR’AN ANLAYIŞI ve KUR’AN’IN İNDİRİLİŞ GAYESİNİ FARKETME­YİŞ, Müslüman olduğunu söylese de, HER FERT VE TOPLUMU, GİTTİKÇE  KUR’AN’ DAN UZAĞA , AYNI ZAMANDA BİLİMDEN  DE UZAĞA GÖTÜRMÜŞ VE GÖTÜRMEKTEDİR.

B.               KUR’AN KUTSAL KİTAP MIDIR?


 Sayın İhsan Eliaçık,KUTSALLIK ANLAYIŞI” nı, KUTSAL ın ve “MÜBAREK” in ne olduğunu açıklayıp, farkını anlattıktan sonra, “KUR’AN’IN, TAPINAK DİNİ UYGULAYICILARININKİ GİBİ, BİR KUTSAL AYİN KİTABI OLMADIĞINI vurgulayarak, bu konuda bakın ne diyor:

 “Kur’an’ın kendisinden bahsederken “Kutsal Kitap” tabirini kullandığını da göremiyoruz. Bu, eski dünya dinlerine ait bir tabir olup, altında, din adamlarının kendilerini kutsatma ve böylece bu kutsallığın gölgesinde otorite kurma, kendilerini tartıştırmama, aklı ve tefekkürü kaldırma amacı yatar.

 Kuran’ın otuza yakın başka isimleri de vardır: Ayıran, fark koyan (FURKAN ), öğüt, hatırlatma (ZİKR), indirme (TENZİL), söz (HADİS), nasihat, vaaz (MEV’İZA), bilgelik kaynağı (HİKMET), tedavi eden (ŞİFA), doğru yolda yürüten, ona götüren (HUDA), doğruluk ve dürüstlük yolu (SIRAT-I MÜSTAKİM), ip (HABL),  sevgi ve merhamet kaynağı (RAHMET), canlılık, soluk, nefes (RUH), gerçek yaşam öyküsü (KASAS), açıklama (BEYAN), vicdanın sesi (BESAİR), ayıran, karıştırmayan (FASL), parça, parça inen (NECM), tekrarlayan, vurgulayan (MESANİ), iyilik, lütuf (NİMET), delil, kanıt (BURHAN), hayatın içinden gelen, sapasağlam (KAYYUM), güvenli sığınak (MÜHEYMİN), aydınlatan (NUR), gerçeğin ta kendisi (HAKK),  güçlü, yüce, (AZİZ), cömert, asil (KERİM), büyük, ulu (AZİM), kalıcı, sürekli, çağlar boyu yankılanacak (MÜBAREK)…

 Görüldüğü gibi ısrarla “kutsal” denmiyor.

Çünkü daha önceki kitapların “kutsallaştırılarak” başlarına nelerin geldiğini çok iyi biliyor.

***

 Demek ki Kur’an’a “kutsal kitap” muamelesi YAPARAK HAYATIN DIŞINA İTMEK, “ULVİ” YERLERE GÖNDERMEK ona saygı değil saygısızlık oluyor.


Ona saygı mı göstermek istiyorsunuz?
Dokunun, açın, okuyun, anlayın, yaşayın, gereğini yapın…
Ayetlerini tartışın, üzerinde tefekkür edin…
Kur’an’ı hayat yolculuğunuzda “yoldaşınız” yapın…
Duvarlardan indirin, başucunuza koyun…
İyi günde kötü günde, hazarda seferde, savaşta barışta, özelde kamuda velhasıl hayatın akan bütün mecralarında onunla yürüyün…


 Korkmayın hiçbir şey olmaz.
 Kur’an adamı çarpmaz; insandır kendini çarpan, bölen, çıkaran.
 Kur’an toplumsal hastalıklara şifa, çözüm bekleyen ülke ve insanlık dertlerine devadır.
 İnsanları dirilten, toplumları canlandıran, içimizi ısıtan, muhtaç olduğumuz ruhtur.”


Bkz, İhsan Eliaçık, Makale, KUR’AN KUTSAL KİTAP MIDIR?


C.                KUR’AN’DAN SORGUYA ÇEKİLECEĞİZ

 Tüm insanlık için “OMURGA BİR KAVRAM OLARAK”, Yüce Allah, Kur’an ile şöyle buyurmaktadır:

 “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17 / 36)

 İnsanın Allah’a, kendisine ve çevresine karşı sorumlulukları hakkında bilgi sahibi olması ve inananlardan biri (Mümin) ise, onun kılavuzluğunda Dünya ve Ahiret Mutluluğu yoluna girebileceğini de şöyle öğütlemiştir:

 “Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden bir Kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın Zikri / Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini / dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur.” (39 / 23)

 İşte sana o Kitap! Kuşku, çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.” (2 / 2) 

 “Allah, rızasına uyanları o Kitap’la esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar.” (5 / 16)


 O, HALDE, İMAN SAHİBİ BİR MÜMİN VE ALLAH’A TESLİM OLMUŞ BİR MÜSLÜMANSAK, “YALNIZ VE ANCAK ALLAH’A KULLUK / İBADET EDİYOR VE YALNIZ VE ANCAK O’NDAN YARDIM DİLİYORSAK (1 / 5) HEPİMİZ, BİLİNÇLİ / ŞUURLU OLARAK, KUR’AN’I GEREĞİ GİBİ OKUMAYA, ANLAMAYA VE YAŞA­MAYA MECBURUZ. YÜCE ALLAH BİZİ KUR’AN’DAN SORGUYA ÇEKE­CEKTİR, BAŞKALARININ KİTAPLARINDAN DEĞİL!


 Gerçek şu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı / bir düşündürücü / bir şeref / bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.”  (43 / 44)

 “Sonra o gün, nimetten (Kur’an’dan) kesinlikle sorguya çekileceksiniz!”  (102 / 8)

 Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz.”  (7 /6)

D.               KUR’AN’IN ÖĞÜTLEDİĞİ VE HESABA ÇEKİLECEĞİMİZ TEMEL SORUMLULUĞUMUZ NEDİR?


 Kur’an’da: “Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri / benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.” (51 / 56) diyen yüce Allah’ın bu sözünden açıkça anlıyoruz ki:

1.                İnsanların Yaratılış Amacı, ALLAH’A İBADET ETMEK YANİ ALLAH İÇİN İŞ YAPIP DEĞER ÜRETMEKTİR. (Dünya’da deneme:  Sınav)


 Bu böyledir. Çünkü : 

 “Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur” (67 /2)

2.                O Halde Hesaba Çekileceğimiz Temel Sorumluluğumuz da: İBADETLERİMİZDİR.  İNANIP, ALLAH’ IN RIZASINI KAZANMAK İÇİN YAPTIĞIMIZ İŞLERDİR.


 Bu da böyledir. Çünkü: 

 ” İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar! Yemin olsun ki biz, onlardan öncekileri de fitne yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle sözü bir olanları elbette bilecektir. Ve O, yalancıları da elbette bilecektir.” (29 / 2 - 3)

 “Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir. Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.”  (53 / 39 – 41)

3.                Gelin, Kur’an’nın Işığında İBADET kavramının üzerinde birlikte tefekkür edelim:

a)                İbadet deyince çoğunlukla namaz, oruç, hac, zekat gibi düzenli ibadetler anlaşılmasına rağmen ibadet yalnız bunlardan ibaret değildir.

b)                İbadet, sadece veya ağırlıklı olarak, İnsanın Allah’a karşı olan sorumluluklarında, Allah’ın rızasını kazanacak işler yapmak da değildir.

c)                 Aynı zamanda belki de daha ağırlıklı olarak, insanın kendine ve topluma karşı olan sorumluluklarında da işleri, Allah’ın rızasını kazanacak şekilde yapmak; Allah’ın istediği gibi yaşamak; mümkün oldukça çok sayıda insana, hatta diğer canlılara ve doğaya yararlı olmaktır.

d)                Kuran’ın özü ve özetle istediği, bir cümle ile: Tevhid ve Ahirete imanla, Salih Ameldir. (2/ 62)


Bkz. M. Kemal Adal, KUR’AN’IN IŞIĞINDA GERÇEĞİ ARAYIŞ E – KİTAP  (MKA)
 (İNDİREBİLİRSİNİZ: http://kemaladal.blogspot.com.tr/


·                     TIKLAYINIZ: KUR’AN’IN IŞIĞINDA GERÇEĞİ ARAYIŞ E- KİTABI (MKA) İNDİR


 TEVHİD, Allahın varlığına ve birliğine / tekliğine imandır.

 AHİRETE İMAN, Ölümden sonra yeniden diriltilmeye inanmaktır. Bu inanç, meleklere, kitaplara ve resullere inanmayı da içerir.

 SALİH AMEL:Doğru ve yararlı iştir. Allah’ın varlığına ve birliğine inanıp, O’nun istediği gibi yaşamak; mümkün oldukça çok sayıda insana, hatta diğer canlılara ve doğaya yararlı  olabilecek şeyler yapmak; meşru ölçüler çerçevesinde herkesle barış ve uzlaşma çabası göstermek gibi yapıcı davranışları içine alan geniş kapsamlı bir kavramdır.” (Diyanet işleri Başkanlığı, Kuran Yolu Tefsiri, Cilt:IV,  Sayfa:618)

4.                Yapılan iş (amel), her ne olursa olsun; o işi, ibadet (Salih amel / iyi, güzel iş) haline getiren temel unsur iseTakva”dır.


 TAKVA: Allaha karşı saygılı olmak ve O’nun emirlerine karşı gelmekten sakınmaktır; Yaratıcıyı gerektiği şekilde kavrayarak dürüst yaşamaktır; Her zaman ve her işte, her şeyde Allah’ın rızasını gözetmek ve O’nun hoşnutluğunu kazanmaya çalışmaktır.

 Takva dini literatürde, iman edip emir ve yasaklarına uyarak, Allah'a karşı gelmekten sakınmak, dünya veya ahirette insana zarar verecek, ilâhî azaba sebep olabilecek inanç söz, fiil ve davranışlardan ve her türlü günahtan sakınmak anlamına gelir.

5.                Yapılan bir iş, Allah’ın rızasının olduğu bir iş ise ve bu iş Allah’ın hoşnutluğunu kazanacak şekilde yapılmışsa, İşte bu Allah’a kulluk ve ibadettir ve ibadet sadece kulların yararınadır:

 Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî'dir.”

 (29  /  6) ayetinden de açıkça anlaşılacağı gibi, Allah’ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur.

6.                İbadetin ve Allah’a kulluğun , İnsana yararı ve Hikmeti:


 İbadetin ve Allah’a kulluğun yararı, insanın bizzat kendisine ve içinde bulunduğu toplumdaki diğer insanlaradır, hatta diğer canlılara ve doğayadır.

 Bu bağlamda, insanın Allah’a karşı sorumluluğunu yerine getiren işlerinde, Allah’ın rızasını kazandıran iman ve imana dayalı olarak yapılan ibadetler, aslında, insanın olgunlaşarak bizzat kendisine ve içinde bulunduğu toplumdaki diğer insanlara karşı olan sorumluluklarındaki işlerinde de Allah’ın rızasını kazanacak şekilde, seçme ve tercih ile tutum ve davranış değişikliğini kazanmasına da vesile olurlar.

 Bu tür, doğrudan Allah ile kul arasında olan ibadetler, Allah’ın bunlara ihtiyacı nedeniyle değil;  İnsanları iyiye, güzele, doğruya götürdüğü, hidayete erdirdiği için (din müşterek şebekesinin / ağının başlangıç nirengi değerleri olduğu için) öncelikli ve önemlidir.

 Böyle olmasaydı, Allah rızasını gözeterek Halka hizmet, Hakka / Allah’a hizmet olmasaydı, noksan olan her şeyden münezzeh ve âlemlere muhtaç olmayan bir Gani olan Yüce Allah, “Ben, cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri / benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.” (51 / 56) niye desin  ve cin ve insanlardan Kuran’da duyurduğu emir ve yasakları ile (farzları ve haramları göstererek) ”kendisi için ibadet etmelerini / kendisi için iş yapıp değer üretmelerini” niye istesin ki?...

 Şüphesiz ki: Allah rızasını gözeterek Halka hizmet, Hakka / Allah’a hizmettir.
Şayet bu Allah’la kul arasındaki ibadetler, insanın kendine ve topluma karşı olan sorumluluklarında da kişinin, takva ile iş görmesine, kötülüklerden korunmasına, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda didinmesine sebep olmuyorsa; sonuçta kişi salih amel üretmiyorsa; kişinin özü, sözüne uymuyor ve iman onun kalbine girmemiş demektir:

 “Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir…” (49 /14; Bakınız: 4 / 13-15)

 Bu sebep ve hikmetledir ki, İslam’ın da şartlarından olan, namaz, oruç, hac gibi düzenli ibadetler (ki bunlar aslında İslam’ın ritüelleri / dini tabirle nüsuklarıdır.) Bunların (Nüsuk’un) Allah’ a kulluğun (ona tapınmanın değil ) ve ibadetin de temeli olarak kabul görmesinin sebebi, nüsukun amacının İbadet / Allah için iş ve değer üretmek olmasıdır.

 Bir başka deyişle bunlar (namaz, oruç, hac, kurban kesmek vs.), ibadete sebep olan ibadetlerdir, ibadet doğuran ibadetlerdir.

 Örnek olarak, Yaşamımızda, Tutum ve Davranış olarak, Allah için iş ve değer üretmekte / Allah’a Kulluk etmekte:

a)              Namaz İbadeti:  Hayatta hiç kimsenin önünde eğilmemek (ruku), mütevazi olmak (secde) ve eşitliktir (saf). 

b)               Oruç İbadeti: Yaşamda, aşırı servet,  cinsellik, iktidar ve şöhret tutkusundan uzak durmak, “eline, beline, diline sahip ol” maktır.

c)               Hac İbadeti: Yaşamda tabaka ve kastlardan arınmış (ihram / tavaf) sınıfsız topluma yöneliş ve insanlıkta /  yeryüzünde / toplumlarda bunu sağlamak için durmadan çaba,  gayret ve yürüyüş halinde olmaktır.


 Onlardan yoksun bir benliğin, kendine ve toplumuna karşı sorumluluklarını Allah’ın rızasını gözeterek ve O’nun hoşnutluğunu kazanacak şekilde yapması, Kuran’ın öğrettiği gerçeğe göre, muhal (İmkânsız, vukuu mümkün olmayan. Batıl, boş söz. Hurafe olan nazariye) dir.

7.                Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan her iş,  İbadet ve Allah’a kulluktur.


 İnsanın Allaha karşı olan sorumluluklarında, şüphesiz ki İslami esaslarına uygun olarak yapılanların her biri, bir ibadettir. Benim vurgulamaya çalıştığım, Kuran’da bildirilenler doğrultusunda, Allah’ın rızası gözetilerek, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak niyet ve maksadıyla (takva ile) yapılan her işin ama her işin de  ibadet ve Allah’ a kulluğun ameli bir ifadesi olduğudur.

 “Sevap” olan işi yapmak kadar, “günah” olan işi yapmamak da ibadettir. Üstelik, “günah”  (dinen yasaklanan) dan - ki onun yapılması kesinlikle kötü, yanlış, zararlıdır- kaçınmak, sakınmak, “sevap” olanı yapmada daha önceliklidir.

 İnsanın yaşamı, hayatı, insanın yapması gerekli olan çalışmalar ve işler ile doludur. Bu çalışma ve işlerin hangisinde “Takva” varsa orada, Müslümanlık / Allah’a teslimiyet, iman ile Allah’a kulluk ve ibadet de vardır.

8.                Kur’an’ı yaşamak,  Yaşam Tarzı Olarak İbadet etmektir / Yaşam süresince Allah İçin iş yapıp değer üretmektir:


 Takva, İmanlı insanlar için, sıradan rutin bir işi, “SALİH AMEL” olarak yaptırır ve o işi Allah’a ibadetin, Allah’a kulluğun, O’nun için iş ve değer üretmenin düzenli bir parçası haline getirir.

 Takvalarını yaşam tarzı yaparak o şekilde yaşayan ve “Takva”larına bağlı olarak , Allah’ın rızasını her işinde gözeterek, O’nun hoşnutluğunu kazananların , hiçbir hal ve şartta, hiçbir zaman, hiçbir işinde, bir başka rıza ve hoşnutluğa da, bir başka yardıma da ihtiyaçları yoktur, olamaz. Çünkü Allah’ın hoşnut olduğu iş, bilinçli inanan tüm insanların da hoşnut olacağı iştir. “Allah, kuluna kâfidir.”  Ayetinin de anlamı budur.

 Kuran’daki kavramların anlamı bağlamında, Allah’a kulluk ve ibadet, bir yaşam tarzı olarak, Allah’ın istediği bir yaşayışı seçmek ve öyle yaşamaktır. Kur’an ahlakı ile ahlaklanmaktır. Gerçek anlamında Allah’a kulluk eden, sadece ve ancak bir tek O’na teslim olmuştur, bir tek O’nun hizmetindedir, bir tek O’nun azat kabul etmeyen kuludur (onun için iş ve değer üretenidir).

 ALLAH’A, HAKK’A HİZMET, HALKA HİZMETTİR. İnsanın kendisine, ailesine, akrabasına, milletine, insanlığa, doğaya ve tüm canlılara hizmettir. Allah’a ibadet ve Allah’a kulluktan bunların her birinin yararı ve ayrı payı vardır. Allah’a ibadet ederek O’na kulluk eden, Allah’tan başkasına kulluk etmeyen insan, aslında bu kulluğu ile tüm varlıklara hizmet etmekte, tüm varlıkların yararına çalışmaktadır.

 Bu bağlamda “TAKVA” İLE YAPILAN HALKA HİZMETLER DE, ŞÜPHESİZ AYNI ZAMANDA HAKK’A HİZMETTİR. İnsanlara zarar veren bir taşın, Allah rızasını düşünerek, yol üzerinden kenara çekilmesi bile bir ibadettir.

  Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir. Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.” (53  / 39 - 41)

E.                KULAKTAN DOLMALARLA TAHKİKİ İMAN (BİLİNÇLİ, ŞUURLU İMAN) SAHİBİ MÜSLÜMAN OLUNMAZ


 Kulaktan dolmalarla, duyduğumuz veya bildiğimiz geleneksel hurafeler ile, Kur’an’dan onay almayan bilgi kırıntılarıyla Tahkiki İman sahibi iyi bir müslüman olamayız.  Bunun için, samimi bir inanan (mümin) isek, Mütedeyyin (Dindar, Dinine bağlı, Dinini yaşaya) Müslüman (Allah’a teslim olan) olmak istiyorsak,Yalnız ve ancak Allah’a kulluk / ibadet edebilmenin ve yalnız ve ancak O’ndan yardım dilemenin”(1 / 5 ) anlamını idrak edebilmek için, bütün bilgilerimizi ve bundan sonra öğre­ne­cekle­rimizi Kur’an terazisine vurmalı, doğrularını almalı, yanlışları­nı da atmalıyız.

 Bakın Allah, Kur’an’da, Kur’an’ı gereğince okumayan kulaktan dolma taklitçiler hakkında ne diyor:

 “İçlerinde ümmî olanlar da vardır ki Kitap'ı bilmezler, sadece hayal ve kuruntu bilirler. Onlar yalnız sanıya saplanırlar.” (2 / 78)

 “Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar” (6 /116)

 “Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz." (6 / 148)

 “Onların çoğu sanıdan başka bir şeyin ardınca gitmiyor. Doğrusu da şu ki sanı, haktan hiçbir şey ifade etmez. Allah, onların yaptıklarını iyice bilmektedir.” (10 / 36)

 “Gözünüzü açın! Göklerde kim var yerde kim varsa Allah'ındır! Allah'ın yanında başka şeylere yalvaranlar, ortak koştuklarına uymuyorlar / Allah'ın yanında ortaklara yalvaranlar neyin ardı sıra gidiyorlar? Onlar sadece sanıya uyuyorlar ve onlar sadece saçmalıyorlar.” ( 10 / 66)

 “Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz.” ( 53 / 28)

 Ve Yüce Allah onları Kur’an’ı gereğince okumanın gereği ve yeterliliği hakkında şöyle uyarıyor:

 “Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz? Onda, keyfinize uyan her şeyi rahatça buluyorsunuz. Yoksa sizin lehinize üzerimizde kıyamete kadar uzanacak yeminler mi var da siz ne hükmederseniz oluverecek! Sor onlara: "Böyle bir şeye hangisi kefil?" Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Eğer doğru sözlüler iseler, çağırıversinler ortaklarını!” (68 / 36-41)

 “Göklerin ve yerin melekutuna, Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kur'an'dan sonra hangi hadise / söze iman ediyorlar?”  (7/185 )

 “Vay haline o gün, yalanlayanların. Artık bundan sonra hangi hadise / söze iman edecekler?” (77 / 49 -50)

 Açıp nazm-ı celilin bakarsın yaprağına
Veya okuyup geçersin bir ölünün toprağına...
İbret olmaz sana, her gün okursun ezberden
Yoksa bir maksat aramazsın ayetlerde...”

F.                 KONULARINA GÖRE KURAN MESAJI



 Konularına göre kuran mesajı derlemesi, Ana dilimizde “Doğru Bilgi Ana Kaynağı” nın kullanılmasına imkan ve katkı sağlayabilmek amaç ve niyetiyle, Kuran’ın ışığında bir kısım “Kitap” bilgisini, yorumsuz olarak doğrudan Kuran ayetleriyle, zandan azade, aklını ve gönlünü işleten  “Nasip Sahipleriyle” paylaşabilmek için yapılmıştır.

 Konularına göre Kur’an Mesajı” derlemesinin, konularla ilgili Kur’an ayetleriyle, İlahi Kelamın algılanıp anlaşılmasında, gerçeğe ulaştıran yollardan bir yol, hakikate açılan kapılardan bir kapı olması umulmaktadır.

 {Konuyla İlgili daha geniş bilgi edinmek isteyenler, “KONULARINA GÖRE KURAN MESAJI” ve “RESUL KUR’AN’IN KUR’AN TEFSİRİ“ nin de dâhil olduğu “ATATÜRK VE RESUL KUR’AN  - (MKA) 41 E KİTAP” ı, güncellenmiş indirme linkinden [ ( bakınız: http://kemaladal.blogspot.com.tr/), (HIZLI BAĞLANTILARIM VEYA ÖNE ÇIKAN YAYIN) ]Bilgisayarlarına indirip, arşivleyerek inceleyebilir ve paylaşabilirler.}

·                     TIKLAYINIZ: ATATÜRK VE RESUL KUR'AN - (MKA) (41 E- KİTAP) İNDİR


 TOPLUMSAL YAŞAMIMIZDA, HAKK’I HAK BİLİP, HAKK İÇİN HALKA HİZMET EDENLERDEN/ ALLAH İÇİN İŞ YAPIP DEĞER ÜRETENLERDEN / İMAN İLE İBADET EDENLERDEN OLURUZ, İNŞALLAH.


M. Kemal ADAL
İZMİR
24 Aralık 2012



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder