İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

24 Mart 2016 Perşembe

KADER / TAKDİR VE DEĞİŞTİRME DE SÜNNETULLAH:


YARATMA VE YÖNETMEDE SÜNNETULLAH-3


A.     KADER VE KAZA NEDİR?

1.       Genel:
2.       Kadere İman.
3.       Kader ve Kazayı Doğru Anlamak.
4.       Hür İrade / Cüz-i İrade.

B.      KADER (İLAHİ TAKDİR), ALLAH’TANDIR:

C.      ALLAH İRADESİNİ / SÖZÜNÜ SİZ KENDİNİZİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE DEĞİŞTİRMEZ

D.     ALLAH'IN SÖZÜ/ İRADESİ KADER'DİR, DEĞİŞMEZ, DEĞİŞTİRİLEMEZ:

E.      AHİRETTEN GERİ DÖNÜŞ DE YOKTUR; DEĞİŞEBİLME / DEĞİŞTİRME DE YOKTUR:

F.      ALLAH'IN SÖZÜ/VAADİ HAKTIR / KESİN GERÇEKTİR, MUTLAK DOĞRUDUR:

G.     ALLAH SÖZÜNE/VAADİNE ASLA TERS DÜŞMEZ, SÖZÜNDEN ASLA DÖNMEZ:


YARATMA VE YÖNETMEDE SÜNNETULLAH-3

I.                  KADER / TAKDİR VE DEĞİŞTİRME DE SÜNNETULLAH:


A.                KADER VE KAZA NEDİR?


1.                Genel:

İslam itikadına göre: “Kader”, Allah’ın (c.c) İlâhî takdiri ve “Levh-i mahfuz”da yazdığıdır. “Kaza”, İlâhî takdirin varlık âleminde uygulamasıdır.

Kader; bu âlemin ve ondaki bütün varlıkların İlâhî hikmete göre yaratılmasında ve varlığının devamında, iş oluş ve olayların düzenlenmesine esas olan bir Sünnetullah, İlâhî bir ölçü, İlâhî bir kanundur.

Kâinattaki her şey bu İlâhî kanuna tabidir. Her şeyde ve her yerde “Kader”, yani onu vücuda getiren vasıf ve ölçüler ile belirli sebepler mevcuttur. Her yaratılış bir sebebe bağlanmıştır:

Şu bir gerçek ki, biz her şeyi bir ölçüye göre / bir kaderle yarattık.” (54/kamer/49)

…her şeyi yaratmış ve her şeye bir ölçü ve oluş tarzı takdir etmiştir.” ( 25/Furkan/2)

 Kader; Allah’ın, ezelden ebede (sonsuzluğa) kadar olmuş ve olacak her şeyin, her şeyini ve halini, zamanını ve mekânını, sıfatlarını ve her türlü özelliklerini bir anda ve  bir arada, ezeli ve mutlak ilmiyle bilip, ezelde ona göre, o mahiyet ve şekilde takdir ve tahdit etmesidir.

 Kaza ise; Allah’ın ezelde mutlak ilmiyle bilip, irade ve takdir etmiş olduğu şeyleri, zamanı gelince, ilim, irade ve ezeldeki takdir ve tahditlerine (sınırlamalarına) uygun olarak yaratması demektir.

 “Kader”, İlâhî plandır. “Kaza” ise bu İlâhî planın uygulamasıdır. Her şeyi Allah, ezelde takdir ve tayin ettiği kaderine, yani İlâhî ölçüye uygun olarak kaza şeklinde meydana getirir, yaratır.

“…Allah her şey için, bir ölçü / bir kader belirlemiştir (65/Talak/3).

 Kısacası “Kader”, olmuş,  olmakta ve olacak olan “Kaza”ların tamamıdır. (Sadece “kader” kelimesi bazen “kader ve kaza”  anlamında da kullanılmış olup, bunun eş anlamlısı olarak “takdir “ veya “ilahi takdir” kelimeleri kullanılagelmiştir.)

2.                Kadere İman.


Kader, Bir iman rüknüdür. Kadere inanmayan da kaderini yaşar. Allah’ın “Kader ve Kaza”sında İlâhî hikmetler vardır. Çünkü Allah, her şeyi bir sebep ve hikmete göre yaratır.

3.                Kader ve Kazayı Doğru Anlamak.


Burada yanılgıya düşmemek için özellikle doğru anlaşılması gereken husus şudur: 

Allah’ın, yaratmayı insanın seçim ve tercih sebebine bağladığı “Kaza”da,  sorumlu kişi ve toplumlar, “Kader” planının uygulamasında mecburen bu şekilde hareket ediyor ve Allah’ın kendilerinin yapacaklarını ezelden mutlak ilmiyle bilmesi sebebiyle,  “Kaza” öyle yaratılıyor değildir.

Tam aksine, bu sorumlu kişi ve toplumların hür iradeleriyle nasıl hareket edeceklerini ve “Kaza”nın nasıl oluşacağını, ezelden, mutlak ilmi ile, zamandan ve mekandan münezzeh olan Allah’ın bilmesi sebebiyle, “Kader” de öyle takdir edilmektedir.

Yani “Kader”e göre ve ona uygun yaratılan “Kaza”nın öyle yaratılmasının asıl gerçek sebebi, “Kader”i öyle olduğu için değildir. Bilakis, “Kader”in öyle yazılışı, ezelden bilinen “kaza” ların öyle olacağı nedeniyledir.

4.                Hür İrade / Cüz-i İrade.



Böyle olduğu içindir ki:

 Allah, İnsanlara akıl, idrak ve hür (cüzi) irade vermiş, peygamberlerle ve indirip gösterdiği kitaplarla hak ile batılı ayırmış, istediği ve yasakladıklarını bildirdikten sonra inanç ve davranışında özgür bırakmış, sevabı ve günahı insanların inanç, seçim ve tercihine göre amellerine (yapıp ettiklerine) bağlı kılmıştır.

Bu sebeple:

 Allah, İnsanların amellerini (yapıp ettiklerini) de insanın hür iradesine bırakmış, azabı ve mükâfatı da insanın çabasındaki kazanımına ve hür iradenin sarfına bağlı kılmıştır ki buna “kesb” denir ve insanın kesbettiği (yapıp ettiği) her şeyi, hayır ve / veya şer de olsa (şerre rızası olmadığı halde Sünnetullah’ı gereğince) yaratmış, aklı ve idraki olan her insanı da kesbinden (yapıp ettiklerinden) sorumlu tutmuştur.

B.                KADER (İLAHİ TAKDİR), ALLAH’TANDIR:


Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kişi ölmez. Vakti belirlenmiş bir yazıdır o. Dünya çıkarını gözetene ondan veririz; âhiret yararını gözetene de ondan veririz. Şükredenleri ödüllendireceğiz biz. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 145. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)

Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ kuşkulanıp duruyorsunuz. 6. sure (EN'ÂM) 2. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)
O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O'nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir. 6. sure (EN'ÂM) 60. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır. Süreleri dolunca ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçerler. 7. sure (A'RAF) 34. ayet (Resmi: 7/İniş:39/Alfabetik:9)
De ki onlara: "Hakkımızda Allah'ın yazdığından başkası bize asla ulaşmaz. O'dur bizim Mevlâ'mız. Yalnız Allah'a güvenip dayansın inananlar." 9. sure (TEVBE) 51. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)

İnsanlar bir tek ümmetten başka değilken ihtilafa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz öne geçmemiş olsaydı, tartışıp durdukları konuda aralarında hüküm verilir / iş mutlaka bitirilirdi. 10. sure (YÛNUS) 19. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
Bu, budur! Rabbinin yoldan çıkanlar hakkındaki, "Onlar iman etmezler!" sözü gerçekleşmiştir. 10. sure (YÛNUS) 33. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
De ki: "Ben kendime bile Allah'ın istediği dışında bir zarar verme yahut yarar sağlama gücünde değilim. Her ümmetin bir eceli var. Ecelleri geldiğinde bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler." 10. sure (YÛNUS) 49. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

Af dileyin Rabbinizden; sonra da tövbe ile O'na yönelin ki, belirlenmiş bir süreye kadar sizi güzel bir nimetle nimetlendirsin ve her farklı derece sahibine hak ettiği ödülü versin. Eğer yüz çevirirseniz, o takdirde sizi büyük bir günün azabıyla korkuturum. 11. sure (HÛD) 3. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

Yerde hiçbir debelenen yoktur ki, rızkı Allah'ın üzerinde olmasın. O, onun karar kıldığı noktayı da bilir, emanet edildiği yeri de. Herşey, apaçık bir Kitap'tadır. 11. sure (HÛD) 6. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

Biz onu, sadece belirli bir süre için erteliyoruz. 11. sure (HÛD) 104. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38) 

Yemin olsun, Mûsa'ya Kitap'ı verdik de onda da ihtilafa düşüldü. Rabbinden bir kelime, önceden gelmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Onlar bunun hakkında, kafaları karıştıran bir kuşku içindedirler. 11. sure (HÛD) 110. ayet (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)

Yakub şunu da söyledi: "Oğullarım, bir tek kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi ben, Allah'ın takdir ettiği bir şeyi sizden savamam, hüküm yalnız Allah'ındır. Yalnız O'na dayandım ben, yalnız O'na güvenip dayansın tevekkül sahipleri." 12. sure (YÛSUF) 67. ayet (Resmi: 12/İniş:53/Alfabetik:110)
Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez. 13. sure (RA'D) 31. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)

Yemin olsun, biz senden önce de resuller gönderdik, onlara da eşler ve evlatlar verdik. Hiçbir resul, Allah'ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez. Her süre için bir yazı vardır. 13. sure (RA'D) 38. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)
Yemin olsun, sizin önden gidenlerinizi bilmişizdir; yemin olsun, geriye kalanları da bilmişizdir. 15. sure (HİCR) 24. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)

Allah'ın emri geldi. Onunla yüz yüze gelmekte acele etmeyin. Tüm varlığın tespih ettiğidir o Allah. Arınmıştır onların şirk koştuklarından. 16. sure (NAHL) 1. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)
Eğer Allah, insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler. 16. sure (NAHL) 61. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Hiçbir kent / medeniyet dışta kalmamak üzere, kıyamet gününden önce hepsini ya helâk edeceğiz yahut da şiddetli bir azapla azaplandıracağız. İşte bu, Kitap'ta satır satır yazılmış bulunuyor. 17. sure (İSRÂ) 58. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)
Görmediler mi ki, o, gökleri ve yeri yaratan Allah, kendilerinin benzerlerini yaratmaya da Kaadir'dir. Onlar için bir süre belirlemiştir, bunda kuşku yok. Ama zalimler, inkârdan başka bir şeyde direnmiyorlar. 17. sure (İSRÂ) 99. ayet (Resmi: 17/İniş:50/Alfabetik:46)

O affedici, o rahmet sahibi Rabbin, onları, kazandıkları yüzünden hesaba çekseydi, kendileri için azabı mutlaka çabuklaştırırdı. Böyle olmamıştır, ama onlar için, hiçbir kaçıp kurtulma imkânı bulamayacakları bir hesap sorma zamanı öngörülmüştür.  18. sure (KEHF) 58. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)

İşte sana bir yığın kent / medeniyet. Zulme saptıklarında onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de bir süre belirlemiştik.   18. sure (KEHF) 59. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)
Dedi: "İşte böyle! Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme bağlanmış bir iştir bu." 19. sure (MERYEM) 21. ayet (Resmi: 19/İniş:44/Alfabetik:63)

Eğer Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir söz, belirlenmiş bir süre olmasaydı, bunlar için de helâk kaçınılmaz olurdu. 20. sure (TÂHÂ) 129. ayet (Resmi: 20/İniş:45/Alfabetik:96)
Bu Kur'an'ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere / belirlenen sona götürecektir. De ki: "Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir." 28. sure (KASAS) 85. ayet (Resmi: 28/İniş:49/Alfabetik:53)

Allah'a kavuşmayı umanlara gelince, şu bir gerçek ki, Allah'ın belirlediği vakit mutlaka gelecektir. O, Semî'dir, Alîm'dir. 29. sure (ANKEBÛT) 5. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)
Azabı senden çarçabuk istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara elbette gelmiş olacaktı. Fakat o, hiç farkında olmadıkları bir sırada kendilerine ansızın geliverecektir. Bunda kuşku yok. 29. sure (ANKEBÛT) 53. ayet (Resmi: 29/İniş:85/Alfabetik:8)

Biz dileseydik, her benliğe hidayetini elbette verirdik. Fakat benden şu yolda söz hak olmuştur: "Yemin olsun, cehennemi tamamıyla cinlerden ve insanlardan dolduracağım." 32. sure (SECDE) 13. ayet (Resmi: 32/İniş:75/Alfabetik:92)

De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size hiçbir yarar sağlamaz. Böyle bir durumda sadece azıcık / az bir süre nimetlendirilirsiniz." 33. sure (AHZÂB) 16. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)
De ki: "Size bir gün vaat edilmiştir; ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz ne de ileri geçebilirsiniz." 34. sure (SEBE') 30. ayet (Resmi: 34/İniş:58/Alfabetik:91)

Allah sizi bir topraktan, sonra bir spermden yarattı; sonra sizi çiftler haline getirdi. O'nun ilmi dışında, bir dişi ne hamile olur ne de doğurur. Yaşayan bir varlığa daha çok ömür verilmesi de onun ömründen biraz azaltılması da mutlaka bir Kitap'ta yazılıdır. Bu, Allah için gerçekten çok kolaydır. 35. sure (FATIR) 11. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)

Eğer Allah, insanları, kazandıkları yüzünden hesaba çekseydi, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar, ecelleri gelinceye kadar erteliyor. Allah, kullarını iyice görmektedir. 35. sure (FATIR) 45. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24) 

Yemin olsun ki, onların çoğuna söz hak olmuştur, artık onlar iman etmezler. 36. sure (YÂSÎN) 7. ayet (Resmi: 36/İniş:41/Alfabetik:108)

Ancak bizden bir rahmet olarak bir süreye kadar daha nimetlensinler diye kurtarılırlar. 36. sure (YÂSÎN) 44. ayet (Resmi: 36/İniş:41/Alfabetik:108)

Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.   39. sure (ZÜMER) 42. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)
İşte böyle! Rabbinin, nankörlüğe sapanlar hakkındaki, "onlar ateş yâranıdır" sözü tam gerçekleşti. 40. sure (MÜ'MİN) 6. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

O, O'dur ki; sizi önce topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan yarattı. Sonra sizi bebek olarak annelerinizin karnından çıkarıyor, sonra güçlü çağınıza ulaşasınız ve nihayet ihtiyarlar olasınız diye sizi yaşatıyor. İçinizden bir kısmı daha önce vefat ettiriliyor. Tüm bunlar, belirlenen bir süreye ulaşasınız ve aklınızı işletesiniz diyedir. 40. sure (MÜ'MİN) 67. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

Yemin olsun, biz Mûsa'ya Kitap'ı verdik de onda ihtilafa düşüldü! Eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Hiç kuşkusuz, onlar, Kur'an hakkında, sürekli işkillendiren bir kuşku içindedirler. 41. sure (FUSSİLET) 45. ayet (Resmi: 41/İniş:61/Alfabetik:30) 

Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara bölündüler. Eğer belli bir süreye kadar erteleme sözü Rabbinden gelmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar da onun hakkında, işkillendiren bir kuşku içindedirler. 42. sure (ŞÛRÂ) 14. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)

 Yoksa onların, dinden, Allah'ın izin vermediği şeyi kendileri için yasalaştıran ortakları mı var? Kesin ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için acıklı bir azap öngörülmüştür. 42. sure (ŞÛRÂ) 21. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)
Katımızdan bir emir olarak. Hiç kuşkusuz biz, resuller göndeririz, 44. sure (DUHÂN) 5. ayet (Resmi: 44/İniş:64/Alfabetik:19)

 Allah'tan başka tanrı olmadığını kuşkusuzca bil! Hem kendi günahın için hem de mümin erkeklerle mümin kadınlar için af dile. Allah sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de varıp ulaşacağınız yeri de bilir. 47. sure (MUHAMMED) 19. ayet (Resmi: 47/İniş:99/Alfabetik:64)

Ve yardık / fışkırttık yeryüzünü pınar pınar. Sonunda kesin ölçülere bağlanmış bir oluş üzere birleşti sular. 54. sure (KAMER) 12. ayet (Resmi: 54/İniş:37/Alfabetik:52)
Bilinen bir günün buluşma vakti / buluşma yerinde mutlaka bir araya getirileceklerdir. 56. sure (VÂKIA) 50. ayet (Resmi: 56/İniş:46/Alfabetik:107)

Ölümü aranızda biz takdir ettik. Biz önüne geçilecekler değiliz. 56. sure (VÂKIA) 60. ayet (Resmi: 56/İniş:46/Alfabetik:107)
Yeryüzünde ve kendi benliklerinizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta belirlenmiş olmasın. Bu, Allah için çok kolaydır. 57. sure (HADÎD) 22. ayet (Resmi: 57/İniş:112/Alfabetik:33)

Allah, süresi gelmiş olan bir canı geriye asla bırakmaz! Ve Allah, yapıp etmekte olduklarınızı çok iyi haber almaktadır. 63. sure (MÜNÂFİKÛN) 11. ayet (Resmi: 63/İniş:103/Alfabetik:72)

Ve onu hiç beklemediği yönden rızıklandırır. Kim Allah'a dayanıp güvenirse O, ona yeter. Hiç kuşkusuz, Allah, emrini yerine getirecektir. Allah her şey için bir ölçü/bir kader belirlemiştir. 65. sure (TALÂK) 3. ayet (Resmi: 65/İniş:100/Alfabetik:98)
Allah, günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir süreye kadar ertelesin. Çünkü Allah'ın eceli geldiğinde ertelenmez. Bir bilebilseydiniz!" 71. sure (NÛH) 4. ayet (Resmi: 71/İniş:71/Alfabetik:83)

Hiç kuşkusuz, o ayırma ve hüküm günü kesin olarak belirlenmiştir. 78. sure (NEBE) 17. ayet (Resmi: 78/İniş:80/Alfabetik:79)

C.                ALLAH İRADESİNİ / SÖZÜNÜ SİZ KENDİNİZİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE DEĞİŞTİRMEZ



Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini / birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah'ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz. 13. sure (RA'D) 11. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)
"Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmetmem." 50. sure (KAF) 29. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)
Bu böyledir. Çünkü Allah bir topluma lütfettiği nimeti, o toplum birey olarak içlerindekini / birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmemiştir. Ve Allah, iyice işiten, gereğince bilendir. 8. sure (ENFÂL) 53. ayet (Resmi: 8/İniş:93/Alfabetik:22)

D.               ALLAH'IN SÖZÜ/ İRADESİ KADER'DİR, DEĞİŞMEZ, DEĞİŞTİRİLEMEZ:


Yemin olsun ki, senden önce de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. Yemin olsun, elçi olarak gönderilenlerin haberinden bir kısmı sana da gelmiştir. 6. sure (EN'ÂM) 34. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Gözünüzü açın! Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar. Onlar inanmış, takvaya sarılmışlardır. Dünya hayatında da âhirette de müjde vardır onlara. Allah'ın kelimelerinde değişme / değiştirme olmaz. İşte budur o büyük kurtuluş. 10. sure (YÛNUS) 62-64. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)
O kentin izleri / işaretleri, hâlâ işleyen bir yol üzerindedir. 15. sure (HİCR) 76. ayet (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)

O peygamber, müminlere öz benliklerinden daha dost, daha yakındır. Onun eşleri de o müminlerin anneleridir. Anne tarafından akraba olanlar da Allah'ın Kitabı'nda, birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak yakın dostlarınız için örfe uygun bir vasiyette bulunmanız müstesnadır. Bu, Kitap'ta satırlara geçirilmiştir. 33. sure (AHZÂB) 6. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)
 İnananlardan öyle erler vardır ki, Allah'a verdikleri sözde sadakatle dururlar. Onlardan bazısı adadığını yerine getirdi, bazısı da bekliyor. Sözlerini asla değişmediler. 33. sure (AHZÂB) 23. ayet (Resmi: 33/İniş:97/Alfabetik:4)
Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın! Allah'ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın! 35. sure (FATIR) 43. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)

Bu, Allah'ın öteden beri işleyip duran yolu yöntemidir. Allah'ın yol ve yönteminde hiçbir değişme bulamazsın. 48. sure (FETİH) 23. ayet (Resmi: 48/İniş:109/Alfabetik:27)

E.                AHİRETTEN GERİ DÖNÜŞ DE YOKTUR; DEĞİŞEBİLME / DEĞİŞTİRME DE YOKTUR:


Ah bir görsen, ateşin başında durdurulup da şöyle dediklerini: "Ne olurdu, geri gönderilsek, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve müminlerden oluversek.” İşin doğrusu şu: Önceden gizlemekte oldukları karşılarına dikildi. Geri gönderilselerdi yasaklandıkları şeyi mutlaka yineleyeceklerdi. Doğrusu, onlar, tam yalancıdırlar.  6. sure (EN'ÂM) 27-28. ayet (Resmi: 6/İniş:55/ Alfabetik:20)

 "Keşke bir dönüşünüz daha olsaydı da müminlerden olabilseydik." 26. sure (ŞUARA) 102. ayet (Resmi: 26/İniş:47/Alfabetik:94)

Günahkârları, Rablerinin huzurunda başlarını eğmiş olarak şöyle derken bir görsen: "Rabbimiz; gördük, duyduk, geri gönder bizi ki hakka ve barışa yönelik iyi iş yapalım. Artık kesin olarak inanıyoruz." 32. sure (SECDE) 12. ayet (Resmi: 32/İniş:75/Alfabetik:92)
Feryat edip dururlar orada: "Rabbimiz, çıkar bizi de önceden yaptığımızdan başka şey yapalım. Barışa ve hayra yönelik iyi bir iş yapalım." Sizi biz, öğüt alanın öğüt alacağı bir süre ömürlendirmedik mi? Uyarıcı da geldi size. Hadi, tadın bakalım azabı! Zalimler için hiçbir yardımcı yok artık. 35. sure (FATIR) 37. ayet (Resmi: 35/İniş:43/Alfabetik:24)

Azabı gördüğünde şöyle de konuşacaktır: "Bana bir kez daha imkan verilseydi de güzel düşünüp güzel davrananlardan olsaydım!" 39. sure (ZÜMER) 58. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)
Allah'ın saptırdığına, O'ndan başka dost yoktur. Zalimlerin, azapla yüz yüze geldiklerinde, "Geri dönüşe bir yol yok mu?" diye söylendiklerini göreceksin. 42. sure (ŞÛRÂ) 44. ayet (Resmi: 42/İniş:62/Alfabetik:95)

Sizden birine ölüm gelip de, "Ey Rabbim, yakın bir süreye kadar beni geciktirseydin de içtenliğimi belgelemek için bir şeyler vererek iyilik ve barış sevenler olsaydım!" demesinden önce, size rızık olarak verdiklerimizden dağıtın. 63. sure (MÜNÂFİKÛN) 10. ayet (Resmi: 63/İniş:103/ Alfabetik:72)

F.                 ALLAH'IN SÖZÜ / VAADİ HAKTIR / KESİN GERÇEKTİR, MUTLAK DOĞRUDUR:

 

Allah'tır O, ilah yoktur O'ndan başka. Hakkında hiçbir kuşku bulunmayan kıyamet gününde, hepinizi muhakkak bir araya toplayacaktır. Hadis / söz bakımından, Allah'tan daha sadık kim olabilir? 4. sure (NİSA) 87. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)

İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Sonsuza değin kalacaklardır orada. Allah'ın şaşmaz vaadidir bu. Söz söyleme bakımından Allah'tan daha doğru ve tutarlı kim olabilir? 4. sure (NİSA) 122. ayet (Resmi: 4/İniş:98/Alfabetik:82)
Gökleri ve yeri hak olarak yaratan da O'dur. "Ol!" dediği gün, hemen oluverir. Sözü haktır O'nun. Sûra üfleneceği gün de mülk ve yönetim O'nundur. Âlim'dir, görünmeyeni de görüneni de bilen O'dur. O'dur Hakîm, O'dur Habîr. 6. sure (EN'ÂM) 73. ayet (Resmi: 6/İniş:55/Alfabetik:20)

Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah'ın; Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir vaattır bu. Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta kendisi. 9. sure (TEVBE) 111. ayet (Resmi: 9/İniş:113/Alfabetik:104)
Gözünüzü açın, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır! Gözünüzü açın, Allah'ın vaadi haktır! Ama onların çokları bilmiyorlar. 10. sure (YÛNUS) 55. ayet (Resmi: 10/İniş:51/Alfabetik:109)

arada Nûh, Rabbine yakardı da dedi ki: "Rabbim, oğlum benim ailemdendi! Senin vaadin elbette haktır. Sen hâkimlerin, hükmü en güzel verenisin." 11. sure (HÛD) 45. ayet (Resmi: 11/İniş:52/ Alfabetik:38)
Yeminlerinin tüm gücüyle, "Allah ölen kimseyi diriltmez" diye Allah'a yemin ettiler. Hayır, öyle değil. Öleni diriltmek O'nun üzerinde hak bir vaattır, fakat insanların çokları bilmezler. 16. sure (NAHL) 38. ayet (Resmi: 16/İniş:70/Alfabetik:75)

Dedi: "Bu, Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve Rabbimin vaadi haktır." 18. sure (KEHF) 98. ayet (Resmi: 18/İniş:69/Alfabetik:54)

Allah; sizin, iman edip hayra ve barışa yönelik iyilikler yapanlarınıza şu vaatte bulunmuştur: Onlardan öncekileri halef kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka halef kılacak. Onlar için beğenip seçtiği dinlerini yine onlar için güç kaynağı yapacak, onları korkularının arkasından mutlaka güvene ulaştıracak. Bana kulluk / ibadet edecekler, hiçbir şeyi bana ortak koşmayacaklar. Bundan sonra nankörlük edenlerse, yoldan sapanların ta kendileridir. 24. sure (NÛR) 55. ayet (Resmi: 24/İniş:102/Alfabetik:84)

Onlar için orada, diledikleri her şey sürekli vardır. Bu, Rabbin üzerinde sorumluluğu üstlenilen bir vaattir. 25. sure (FURKÂN) 16. ayet (Resmi: 25/İniş:42/Alfabetik:29)
O halde, sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler/seni küçümseyemeyeceklerdir. 30. sure (RÛM) 60. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)
İman edip hayra ve barışa yönelik fiiller sergileyenlere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler vardır. Sürekli kalacaklardır orada. Allah'ın hak vaadidir bu. Azîz'dir, Hakîm'dir O.  31. sure (LOKMAN) 8-9. ayet (Resmi: 31/İniş:57/Alfabetik:59)

Ey insanlar, Allah'ın vaadi haktır! O halde iğreti dünya hayatı sizi sakın aldatmasın! O yaman aldatıcı, o çok gururlu, sizi sakın Allah ile aldatmasın. 35. sure (FATIR) 5. ayet (Resmi: 35/İniş:43/ Alfabetik:24)

İşte böyle! Rabbinin, nankörlüğe sapanlar hakkındaki, "onlar ateş yâranıdır" sözü tam gerçekleşti. 40. sure (MÜ'MİN) 6. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

Öyleyse sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. Günahın için af dile. Akşam ve sabah, Rabbini överek tespih et! 40. sure (MÜ'MİN) 55. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

Sen sabret! Çünkü Allah'ın vaadi haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını belki sana gösteririz, belki de seni vefat ettiririz. Sonunda onlar bize döndürülecekler. 40. sure (MÜ'MİN) 77. ayet (Resmi: 40/İniş:60/Alfabetik:69)

Hani, size, "Hiç kuşkusuz, Allah'ın vaadi haktır, kıyamet saatinde de şüphe yoktur" dendiğinde, siz şöyle demiştiniz: "Saat nedir, bilmiyoruz. Sadece bir şeyler var sanıyoruz; kesin bir bilgimiz olmadığı için inanmıyoruz." 45. sure (CÂSİYE) 32. ayet (Resmi: 45/İniş:65 /Alfabetik:15)

Birisi de ana babasına: "Yazık size, benden önce bir yığın nesil gelip geçtiği halde, siz bana, benim diriltileceğimi mi söylüyorsunuz?" dedi. Onlarsa; Allah'a sığınarak, "Yazıklar olsun; inansana, Allah'ın vaadi haktır" diye vahlanınca o şöyle dedi: "Bu, öncekilerin masallarından başkası değil!" 46. sure (AHKAF) 17. ayet (Resmi: 46/İniş:66/Alfabetik:3)

Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir. İşte size vaat edilen budur. Allah'a sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese... Görmediği halde Rahman'dan ürperen ve Allah'a yönelik bir kalp getiren herkese... Esenlikle girin oraya! Sonsuzlaşma günüdür bu. Orada onlar için istedikleri her şey var. Katımızda ise dahası da var. 50. sure (KAF) 31-35. ayet (Resmi: 50/İniş:34/Alfabetik:49)
O iş ve oluşu bölüştürenlere yemin olsun ki, Hiç kuşkusuz, o size vaat olunan kesinlikle doğrudur. Ve din, şaşmaz bir olgudur. 51. sure (ZÂRİYÂT) 4-6. ayet (Resmi: 51/İniş:67/Alfabetik:111)
Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Herhangi bir şeyde babanın, evladı; evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden ürperin! Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın! 31. sure (LOKMAN) 33. ayet (Resmi: 31/İniş:57/Alfabetik:59)

G.                ALLAH SÖZÜNE / VAADİNE ASLA TERS DÜŞMEZ, SÖZÜNDEN ASLA DÖNMEZ:



Ey Rabbimiz! Bizi doğruya ve güzele yönelttikten sonra kalplerimizi bozup eğriltme ve bize katından bir rahmet bağışla. Sen, yalnız sen Vahhâb'sın, bol bol bağışta bulunansın. Ey Rabbimiz! Sen Câmî'sin; insanları varlığında kuşku bulunmayan bir günde mutlaka toplayacaksın. Allah, sözünü yerine getireceği yer ve zamanı asla şaşırmaz. 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 8-9. ayet (Resmi: 3/İniş:94/Alfabetik:7)
"Ey Rabbimiz! Resullerin aracılığıyla bize vaat etmiş olduğunu da bize ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Sen, vaadine asla ters düşmezsin." 3. sure (ÂLİ IMRÂN) 194. ayet (Resmi: 3/İniş:94/ Alfabetik:7)
Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez. 13. sure (RA'D) 31. ayet (Resmi: 13/İniş:87/Alfabetik:85)

Sakın Allah'ı, resullerine verdiği söze ters düşer sanma. Allah Azîz'dir, intikam da alır. 14. sure (İBRÂHİM) 47. ayet (Resmi: 14/İniş:72/Alfabetik:40)
Senden aceleyle azabı istiyorlar: Allah, vaadine asla ters düşmez. Şu da bir gerçek ki Rabbinin katındaki bir gün, sizin saymakta olduğunuzun bin yılı gibidir. 22. sure (HAC) 47. ayet (Resmi: 22/İniş:88/Alfabetik:32)

Elif, Lâm, Mîm. Yenilgiye uğratıldı Rûm. Yeryüzünün en yakın / en alçak bir yerinde. Ama onlar yengilerinin ardından galip duruma geçecekler, Birkaç yıl içinde. İş / oluş / hüküm, önünde de sonunda da Allah'ındır. Onların galibiyet gününde müminler ferahlayacaklar, Allah'ın yardımıyla. Dilediğine yardım eder O! Azîz'dir, Rahîm'dir O. Allah'ın vaadi bu! Allah kendi vaadine ters düşmez. Ne var ki, insanların çokları bilmiyorlar. 30. sure (RÛM) 1-6. ayet (Resmi: 30/İniş:84/Alfabetik:87)
Üzerine azap sözü hak olanı, ateşe dalmış olanı sen mi kurtaracaksın? Hayır, kurtaramazsın! Rablerinden korkanlara gelince, onlar için üst üste bina edilmiş odalar var; altlarından ırmaklar akar. Allah'ın vaadidir bu, Allah vaadine ters düşmez. 39. sure (ZÜMER) 19-20. ayet (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)


 SÜNNETULLAH E KİTAP (MKA) DAN ALINTIDIR - M. Kemal Adal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder