İŞTE ATATÜRK

İŞTE ATATÜRK
Allah Kuran’da: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (17/İSRA/36) buyurmuştur. Atatürk de: “Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın” (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 /A. Gürtaş, s. 41) demektedir.- "İŞTE ATATÜRK" PORTALINA GİRMEK İSTEDİĞİNİZDE YUKARIDAKİ RESMİ TIKLAYINIZ.

12 Şubat 2016 Cuma

ŞEHİT KİMDİR - KİM ŞEHİTTİR HAKKINDA




Son günlerde “Şehitlik” kavramı yine tartışılıyor.


 Kimlerin şehit sayılacağı, kimlerin şehit sayılamayacağı hakkında çeşitli görüşler öne sürülüyor.

 Bu görüş ve anlayış farklılıkları, genellikle, Halkın çoğunluğunun örfi anlayışı ile Kuran ifadelerini yorumlayan fakih ve din âlimlerinin “şehit” kavramını anlayış ve algılamaları arasındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır.

 Günümüzün sade vatandaşın çoğu, şehit denildiğinde, genellikle sadece vatan için / Allah Yolunda çarpışırken öldürülen Müslüman ve (bir kısmı da) ehlikitap gayrimüslim kişileri anlarken,  şehidin Kuran terminolojisinde,  aynı zamanda şahit / tanık (gerçeği bilmek ve delillendirmek) anlamını da taşıdığının farkında  bile değildir.



Oysaki Diyanet işleri başkanlığının Dini kavramlar sözlüğüne göre,  Kuran Kavramı olarak:


 ŞEHİT / ŞAHİT: Tanıklık yapmak, haber vermek, muttali olmak, bilmek, bildirmek, idrak etmek, yetişmek, hazır bulunmak, sözle veya fiilen delil olmak, yemin etmek anlamlarındaki "ş-h-d" kökünden türeyen şâhid, tanık, bilen, muttali olan, hazır olan ve delil demektir. Çoğulu, şühûd, eşhâd ve şühheddir. Şehîd; şâhid kelimesinin mübalağalı şeklidir. Çoğulu şühedâ ve eşhâddır.. 

Allah'ın sıfatı olarak şehîd, her şeye muttali olan, gören, bilen, haberdar olan her yerde hazır ve nazır olan, kendisinden hiçbir şey gizlenmeyen, bütün sırlara vâkıf olan, her şeyi murakabe eden demektir. 


Şehîd kelimesi, çoğul şekli olan "şühedâ" ile birlikte Kur'ân'da 35 defa geçmiş, 18 âyette tekil şekli Allah'ı nitelemede kullanılmıştır:


Yedi âyette "Allah'ın her şeye şâhid olduğu" bildirilmiştir (Nisâ, 4/33; Mâide, 5/117):


Dokuz âyette "Şâhid olarak Allah'ın kâfi geleceği" bildirilmiştir (Nisâ, 4/79, 166; Yûnus, 10/29):


"De ki: Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter. Çünkü O kullarının hallerini haber alan ve görendir." (İsrâ, 17/96) "


Bir hakkı, bir olayı ispatta bilgi ve görgüsüne müracaat edilen kişiye şâhid denildiği gibi inanç, söz, fiil ve davranışlarıyla insanlara güzel örnek olan müminlere de şâhid denilmiştir. Peygamberin şâhid olması bu anlamdadır.


Konuyla ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığı eski başkanlarından Prof. Dr. Süleyman ATEŞ’in açıklamaları, bence, konunun Kuran’ i ve İslami ilmi yönünü  net ve anlaşılır olarak çok güzel özetlemektedir.


Allah'a ve resulüne inananlar var ya, özü sözü doğru kişiler onlardır. Rableri katında tanık olanlar/şehitlik mertebesine erenler de onlardır. Onların ödülleri ve ışıkları vardır. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemin dostu olacaklardır.” ( 57 / HADÎD / 19)


Bize düşen Allah’ın hükmüne (hâşâ / asla) ortak olmaya kalkmaksızın, Bu dünyada vatan ve millete hizmet yolunda gayret sarf ederken ölen veya öldürülen dini inancı ne olursa olsun her vatandaşımızı inancı doğrultusunda ebediyete uğurlarken hizmetine yakışır şekilde onurlandırmak ve geride bıraktıklarını da hizmetlerine karşılık dünyevi şükranlarımızın ifadesi olarak, yasalarla düzenlenmiş dünyevi güvence altına almaktır. 


  Ebedi Âlemde nasılsa yüce Allah, şehitler hakkında Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine hak olarak yazdığı vaadini elbette yerine getirecektir.



 Allah yolunda öldürülene şehîd denildiği gibi şâhide de şehîd denir.


 Şehîd kavramı; rakîb, hafîz, alîm, semî, habîr, karîb kelimeleriyle anlamdaştır.


Kur'ân'da şâhid kelimesinin çoğul şekli olan; şâhidûn, şâhidin, şühûd ve eşhâd ile birlikte 20 âyette geçmiştir. İki âyette (Âl-i İmrân, 3/81; Enbiyâ, 21/78) "şahîdin", bir âyette "eşhâd" şeklinde azamet çoğulu olarak Allah hakkında kullanılmıştır:


"...Biz de onların (Dâvûd ve Süleyman'ın) hükümlerine şâhitler idik." (Enbiyâ, 21/78); 

"Ne işte bulunsan, Kur'ân'dan ne okusan ve siz ne iş yapsanız mutlaka biz, içine daldığınız an üzerinizde şâhitleriz..." (Yûnus 10/61)


 Bu âyetlerde Allah'ın "şâhid" olması; kullarının bütün yaptıklarını, davranışlarını görmesi, bilmesi, muttali olması, sözlerini duyması, onları murakabe etmesi, hazır ve nazır olması demektir.


"Nerede olursanız olun O, sizinle beraberdir ve Allah yaptıklarınızı görür." (Hadîd, 57/4) âyetinin ifade ettiği manayı ifade eder.


"(Ey Peygamberim!) De ki: Ey Kitap Ehli! Allah yaptıklarınıza şâhid iken niçin Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?" (Âl-i İmrân, 3/98)


 Bu âyette Allah'ın şâhid olması; kitap ehlinin yaptıklarına muttali olması, bilmesi, görmesi ve bu sebeple onları tecziye etmesi demektir.


"Allah, onların hepsini dirilttiği gün, yaptıklarını kendilerine bildirir. Allah onların yaptıkları işleri hep sayıp zaptetmiştir. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şâhiddir." (Mücadele, 58/6


 Bu âyet, Allah'ın her şeye şâhid olmasının anlamını açıkça ifade etmektir. İnsanlar nerede, ne zaman iyi veya kötü, küçük veya büyük, gizli veya aşikâr ne yaparlar, ne söylerlerse hepsini Allah bilir, görür, şâhid olur.


...Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah her şeye şâhiddir." (Ahzâb, 33/55) 


 Bu âyetlerde de olduğu gibi Allah'ın şâhid olarak kâfi gelmesi, O'nun, insanların bütün yaptıklarını bilmesi, görmesi ve zaptetmesidir.


 Hiç kimse, yaptıklarını inkâra imkânı yoktur. Çünkü Allah, yaptıklarını yazdırmıştır. (Kâf, 50/17). 


 Kişinin uzuvları da kendisine şâhidlik edecektir (Fussilet, 41/20-25).


Müminlerin; îmân, îbâdet, güzel ahlâk, adalet, doğruluk, ilim, irfan ve çalışmaları ile diğer insanlara nümûne-i imtisal, güzel örnek (şühedâ) olmaları istenmiştir (Bakara, 2/143; Hac, 22/78). Müslümanlar; kıyamette diğer peygamberlerin hak dini, toplumlarına tebliğ ettiklerine de tanıklık edeceklerdir.


 Yüce Allah, dosdoğru ve âdil şâhidler olunmasını emretmektedir: 


"Ey müminler! Adaleti tam yerine getirerek Allah için şâhidlik edenler (şühedâ) olun, kendinizin, ana-babanızın ve yakınlarınızın aleyhine olsa bile, (şâhidlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir olsalar yine (adaletten ayrılmayın)..." (Nisâ, 4/135).


Bir kimsenin ancak iyi bildiği, tam gördüğü ve muttali olduğu konularda, şâhidlik yapması gerekir. Şehâdette, bilgi, görgü, adalet ve doğruluk şarttır. (İ.K.)”


Bu açıklamada yazılı ayetler okunduğunda, Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır’ın:


 “Şehit kelimesi başka bir şeydir, “Allah yolunda öldürülenler” başka bir şeydir. Türkçe’de bu ‘Allah yolunda öldürülenler’ anlamında kullanılıyor. Şehit kelimesinin manası farklıdır…Biz kendimiz, iyi niyetle, ‘Bu kişi Allah yolunda öldürülmüştür’ diyebiliriz. Cenab-i Hak, nasıl muamele edecek onu bilemeyiz.” sözünün  anlamı ve doğruluğu  ile kavramın Kuran’daki anlamı ile halk arasında “Şehit” kelimesine atfedilen anlamı arasındaki fark daha açık olarak anlaşılacaktır.


“Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah'ın; Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an' da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir vaattir bu. Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta kendisi.( 9 /TEVBE /111)


 Bu ayetlerin kapsamındaki şehitlerin kimler olduğunun hükmü, yalnız ve ancak Allah’ındır.


Allah, Hükmüne kimseyi ortak etmez. (18 / KEHF /26)


Ahdine, Allah'tan daha vefalı kim var?


Selam...


​ T.C. / M. Kemal Adal 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder